yaklaşımlarÖzkan YıkıcıNormalin de gerisine düştük - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Normalin de gerisine düştük – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Günümüzde önce olayı duymak önemlidir. Hele konu anormal olunca, bilgisi olmadan önemi de anlaşılmaz. Anormaalikler tekrarlanıp tepkisizce kabullendikçe, artık anormal deyil de normal hale gelir. Fakat, ülkemizde bunun da gerisine düştüğümüzü direk yaşananlarla anlamaya başladık. Yaşananı normal görürken, giderek öylesine yapılanış kültürü olur ki gelinen normalik de artık önemini yitirir. Yaşanan konu artık normal halde dahi konuşulmaz. Yok hale gelir. Bizi giderek olan konunun duyrulması aşamasına taşır. Duyulmayan veya farketmez, duyrulmayarak yaşanan artık normal halden de çıkarılıp yok misaline ulaştırılır. Ozaman da artık tepkiler falan da hiç duyulmaz. Gazeteler sistemleştikçe ve sistemin sınırını aşmama noktasında gerilerken, normal veya önemli konular da yazılmayarak, gösterilmeyerek daha geri noktaya taşındı. Kısaca, anormal olan nice konu, önce normalleştirildi. Şimdi ise resmen normal alandan da alınıp, yok noktasında taşınıp daha sıfırlama derecesine sokuldu.***

Önce makalelerimde aktardığım gibi: geçen hafta kısa Karpaz tatili denecek günelr yaşadım. Merkezden uzaklaştım. Gerçi, en azından sabahleyin basın özetlerini dinliyordum. Fakat, yukarda belirtiğim kuralın sonucu, önemli oalcak haber ya yazılmadı veya yazan bir gazete okunmayarak resmen otosansürün uygulandığı durum yaşandı. Bunun sonucu da medya takip etmeme karşın Şener Levente Türkiyede verilen hapis durumundan haberdar olamadım. Ancak Cumartesi gecesi misafirliğe gitiğim yerde bana birisi kısa bir lafla söyledi. Okadar. Tekrardan gazeteleri izledim. Pazartesi ve Salı da dinledim. Konu hakında bilgi yok. Tabi ince ama çirkin tutumu da hemen kavradım: konuyla alakalı Avrupa gazetesindeki haberler ve yorumlar da söylenmedi. Zaten BRT ekranında alıştığım durum son Ankarada Şener Levente verilen ceza konusunda başta Takeci gazetecinin “bağımsız demokrat” medyasında da duymadım. Bekledim ve gelmedi deyil, bekledim ile duymadım bestesini de yapmaya karar verdim.

Sadece bu olayda deyil, örneğin Türkiyeğe sokulmama tutumları da epey zaman yapılıyor. Tabi kimisi açıklarken, söyletilere göre söylemeyenler de var. Buda ayni cendereğe takıldı. Bazen birkaç medya dışında buradan gidip hava alanından çevrilenlerin haberi verilmeyip, yokmuşçasına sayıdırtarak, karanlık bir sis oluşturulmaktadır.

Elbet her iki durum da önemlidir. Brakın bağımsız devletleri sömürge devletler dahi göstermelik de olsa, kendi yurttaşlarına yapılan bu tutuma karşı çıkıyor. Ahalisinin de sömürgeci olsa da ulusalcılık veya bölgecilik duygusal ortaklaşma duruşları da sergilenir. İsterseniz Korsikada ayni olayın olduğunu düşünün. Hem Fransız basını konuyla alakalı yorum yapar, hem de Korsikalılar hemen tepki gösterir. Ayni şekilde Türkiye basınından da en azından ses gelmedi Bu örneğin nedemek olduğunu tartışmadı. Medya haber olarak vermedi. Varsa ve ben duymadım, bilmem!

Son dönemde Türkiye net şekilde deyişik yeni uygulamalara geçti. Kimisine göre Dörtlü Kualisyondaki açıklanmayan protokolde de mevcutdur. Tüm ısrarlara rağmen açıklama gelmedi. Sadece Süleyman Soylu Rizede yaptığı açıklamalarda Kıbrıstaki teröristler ifadesiyle mesaj verdiydi. Ama, önemli gelişmelerdir. Normal tepkiler dahi olmadı. Hele son Şenere verilen ceza ile çok yönlü bulgular seslendirilmedi. Tabi buradaki yargı kararları ile çelişki hiç yanından geçilmedi. Yapılan idiyaname suçlamalarının durumu ise “cız” el ile ötelendirildi. Oysa Türkiyedeki son hukuk durumunu bilenlerin daha baştan neden Ankarada yargılanma ile başlayıp, geliştirip idayanlamalerdeki olguları konuşup bilgilendirme yapılması gerekirdi. Hiçbiri olmadı.

Brakın işbirlikçi koltukçuları. Onlar zaten muhbirlikle kendi içlerindeki engeleri dahi ispiyonlayıp koltuk kaptıkları için, diyecek sözümüz kalmadı. Ama, muhalefet lideri kendini hukukçu diye satarken, son yaşanan yukradaki iki örnek için neden ayni kuramı kulanıp açıklama yapmıyor? Muhalefet medyası kendine dokunulmadıkça, haber olması dahi engelini koyuyor.

Özetlemek gerekirse: ulus, demokrasi, bağımsızlık, mesleki örgüt, hukuk ve nice  kuramın içi doldurtularak ve ortak deyerlerle ancak anlamlaşır. Sosyolojik veya siyasal bilim gerçeği bu. Bu eksende değerlendirirsek, ne ulusal, ne demokratik, ne mesleki, ne bilimsel nede hukuksanl olarak ortak bir duruş konmadı. Normal olgu dahi durulmadı. Bu eksiklikle biz ulusal, demokratlık, mesleki basın, adalet hukuku gibi kavramların bizde ortak deyerleşme olamadığının kanıtlarıdır. Daha da ileri giderek, insanlar tepki koymazken, konuşmak isteyene bahane üretikçe de ortak davranma olmadıkça, muhalefet dahi muhalefet yapıpn sorgulamadığı zaman, ozaman kalabalık ve işbirlikçilik sömürgesel kültür söylemenin de sakıncası yok. Sadakat sömürgeciliğin kalabalık insanları olarak yaşama devam. Ozaman da anormal normal, normal da artık olmayan derecesine gelip çatar. Son Şener Levent olayı K. Kıbrıs resimin bana böyle çektirdi. Dileyenle tartışmaya da hazırım. Çünkü ortak deyerler kayboldukça, kurumsal boşalma oldukça ne bilgi olur nede deyiştirme falan söz konusu durumunda kalır.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
351AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin