Müjdeler olsun: Mağusaya da ilahiyat koleji yapılıyor. Öyle oyalanma falan deyil. Algı oyunlu söylem hiç olamaz elbet. Fakat, çok hızlı kararlar alındı. Halbuki başka konular senelerdir söylenip adeta vıcığı çıkarıldı. Yine de hakını yemiyelim: Mağusaya ilahiyat koleji yapılacağı açıklamaları yine de TC yetkililerin ilgili yerleşim ziyaretlerinde arada bir söylendi. Fakat, karar hızlıca geçti. Hemen toplanan “bakanlar kurulu” yetkiği yine Nazım beye verdi. Şimdilik ilahiyat kolejleriyle yürüyoruz. Sıra herhalde ansızın imamhatiplere de gelecek. Üstelik, kendinin hep “Atatürkçü” olduğunu söyleyen makamcılara yaptırarak de dersin teslimiyet bölümünü bilime yazdırtacaktır. Tabi birileri çıkıp da “bilim ne” demesi de gayet normal. Bilmek ve bilim deyil, sistemin yandaşı olun, teslimiyeti kurun, talimata uyun, herşey sizin için olur. Arada boşaltılan gaz toplarıyla da atıp tutmak serbestir.
Deyişik gündemlerde boğulduk. Hayatın gerçekleri ve yaratılan sorunlara ek olarak giderek sistemleşen yeni olgular ile gelen baskıların altında, arada deşarj olarak söylenmekle zaman geçiyor. Oysa gelenler yarının da nedemek olduğunu açıklamaktadır. Sadece eğitim alanına bakalım. Çok geriğe gitmeyelim; ders kitapları deyişimi, yazın yapılan dini kurslar, kam hikayeleri ve sayre. Derken, bunlar çoğu duyulmadan geçti. Yarının gençliği için eğitimdeki ders kitaplarındaki oynama da haberin yarınının acı ilanıydı. Bazı bildik kesim dışında, ahali pek ses çıkarmadı. Bazısı ilginç kelimelerle büyük laflar söyledi. Sonra geldi gelmekte olan karşısında da adeta çoktan buharlanan söylem gibi unutuldu. Derken, son müjde söylendi. Söylenmekle kalmayıp, bir çırpıda yola çıkarıldı. Mağusaya ilahiyat koleji yapılacak. Arada söylendi de fazla dikate alınmadı. Hele Mağusada, ziyarete gitiğim dönemlerde konu dahi olmadı. Çoktan tarikatlı dünyaya alıştı.
Fakat tuhaflık şu: böylesi “güzel müjde” fazla yankı bulmadı. Kimisi yorgun kimisi de farkında bbile olmadı. Neyin deyişip, neyin gelmekte olduğu düşüncesi sıfırlanınca, olay odenli şaşalı olsa da pek de gündemleşmeme gibi tuhaf bir pratiği bize yaşatı. Bir etken de konuşacak olanlar epey yüklü gündemlerle savruluyor. Reçete sgandalı, Kişmir davası, artan hayat pahalılığı, kriminal suçların ayuka çıkması ve madalyonun öteki yüzü: ilahiyat koleji konusunda belirli medya duyarsız. Muhalefet parlementer ise sınırları aşmadan sanki ile normalcilik oynamaları iletatildeki sıkıntının gölgesinde kalmalarıdır. Yine de müjde: ne hastahane ne öteki beklenenler. Ülkenin gereksinimi, yeni yapılanışının hemen oluşup kendi insan tipini yaratma hedefidir.
