Tarihi önemli olaylar vardır ki bunlar mutlaka hatırlanmalıdır. Öylesi etkileri oldu ki sancıları hala günümüzde önemli sonuçlarla da yaşanmaktadır. Hatırlatılmayan ve yüzleştirilmeyen yakın tarih, hep filimindeki gibi “güz sancısı” olarak bir yerlerde kanamaya devam ediyor.
Konumuz yeniden Altı yedi Eylül. 1955 yılında İstanbul ve sonradan izmir gibi şehirlerde yaşanan katliyamın yıl dönümüne geldik. Yaşanann yakın tarih ayni zamanda Kıbrıs için de önemli dönüm noktası. Resmen artık ingilterenin istenilen noktasına Türkiye oturdu. Ayni zamanda, CİA provakasyon deneyiminin de ilk denenen uygulaması da oldu. Birkaç kelime konunun nedenli önemli olduğunu anlatmaya yetip ve artıyor. Pratikte Türkiye, Kıbrıs ve Yunanistanda olan sarsıntılar üzerindeki yeni sıçramadan tutun Amerikanın bölgesel ilk önemli deneyimi ve ingilterenin sömürgeciliği Kıbrısta şekillendirme pratik siyasal sonucu olarak tarihe kazıldı. Sonradan, pratikle en sert gelişmeleri de Kıbrısta yaşatıldı. Fakat gelin görün ki Kıbrısta Altı Yedi Eylül konusunda bilgisi olan yok. Hele Kıbrısa etkisi hiç siyasal tarihte yerine raslamazsınız.
Yeniden bir tarihi güne geldik. Yüzleşme bir yana, olayın kendisi dahi beleklerden sildirtilmesi, başarıldı. Öyle başarıldı ki birçok tarihi olaya raslanırken, Kıbrısa direk etkisi olan, iTürkiyede rumlara karşı saldırılar olurken “Kıbrıs türktür türk kalacak” siyasal sloganlarla bağdaştırlık dahi hiç kurulmadı. Bu gerçekleri yine tarihin kendi gerçeği ile sosyalist aydınlar ekseninde ancak yazılıp çiziliyor. Olay anlatılıp, en azından sorgulanıp yüzleşilmesi isteniyor. Elbet, ayni sistem devam etikçe, yaşananın sonuçları da hedefte iken, kimse yaptığı çirkin tarihsel olayıla yüzleşmeğe elbet yaşanmayacaktır.
Tekrar edelim: ilgili tarih ayni zamanda Amerikanın da ilk bölgesel projesidir. Daha somutu. STK veya sonradan Özel Harp dayresinin önemli kesimce, ilk pratik “başarılı” eylemiydi. Bu eylemin sonunda İstanbul ve izmirde ağırlıklı olarak Rumların mülkleri darmadğın edildi, katliyamlar ve tecavüzler oldu. Önemli sayıda rum Yunanistana göç eder. Böylelikle başta istanbulda demokrafik deyişim oldu.
Fakat, pek seslendirilmeyen ayak, Kıbrıstı. İngilterenin bir türlü Kıbrıs sorununda istediği noktaya koyamadığı Türkiye, Altı Yedi eylül olaylarıyla resmen taksimteziyle eksene oturtuldu. Selanikte Atatürkün evine bonba atılarak başlayan, sonradan istanbulda bunu “Yunanlılar bonbaladı” haberiyle başlayan katliyan dalgası, iki gün sürdü. Türkiye polisi ve askeri resmen seyirci kaldı. Daha sonra öğrenilen gerçek, olayı Yunanistan deyil de Türkiyeden bir istihbaraçının yaptığıdır. Oktay Engin.. Bu süreç sonrası yukarda deyindiğim sıçramalar oldu. Amerika artık STK ile kontur hareketleerle yerleşirken, Kıbrıs konusu da resmen sistemin istediği şekilde rayına oturuyordu. Klsik sömürgecilikten yeni sömürgeciliğe geçiş dönemi siyasal olarak hayatta karşılık buluyordu.
Yaşanan tarihi olayda devlet resmen rol aldı. Kıbrısta ise artık Türkiyenin de olduğu gerçeği siyasal olarak yerini almaya başladı. Ortadoğu ve özelikle Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs denkleminde yeni bir sayfa yazılıyordu. Lozan anlaşmasıyla garantiye alınan İstanbul başta olmak üzere azınlıklar hikayesi de resmen katledildi. İşin klasik duruşu ise suçlanan solcular olup bazıları da tutuklandı. Fakat, olay kolayca açığa çıkmasıyla bu suçlama da tutmadı. Ama, artık ne Kıbrıs eski yerindeydi, ne İstanbul bildik mozaği koşulundaydı nede bölge artık Amerikan Nato CİA olayına merhaba diyordu. Artık, Altı Yedi Eylül sonrası Nato ilke başarılı eylemle bölgede kendini tanıtıyordu. Bunun görünmemesi için de Türkiye Yunanistan krizi ve yeni sömürgecilik prangasında Kıbrıs da rollerine hazırlatılıyordu.