Mikrofondan güzel sözler dökülüyor, bildiğimiz bürokrat dili, bildiğimiz devlet ağırlığı ama yine şikayet yine şikayet.
Başta bulunanların bile sorun çözemediği bir yapıdan bahsediyoruz. Tüm erklerin durumu bu şekilde.
Ama şikayetler devam ediyor.
Personel eksikliği, fiziksel sorunlar, tadilatı yıllardır bitmeyen mahkemeler vs…
Memurların, personelin tıkış tıkış odalarda dosya yığınları arasında nefes alamadığı, salonların döküldüğü, duvarlarına boya bile vurulamayan, usul hukuku çağdaşlıktan uzak bir mahkeme sistemi.
Ağır Ceza Mahkemesi’nde ithamı kabul etmediğinizde cezaevine gönderildiğiniz, ilk tahkikat aşamasının tüm taraflarca ve yargıç için eziyete dönüştürüldüğü bir sistem.
İcra desen yok, tebliğ desen şansına küs.
İmkansızlıklar içinde adalet arıyor hukukçular.
Bulmuyorlar da değil hani. Arada sırada yüzü çağdaş hukuka dönük, özgürlükler hukukunu bilen yargıçlar çıkıyor da mesela gazeteciler sevinebiliyor.
Peki ya tam tersi istikamette gidenleri ne yapacağız?
Ali Kişmir Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanacak.
Dün Şener Levent ve Afrika Gazetesi’nin yargılandığı gibi sanık kutusunda gazeteciler ayakta duracak.
Ama biz bu rejimi kimlerin yönettiğini biliyoruz değil mi?
Bakın ekrana, protokolde oturuyorlar.
Mesela davayı geri çekecek misiniz onu söyleyin önce.
İlkel yasaları değiştirecek misiniz izahat verin.
Neden her adli yıl açılışında aynı cümleleri kuruyor, neden hiç bir şeyi değiştiremiyorsunuz onu anlatın.
Kim kime emir verip bu davaları açtırıyor, kim kime boyun eğiyor, kim susuyor, kimi susturuyorsunuz onu sıralayın.
Bağımsız yargı bağımsız yargıçların, avukatların, savcıların omuzlarında yükselir.
Kurulu düzen kurumları için duyduğunuz fetişist duygularınızı törpüleyip,
gerçekten adalete hizmet edenlere omuz verin.
Saldırı altındaki yargıyı korumak için seferber olalım ama içteki muhafazakâr rejim destekçilerini de görelim.
Kör olmayalım, sağır durmayalım.
Ses verelim, ses olalım.
Kristal Kale muhafızlarına değil, rejime karşı dim dik ayakta duran kalelerimize sahip çıkalım.
Çağdaş hukukçular, insan hakları aktivistleri, kalemi titremeyen gazeteciler ve boynunu bükmeyen nice insandır son kalemiz, son umudumuz,
önce kendimize sahip çıkalım.
Bir sonraki adli yıl açılışını süslü salonlarda değil, yeni yapılan cezaevi kapısının önünde yapmanızı diliyorum.
Çünkü bu ülkenin suçla mücadele politikası apaçık orada duruyor.
Ve aslında hepimiz için,
kapısında kocaman harflerle,
MERKEZİ CEZAEVİ yazıyor…
Siz bugün ülkemizin geldiği hal-i pür melali tüm devlet erkanı ile birlikte alkışlarken,
ben yeni adli yılda daha fazla yüzleşme,
daha fazla mücadele ve
daha fazla dayanışma diliyorum.