yaklaşımlarÖzkan YıkıcıCan Atalay'dan TİP yürüyüşüne Türkiye - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Can Atalay’dan TİP yürüyüşüne Türkiye – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Onca Türkiyeleşmemize karşın, her zaman, ilginç paradoksumuzu da eklemek, adeta görev haline getirildi. Gerçekten onca Türkiye içeleşmesine karşın, hala Türkiyede olanlarla alakalı söz eden pek yok. Elbet, bedelinin de bilinmesi de düşünce kelepçelenmesine dek getirildi. Şükran çekmek veya yalakalık yarışlı teslimiyet dışında üç maymunun da ötesine geçildi. Hele de muhalif tepkielr veya yaşanan gerçekler konusunda Türkiye, bizim kamuoyunda söylenmemesi için adeta dudaklar kiliplenip, beyine kelepçe vurulma haline sokuldu. Son özellikle Can Atalayın yaşadıkları ve ardaından TİP  yürüyüşteki tutumlar, önemli uyarılar içeren derslerdir. Pek konuşulmayan, haber yapılmayan konulara bize de aynen yansıma gerçeklerini de katarak, makaleştirmeğe karar verdim.***

Yakın tarihte Semih Hoca yetmişsekiz yılında, Ayrancı Halk evindeki Marksis yöntem seminerinde ilginç örneği net şekilde anlatıyordu. Yapılan suçlamalara da Marksis yöntemle bir yanıtdı. Benim beynime bu kazıldı. Açıkladığı konu Sömürge tipi faşizim veya isterseniz demokrasi denilen kuramın hukuki ayağı idi.

Semih hoca, şu basit örneği verdi: “bizi suçlayanlara, önemli yönetim ilkesini bilmedikleri kesin. Yasal ve yetki dengesi vardır. Bir anlamda yasa içeriği ile kulanılan yetki denk şekilde işlerse demokratiklik denir. Halbuki Yeni sömürge ülkelerde bu işlemez. Yasa olsa da yasa deyil de yetki mutlaktır. Yasa ister uygulanır isterse uygulanmaz. Sömürge tipi denilen kuramın da hukuki ilkesi budur” anlatısı yapıllıyordu. Görünürde herşey var gibi iken, yasalar yazılı halde iken, kulanımda hep yetki mutlaklığı vardı. Yasa ister uygulanır isterse uygulanmazdır. Yetki yasa dışı da kolayca kulanılırdı.***

Konu can Atalay. Kurallara göre aday oldu. Seçimi kazandı. Normal yasal kurala göre de hapisten çıkarılması gerekirdi. Önceden alınan anayasa kararıyla Enis Berberoğlu da ayni yöntemle serbes brakılıp vekiliği yaptı. Ama, burası Türkiyedir. Buraya giren, kolayca çıkamazdı. Can Atalay, yargılandığı Gezi Parkı direnişi konusundaki suç uydurma davası da başka bir konu. Fakat, serbes brakılmadı. Mecliste insan hakları komisyonuna konmasına karşın da yine içerden çıkarılmadı.

İş yargıya yeniden taşındı. Mahkemeler ve enson Yargıtay ayni ters durumda direnme gösterdi. Derken, olay anayasa mahkemesine taşındı. Bazı oyalama ve gecikmelerden sonra Anayasa mahkemesi, hak gasbı adıyla Can Atalayı haklı buldu. Normal tüm dünya hukuklarında belirleyici son kararı  Anayasa verir. Anayasa kararları da bağlayıcıdır. Yargının üst kurumsal yapısı olup, alınan kararın alt mahkemelerde uygulanması ve uyulması gerektiği, tüm hukuk öğretilerinde, yasal yetki denkleminde mutlaktır.

