İklim krizi dendiğinde akla genellikle aşırı sıcaklar geliyor; halbuki iklimin dengelerini bozmamızın tek etkisi sıcaklıklar üzerinde değil. Evet, ortalamada Dünya’nın sıcaklığı giderek artıyor ama aynı zamanda yağış ve kuraklık döngüleri de giderek alt üst oluyor. Nature dergisinde geçtiğimiz günlerde yayınlanan bir makale, Dünya’nın kuraklık ve aşırı yağışlar arasındaki geçişlerinin giderek arttığını gösteriyor.
İlk etapta bunun neden bir sorun olduğu anlaşılamayabilir. Sonuçta kuraklık sonrası gelen aşırı yağışlara kimse hayır demez, öyle değil mi? Değil. Kuraklık ile aşırı yağışlar arasındaki ani geçişler, sadece doğal yaşam için ölümcül olmakla kalmıyor, aynı zamanda insanlar için de çok tehlikeli. Çünkü kurak şartlara alışan toplumlarda ani yağışların yarattığı sel, su baskınları, toprak kayması ve benzeri olaylar çok sayıda ölüm ve mal kaybıyla sonuçlanabiliyor.
Örneğin 2011-2015 yılları arasında Teksas’ta müthiş bir kuraklık yaşanmıştı ve bu kuraklık, 2015 baharında yaşanan aşırı yağmurlarla bıçak gibi kesilmişti. Ancak bölge öylesine kurak kalmıştı ki bu ani yağışlar birçok kentin sular altında kalmasına, yeryüzü yapılarının ve bitki örtüsü dağılımının değişmesine neden olmuştu. Kuraklık üzerine gelen ani yağışlar, toprak emilim dengesini bozarak tarıma da ciddi anlamda zarar veriyor. Benzer bir örneği Kaliforniya’da da görük: Aralık 2022’de Kaliforniya, tarihinde gördüğü en kötü kuraklığı yaşadı; ancak Ocak-Mart 2023 alınan rekor yağışlarla kesildi ve tüm eyalet su baskınlarıyla boğuştu. Üstelik ABD, sadece bir örnek! Ta Çin’de, Yangtze Nehri civarında, 2011 yılında kuraklıkla aşırı yağışlar arasında ani geçişler yaşandı ve benzer sorunlar oluştu.
GİDİŞAT KÖTÜ
Maalesef gidişat iyi değil. 1980-2020 yılları arası meteorolojik ve hidrolojik veri setlerine dayanarak yapılan çalışmada Kuzeydoğu Amerika, Avrupa, Doğu Asya, Güneydoğu Asya, Güney Avustralya, Güney Afrika ve Güney Amerika’nın güneyi başta olmak üzere birçok yerde bu geçişler giderek kötüleşiyor. Bu geçişlerin yaşanma ihtimali, sadece 40 yılda %0,25 ila %1 arasında değişti.
Sorunun sebebiyse iki katmanlı: El Niño ve La Niña gibi iklim örüntüleri ve iklim değişiminin ta kendisi! Gerçi bu çalışma, karaların hava olaylarıyla etkileşimini bu ölçekte inceleyen ilk çalışma, dolayısıyla daha fazla araştırmayla pekiştirilmesi gerekecek; fakat iklimbilim konusunda son 50 yılda öğrendiklerimiz gözetilecek olursa, iklim krizinin bu olayların baş sorumlusu olduğunu görmek zor değil: Karayla iklimin etkileşimden doğan geribesleme döngüleri, iklimin kötüleşmesiyle karalarda yaşanan felaketleri de daha kötü hale getiriyor.
GELECEK SENARYOSU
Araştırmacıların en önemli iki bulgusundan biri, normalde nemli olan bölgelerde yaşanan aşırı kuraklar sırasında topraktan ve bitkilerden buharlaşan suyun anormal düzeylere ulaşması ve bu sırada nemi havaya taşıyarak, sonradan bölgede yaşanacak aşırı yağışlar için bir rezervuar yaratmaları. Diğer önemli bulguysa, kurak bölgelerdeki aşırı kuraklar sırasında, sıcak havalar ve düşük basınç alanlarının yarattığı basınç gradyanları dolayısıyla okyanus gibi diğer bölgelerden bu kurak bölgelere nem akışının yaşanması. Bu olayların her ikisi de iklim değişimini işin içine katınca daha da kötü bir gelecek senaryosu üretiyor.
Ama işin güzel bir tarafı var: Bu kötü senaryoyu keşfetmemizi sağlayan bulgular, aynı zamanda iklim modellerimizi daha hassas hale getirecek detayları içeriyor. Bunları modellerimize entegre ettiğimizde, iklimin neden ve nasıl değiştiğini çok daha iyi anlayabileceğiz ve bu, giderek büyüyen sorunumuzu çözmek konusunda bize yeni yol haritaları çıkarabilecek. Tabii ki iklimi anlamak, ona kulak vermek isteyen yönetici kadroları ve halkın doğru önlemleri doğru zamanda almasını sağlayarak gereksiz ölümlerin ortadan kalkmasını mümkün kılacak.
Bilim güzel bir şey. Ona değer verebilene…