Önce Fas’taki korkunç denecek depremi duyduk. Biraz duyarlı olmamız gerekirdi. Daha kısa zaman önce bizde de etkileri olan Türkiyedeki Altı Şubat depremleri de yaşandıydı. Fakat, sanki olmamış gibi benzer depremin Fas bölümü burada alınan derslerle birlikte hiç konuşulmadı. Çünkü, acılar yanında söylenenlerin de unutulup işin yeniden sistem çenberinde işelr asılı brakıldı. Ardından Libyadaki yine korkunç sel felaketi geldi. Biraz olsun haberi yapıldı. Yine beklenen uyarılarla konu ilgılatılamadı. Hafızalar suskun ve silik kaldı. Oysa ülkemiz en ufak yağışta dahi seler etrafı süpürmeğe yetiyordu. Üstelik istanbuldan Kırklar eline daha dün olan seller dört kişinin de ölmesiyle epey tahribat yaptı. Ama, olmuyor. Hangi gerçek yaşansa da etkisi sadece kısa zaman haberlerle, konuşmaların ötesine geçemiyor.
****
Önce Fas depremini duyduk. Geçenlerde dünya medyası Fastaki depremi konuşuyordu. Fasta yaşanan deprem bilinen sertliğin de ötesinde oldu. Klasik sözler le konuya yaklaşıldı. İklimlerin bozulmasıyla birlikte, sertleşen doğa olayları. İkincisi de yanlış yapılanma nedeniyle dayanıksız binaların ve alt yapıların da katgısıyla, deprem epey zarar verdi. Ama, Fas Kuzey afrika ülkesidir. Üstelik bizden biraz uzak. Gelişmiş ülke derecesinde konuşulması gerekmezdi. Fakat, Fasta ölü sayısı artıyordu. Doğa yapılanışının da etkisiyle, kurtarmalar bir okadar zorlaşıyordu.
Bu olay kıvılcım gibi parlayıp unuturma eksenine düştü. Fasın depreminin derecesi ile neden sorusubnun ölüm bileşkesi oluşturulup pek fazla deyerlendirilmedi. Deyerlendirilse, mutlaka kendi yanlışlarımızın da çok yönlü renklerini de görecektik.
***
Faştaki deprem şöylesine konuşulup geçildi. Bu defa seller geldi. İstanbulda başlayan, Yunanistanı da vuran seller beklendiği gibi fırtına Mersine deyil de Libyaya yöneldi. Libya da seller altında kaldı. Emperyalizmin müdahaleli “özgürlük deokrasi” felaketinden sonra, şimdi de seller ülkeği resmen nbelirli yerlerini silip süpürdü. Nedenleri çokn sayılsa da, burada beklenen ölü sayısı yirmibin olarak ifade edilmektedir. Libya adeta sistemin yükünün günahına uğruyordu. Önce BOP ile Kadafi katlettirilip, cihatçı kesimle darmadağın edildi. Kuralsız ülke haline sokuldu. Peşinden sel olayın geldi. Bazı yerleşimlerin tarih olduğun söyleniyor. Barajlardaki yanlışlar ise suyun kentleri boğmasıyla sonlandı. Patlayan baraj hikayeleri ise bildik yanlışların tekrarı gibi. Beton yerine kayalar ve topraklarla yapılma sonucu, biriken suyun dinamiğine dayanamayıp patladılar. Şehirleri yerlebir yaptılar. Bu arada bir baraj yapımında iki Türkiye şirketinin de rol aldığı bilgileri yayılıyor.
***
Fas ve Libya: iki ülkede de doğa felaketleri yaşandı. Bu ülkelerin hiç kusuru olmayan nedenlerden biri var. İklim bozulmaları. Emperyalist gelişmiş ülkeler iklimlerin bozulmasında rol alırken, bunun bedelinin yoksul ülkelere ödeteceği tahini, şindi de Fas ve Libyada kanıtlanıyor. Kanıtlanıyor da yıkılan doğanın altındaki gerçek, gelişmiş sermaye güçlü kesime hala mesajı vermiyor. Çünkü bedel ödeyenler, hala umudu bu kesimlere bağlıyor. Libya bu konuda iki yıkımın uygulanan politikalarının mezarı oldu. İklim bozulmaları ve Ortadoğu porjesi. Peki bizler bir şey anladık mı?