Fakat, söyledim: burası Türkiye. Nitekim anayasa kararı olmasına karşın Atalay serbes brakılmadı. Oyalanmalar oldu. İlgili onüçüncü ceza mahkemesi oyaladı. Türkiye gerçeği yaşanıyordu. Sonunda, konu yargıtaya havale edildi. Oysa tekrar edelim: tüm dünya en basit hukuk ilkesi, anayasal kararlar bağlayıcı olup en üst karardır. Yasal karar hemen yetkide uygulanması gerekir. Ama Türkiyede uygulanmadı. Tüm yazılı metinlerde de Atalayın hemen serbes brakılıp vekilik yapmasını belirtse de yargıçlar hala bunu oyalıyor. Hem de mayıstan ekime dek gelinmesine rağmen.***

Atalayın seçildiği parti TİP, elinden geldiği kadar uğraştı. Hukukçular hep yasaları hatırlatı. Sonunda TİP Hataydan başlayan uuzun yürüyüşe geçti. Hatay, Atalayın kazandığı şehirdi. TİP tüm özgürlükleri de içerecek prokramla Ankaraya dek yürüdü. Fakat, hastalık muhalefet kronikleşmesi yeniden öne çıktı. Brakın CHP ği, sosyalist partiler dahi gereken net desteği vermedi. TİP yalnız kaldı. Arada, gelinen yerdeki destekler dışında genel katılımlı büyük kitlesel durum olmadı. Enazından, son yer olan şehirde büyük kitlesel mitige çevirme durumu yaşanmadı. CHP hep Kılıçtaroğlunun Kıçını kurtarmakla meşkuldu. Fakat, sosyalist partiler için fırsatdı. Ortak sosyalist güç imajıyla kitlesel psikolojik hatı kırma fırsatını kulanamadılar. Halbuki, TİP anayasal karara rağmen uygulanmayan olay için yürüyordu. Hem de Gezi direnişi gibi herkesinağzında sakız olup gerçeği konuşulmayan olay nedeniyle tutukluydu. Atalay birçok yönden verdiği mücadele ile bedel ödeliliyordu. Seçilmesine karşın anayasa kararına karşın, tutukluğu devam ediliyor. Bize sömürge tipi demokrasi veya faşizmin nedemek olduğunu anlatan önemli örnekleşme halindeydi. Anayasa kararını dahi uygulamayan alt mahkeme örneğinden genel uygulanan ilkenin nedense Can Atalay için  uygulanmadığı sorularının da yanıtıydı. Bu arada bazı başka acıtan gerçekler de vardı. Bunlar yürüyüş döneminde ortaklaştırılıp daha geniş sese de dönüşme şansı vardı. Nitekim benzer konularda “Kışanak gibi” kararların da olmasına rağmen serbes brakılmama durumlar da bazılarınca hatırlandı. Ama, Atalay olayında ne sistem içi muhalefet CHP nede sosyalist partiler bu denli muhalefet ivmeli yürüyüşe dahi açık destekli katılım vermemeleri de acı gerçeği sırıtmaya yetiyordu.

Hala, onca baskıya karşın en başta sosyalist kesimler dahi bir araya gelemiyor. Bu acı ama Can Atalay gibi herkesin yardımına ve direnişe koşan kişilikte dahi birleşilemiyorsa, durup Türkiye en başta sosyalistlerin gidrek öteki muhalefet partilerin yüzleşmesi gerekir. Bu olmadıkça, yeni baskı ve kural tanınmaz koşulların daha da sertleşeceği kesin.

Kısaca, bu durumdan bize de direk dersler geliyor. Küçük kalan kesimler dahi hala brakın toparlanmayı, bir araya gelemiyorlar. Sistemle buluşan ve sıra bekleyen CTP de hep muhalefeti alıp sistemin terkisine takıp koltuk hesabıyla yol almasına da yardımcı olunmaktadır. Ben Atalay olayı ve TİP yürüyüşünü izlerken, aklıma bunlar geldi. Anayasa veya yasa edebiyatı yapılırken, yargının kararları kutsanırken, aslında sistemi korumak için hukuk gerçeğinin nedenli unutulduğunu da göstermektedir. Aynen bizde de böyle deyilmi?

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
327AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin