Bundan otuz yıl öncesine gidiyorum. Beyaz Saray bahçesinde kendimi buluyorum. Bir yanda ABD başkanın Klinton dururken, etrafına FKÖ başkanı Arafat öte yanında da İsrail başbakanı Rabin duruyordu. Dünya medyası merakla yapılacak açıklamayı bekliyordu. Oslo görüşmeleriyle başlayan yol, bazı anlaşmalarla birlikte ABD Beyaz Saraya dek gelindi. Belgeler imzalandı. Kimibene göre, yaşanan rüya idi. İsrail ve FKÖ anlaşma imzlıyor. Öyle bir anlaşma ki iki devletli hedefliydi. Filistin resmen başkenti Kudüs olan siyasal sürece sokuluyordu. Onca katliyamlar sonrası artık ABD kontrolunda Osloda yapılan anlaşma ile sanki durum düzelecek gibiydi. Öyle umuluyordu.
Norveçin başkenti Oslo önemlidir. Tarihi birçok siyasal gelişmeğe tanık oldu. Aynen Kıbrısla alakalı olanlar da var. Fakat, bizim erkann, öncelikle katılanlar dahi bunları unuturmayı yeylediler. Türkiye PKK ve İsrail Filistin görüşmelerinin kıvılcımıyla Osloda yakıldı. Filistin İsrail görüşmeleri de bu işin önemli noktasındadır. Yapılan görüşmeler ve anlaşmalar sonrası Amerika başkentinin Beyaz Sarayındaki, törenle imzalanmaları, önemli kesimce, yeni dönemin ilk hamleleriydi. Ne garip, ayni Amerika Yugoslavyanın da parçalanması adına askeri müdahaleleri de ilgili günlerde konuşuyordu.
Anlaşma imzalandı. Artık, Filistin konusunun çözüleceği inancı yayıldı. Hat da bazı K. Kıbrıslılar da ilgili rüzgarın Kıbrısı da vuracağını söylemeğe başladılar. Anlaşma önemliydi. Fakat, tepkielr de vardı. Nitekim ilk engeleme hamlesi bizat imzayı atan İsrail başbakanının öldürülmesiyle geldi. Hamle, bir anda var olanın işlemeyeceği kuşkularını artırdı. Halbuki Arafat Filistine döndü. Geçici özerk yönetim de kurulmaya başlandı. Rabinin öldürülmesi ile yapılan anlaşmanın devamındaki içini doldurma dönemi de tıkandı. Beş yıl sonra ise malum faşist İsrail politikası Şaronun resmen kutsal islam camisinbne girmekle tetiklediği provakatif tutum yeniden çatışmalı döneme dönüşü sağladı. Arafat ise özgürlük için geldiği Fİlistine ablukada brakılarak öldü.. Epey idiyaya göre de zehirlendi…
Aradan otuz yıl geçti. Oslo anlaşması başlangıçta iyimser rüzgarlar estirirken, sonrasında epey tahribatlarla adeta Filistin sorununu unuturdu. Öyle ki Batı Şerya katliyamlarından Gazle füze yağdırmalarının artık haber deyeri dahi yok. İşkal altındaki Batı Şeryada otuz yıl önce yüzbin yerleşimci yaşarken, şimdi bu sayı bir milyon cıvarında. Üstelik yerleşimlerle oluşturulan duvarlar, Filistinin nefes almasını engelemektedir. Kurulan geçici Filistin yönetimi ise artık hiç derecesine doğru hızla gidiyor. İkibinbeşte yapılan seçimle seçilen aMahmut Abas artık kendi koltuğunu koruma peşinden ayrılmıyor. Yeniden seçim yapmayarak ve yeri geldiğinde rakiplerine karşı İsrail desteği ile ayakta kalıyor.
En önemlisi hep unutuluyor: Oslo anlaşmasıyla Fİlistinin Batı Şerya ile Gazle bölgeleri gündemdeyken, İsrail işkal altındaki yerler konuşulurken, sürgündeki bir okadar Filistinli tamamen unuturuldu. Kısır görüşmelerde dahi isimleri yok. Arafat Sürgünden ülkesine dönerken, önemli mesajlar verirken, daha ilk adımdan sürgündeki vatansız Filistinlilerin de hiçlenmesi de başlıyordu. Halbuki Filistin direnişinin en önemli başlangıcı ve jsürdürülmesinde sürgündekilerin rolü oldukça önemliydi.
Gelinen noktada artık o dönemin koşulları da kalmamış gibidir. İsrail tüm başkent olarak Kudüsü yaptı. Batı Şeryanın önemli yerleri yerleşimlerle dolduruldu. Defakto deyişti. Daha faşist yönetimlerle imzalanan çoğu hak artık resmen katledildi. Filistinli hareket de eski gücünde deyil. Ortak dahi deyildir. Uluslararası destekleri ise sosyalist sistemin dağılması ve sol rüzgarın düşmesiyle de gündemlerden de koptu. Arap dünyası da fırsatı kulanıp daha İsrail yakın politikasına geçtiler. Tek geçmeyen Suriyenin ise başına gelmedik kalmadı.
Kısaca, Oslo anlaşması önemli ilkeler içeriyordu. Üstelik ABD garantili ve gösterişli şekilde imzalandı. İmzalayan liderlerin sonu ise hazin. Rabin öldürüldü Arafat ise abluka altında kimine göre öldü kimine göre de zehirlendi. Tüm uygulanacak dneilen madeler yerlebir edildi. İkili İsrail Filistin ekseni adeta çizgileri duvarlarla yıkılıpn ilhaklarla da katledildi. Şimdi Filistin konusunu dahi konuşan kalmadı.
Kısaca, filistin sorunu ve Oslo dönemeci oldukça siyasal sonuçlar yaratı. Farkı, imzalanan kurallar deyil de berhava edilen ilkelerle durum kördüğüme çevrildi. İmzalamada şov yapan ABD ise ilgili gelişmeler karşısında hep güce ve yapılanla bağımlı kaldı. Kudüs gibi konuda dahi onun İsrail başkenti olmasını ilk tanıyann ülkelerden biridir. Filistin ni: çoktan unuturuldu.