Daha Baf yöresi saldırılar unutulmadan, peşinden Limasolda da faşist çirkinlik, sokağa çıktı. Yine son dönemlerin faşizmin temel idolojik esrumanı kulanıldı. Limasolda olan özellikle Asyalılara karşı ve Suriye ağırlıklı insanlara saldırılar oldu. Yabancı düşmanlığı bakışının faşizme yöneldiği zaman nelerin olacağını, artık orda burda deyil, direk Türkiye ve Kıbrısta tanık olarak karşımıza geldi. Bildik yapılar ve net taktikleriyle oluşan kin ve öfke, son dönemlrin faşizmin yeni dalgası olarak ülkedeki yabancılara yönelerek ırkçılığın kitlesel potansiyel oluşturulmasına katgı yapılmaktadır. Genelde, kriz dönemlerinde hoştnutsuz haldeki insanları kendi lehlerine çekme siyaseti olarak sorunun tümünü yabancılara yıkıp,
Kitleselleşme ile saptırma birlikte kulanılmaktadır. Limasoldaki saldırı şekli ve duruşların niteliği, anlamayana faşizmi anlatıyor. Fakat, acıdır, tüm gerçekler unutturulup algıyla yeniden idolojikleşmeler olduğu için, en başta K. Kıbrısta konuya başka bir faşist ırkçı bakışla da karşılşık bulması tesadüften de ötedir…
Kıbrıs öyle bir yerdir ki, yaşadıklarıyla birlikte görüş geliştirse, bilimsel alana oturtsa, epey zengin birikime sahip olacaktır. Statüsü ile uygulatılan politikalar sonucu oluşturulan yapı ile kültürleşme, bize sistemin gerçek yüzünü anlatmaya yetip artacaktı. Fakat, en başta katledilen gerçeklerle, üstelik sistemleştirenlerin istedikleri yönde düşünce oluşturulması sonucu, ilgili zenginlik de sıfırlanıp gidiyor. Kıbrıs birçok deneğimi direk yaşadı. Bununla alakalı da siyasal yapılar ve parçalanmalar gerçekleşti. Emperyalizmin uygulamaları, deyişik sömürgesel yapılanmalar, faşizmin deyişik versyonları, kontur hareketlerinin siyasal kuralları, yasal ve sasa dışılıkların iki ayrı yörede oluşu ve nicesi Kıbrısta yaşatıldı. Şimdi de yaşamaktadır. Uluslararası dneilince, hukuk kurallarının ihlali, AB gerçeğinden kara pra ekonomik giriş çıkışları hepsi Kıbrısta destek bularak, dış mmüdahaleler yaşatılarak oluştu. Şimdi de son Bafla başlayıp Limasolda devam eden yeni faşist eksenli idolojik bakışın adeta tutsağı halinde her yönüyle gündemimize gelip çatı. Kimisi çaresiz dururken, Kuzeyden de deyişik kimi faşist atışlarla kendi ırkçı faşizmini haklı çıkarmaya çalışması da tesadüften çok normal davranışın ta kendisidir.
Faşizme karşı faşist görüşle karşılık verilirken, anti faşist duruş veya karşıt seçenek yaklaşımları pek duyulmuyor. Kimisi çıkar beklediği kimisi de gerçekten inandığı için konuşuyor. Acı olan, yaşanan gerçekler Emperyalist yapıdaki aşmazla güçlenen faşizmin adını dahi koymaktan kaçmadır. Giderek sanki tüm genele varışla da hepsine indirgeme algısı da kulanılmaktadır. Bize Kır ısın yeni dönem gerçeği ile sistemde olanların buraya yansıması sonucu yaşatılırken, bunun deyerlendirmeğe konulması yok. AB foncuları bunu eleştirirken de ya basit olgular veya Avrupa diyor. Halbuki tüm dünyada özellikle ekonom mik yönetememe şeklinin de ateşletirilmesiyle yabancı düşmanlık çizgisi faşizimle güçlendi. Avrupa denilen ülkelerde dahi yabancı düşmanlığı eksenindeki faşist partilerin en demokrat denilen Filandiya ve isveçte de iktidar ortağı, italyada başbakan koltuğuna dek gelindi.
Unutmamak gerekir ki Kıbrıs zaten deyişik faşist oyunların hep merkezinde oturdu. Bazen küçük ırkçılık gibi bazen de yönetim şekliyle hep uygulandı. Yerelden çok geniş alan bağlandılarıyla da adanın geleceğini hep belirlediler. Bu yönde örgütler kuruldu. Kitlesel belirsizliklerde “ulusalcılık etnik” adına ırkçılıkla faşizim hep belirli alanlarda yer abuldu. Önceden Baf konusu nda da işaret etiğim gibi, faşist yapılar bazen devlet biçimi bazen de muhalif eksenli ikili rolleri gayet güzel kulanacak durumdadır. Günümüzdeki en tehlikeli olan, faşist devletlerde dahi seçimlerin yapılmasıdır. Deyişik faşist partilerin olup seçenekseleşmesidir. Bunun önemli uygulamaları da Holandadan Avusturyaya dek uygulandı. Bazen yönetimdeki faşist partiye karşı muhalif ırkçı bakışla başka partilerle de demokrasicilik sandığı oynanmaktadır.
Anlayacağınız: faşizim özellikle Kıbrısta hiç eksik olmadı. Faşizmi seçenek olarak geliştiren Emperyalizmin idolojik bir seçeneğidir. Sömürgecilikten tutu yönetim şekline dek Kıbrısta hep seçenek halinde brakıldı. Adanın parçalanmasından tutun yeni hamle yapmalara dek her alanda faşist yapılar rollerini oynadı. Limasol olayı ile yeniden gördük ki dünyadaki faşist dalganın yabancı düşmanlığı artık Kıbrısta da sokakta. Karşısında ise anti faşist hareket olmadığı için de kitlelerin kimi sorunlarını da ırkçılıkla ulusalaştırıp kitlesel destek bulması da normal hale sokuldu. Konu salt Elam veya bizdeki benzeri deyil. Sistem krizi ve bu kesimlere de ihtiyaç duyulması sonucu bunların beslenmesidir. Boşuna deyil AB içinde faşist partiler daha da güçlenip yol almaya devam ediyorlar. Limasol olayını bir de bu yöneyle düşünün.Bizdeki benzer faşistler gibi hemen “rumlarla bir arada yaşama” noktasına getirmeğin. Buda faşist karşılıklı buluşmanın diyalektik gerçeğidir.