Faşizmin çevre eylemlerinin üzerindeki etkisi, bir faşist rejimin belirli doktrinlerine ve politikalarına bağlı olarak değişebilir. Genel olarak faşist ideolojiler devletin çıkarlarını ve otoritesini her şeyin üstünde tutmakta ve bunun çevresel eylemler ve akımlar üzerinde hem olumlu hem de olumsuz etkileri olabilir.
Faşist hükümetler gücü merkezileştirme eğilimindedir; bu da liderlik uygun gördüğünde hızlı karar alınmasına ve çevre politikalarının uygulanmasına yol açabilir. Bu, bazı durumlarda potansiyel olarak çevresel eylemi hızlandırabilir.
Bazı faşist rejimlerin, çevresel sonuçları pek dikkate almadan, doğal kaynakları devletin ve endüstrilerinin yararına sömürdüğü bilinmektedir. Bu, uzun vadeli sürdürülebilirlik yerine kısa vadeli ekonomik kazanımlara öncelik vererek iklim eyleminde ilerici ilerlemeleri engelleyebilir.
Bazı faşist hareketler, bir ulusun doğal kaynaklarının ve peyzajlarının korunmasını vurgulayan bir tür çevre milliyetçiliğini teşvik etmiştir. Bu, bazı koruma çabalarını teşvik etse de, dışlayıcı politikaları haklı çıkarmak için de kullanılabilir.
Faşist hükümetler genellikle muhalifleri bastırır ve bilgileri kontrol eder; bu da çevresel konularda kamusal söylemi sınırlayabilir ve iklim eylemini savunan taban hareketlerini bastırabilir.
Özetle faşizmin çevresel eylemler üzerindeki etkisi, söz konusu rejimin spesifik bağlamına ve politikalarına bağlıdır. Bazı durumlarda kararlı eylemlere yol açabilse de, aynı zamanda devlet çıkarlarını çevresel kaygıların önünde tutabilir ve bu politikalara yönelik muhalefeti bastırabilir. Sonuçta faşizmin çevresel etkisi değişiklik gösterir ve duruma göre değerlendirilmelidir.
Otoriter rejimlerde iklim krizini önlemek, merkezi karar alma ve sınırlı siyasi özgürlükler nedeniyle zorlayıcı olabilmektedir. Ancak, potansiyel olarak yardımcı olabilecek bazı stratejileri sıralamak gerekirse,
Diğer ulusların ve uluslararası kuruluşların diplomatik çabaları, otoriter rejimler üzerinde iklim sorunlarını ele alma ve emisyonları azaltma yönünde baskı oluşturabilir.
Sivil toplum örgütlerine ve çevre aktivistlerine verilen destek, yerel hareketlerin iklim eylemini savunmasını güçlendirebilir.
Emisyonların azaltılmasına ve sürdürülebilirliğin desteklenmesine yardımcı olmak için yeşil teknolojilerin otoriter rejimlere transferi teşvik edilmelidir.
Ekonomik yardım veya ticaret anlaşmalarını çevresel taahhütlere ve emisyonun azaltılması amaçlanmalıdır.
Kısıtlayıcı ortamlarda bile farkındalığı artırmak ve sürdürülebilir politikalar için kamu desteği oluşturmak amacıyla iklim eğitimi teşvik edilmelidir.
Enerji verimliliği önlemleri için yenilenebilir enerji kaynakları teşvik edilmelidir.
Yeşil politikaların ülkenin uzun vadeli istikrarına fayda sağlayabileceğini göstererek iklim eylemi ile ekonomik kalkınma arasındaki bağlantı vurgulanmalıdır.
Otoriter rejimlerdeki iklim kriziyle mücadelenin, her ülkenin kendine özgü siyasi ve sosyal bağlamına göre uyarlanmış benzersiz yaklaşımlar gerektirebileceğini unutmamak önemlidir.
İklim krizi dünya çapında insanları ve ekosistemleri etkileyen küresel bir sorundur. Bu bağlamda evrenselcilik, iklim kriziyle mücadelenin, ekonomik veya sosyal statüleri ne olursa olsun tüm ulusları ve insanları kapsayan evrensel bir çaba olması gerektiği fikrine atıfta bulunmaktadır. Bu yaklaşım, iklim değişikliğinin herkesi etkilediği bilincinde olup etkilerini azaltmak için kolektif eylemler gerekmektedir.