Makamlar bir başka havada. Zaten tekrar tekrar hatırlatmak da önemlidir. Onlar partilerince deyil TC direk müdahalesiyle görevlendirildiler. Onca vakalarına rağmen de tercihte sukut sağlandı. Böylesi kararları da ferman gelince hemen yapmak zorundadırlar. Sonra biri Karavaya, ötekisi iskeledeki konut havzasına, olmadı meyhanelerde buluşup eğlenmek kalır. Zaten yaptıkları yapacaklarının ilanını çoktan aştı. Hatırlayın ders kitaplarındaki oynamalarda Nazımı. Öyle konuştu ki demeğin gitsin. Fakat, ekranlarda ayni durumu da gerçekleşince, sırf yerleşen teslimiyet kültürü ve uyamdaşlama çıkar nedeniyle hemen ona inanıp konuşan medya ve insanlar da ortaya çıktı. Sanki biliyorlarmış ve kararı kendileri almış gibi konuştular. Ozaman da biraz deşenler nedenli saçmaladıklarını da anladılar. Hele şimdilerde pek söylemeseler de “laiklik ve Atatürkçü” olgularını epey kirletikleri kesin. Ama, başta Mağusalılar yeni ilahiyat koleji haberine herhalde sevinmedik diyemeyecekler. Nede olsa işin içine itihatcilik ve rant da beklentisi gösterişi olunca, işler bir başka hal alır.
Zaten alıştırıldık. Teslimiyetin normal halinden de geriye düşürüldük. Bunlar tesadüf deyildir elbet. K. Kıbrısın ta baştan şekillendirilirken, oynanan nifus ve yeni yapılanışla potansiyel destekleme yerleşimler, yandaşa göre paylaşımlar, hepsi dünün bugüne taşınan siyasal gerçeğidir. Nasıl ki bugün yapılanlarla artık uluslararası kuruluş listelerinde dahi yer bulan gerçeklerimizi biz kendimizce kabul edip savunuyorsak, elbet bunun insan tiplemesi de eğitimden geçecektir. Okul sorunu, sınıfların durumu, öğretilecek ders kitapları ortadayken, okularda tuvaket kağıdı dahi öğrencilerden istenirken, ilahiyat kolejleri gösterişi de siyasal imgelerin önemli karakterisliğidir. Şimdilik imam hatipler eksik. Ama, bize verilen önem sonucu hemen moderin binalı ilahiyat kolej yapınına girişildi. Zaten nedir sorusuna neden kalmadı. Uygulaması Lefkoşada mevcut. Ama, sorgulamadan ve hemen toplanıp yetki verme hızı teslimiyetin talimat karışımının önemli davranış şeklidir. Şimdi Nazım bey yine aslında tıpkı ders kitaplarındaki son gelişim gibi bilmeden ama savunmak zorunda olmanın sözlerini sıralamaya başlayacak. Bir farkla, ders kitapları oynanmasında bazı sesler çıktı. Şimdi Mağusadaki ilahiyat koleji konusuna pek dokunacak olmayacak. Kimisi sevinirken, kimisi de “ne olacak” deyip olaydan sıyrılmaya çalışacak. Net olan, K. Kıbrısın nereye doğrun sorusunun açık yanıtıdır. Hiç uzağa gitmeyelim: Türkiye resmi karşımızda duruyor. Lise yerine imamhatip veya özel okul ikilemi sonucu eğitimin nereye geldiği sonucu en azından yarışmalarda dahi en basit soruyu bilmeyen ünüversite öğrencisi gerçeğine hep tanık olmatayız yeri gelmişken, onca Kıbrıs milli tabu lafazanlığına ve hat da son resmen artık yutulmaması gereken gelişmelere karşın, en basit K. Kıbrıs bilgisinden dahi nasıl uzaklaştırıldığı hep yaşanıyor. Türkiyede yiro yiro geztirtilip desteklenen Ersinin adını dahi yarışmada bilmeyen yarışmacı olması veya Bahçelinin bize isim önerirken,TTatarın bunu havada kapması, nereye geldiğimizin basit örneklridir. Yine de müjdeler olsun! Mağusa ilahiyat kolejine kavuşuyor. Artık bunlarla kendimizin nedenli geliştiğimizin de övünmesi bize kaldı. Kitlesel mi zaten ülke nifusunun gerçeğinde bunu kolayca buluruz. Onunn için deyilnmi ki daha bvaştan bize gerçeklerden kaçmayı öğretiler. Doğruları deyil de yalanları söylemekle de başarı olmanın ilkelerini uyguladılar. Sistemle haşırneşir olup yandaşlaşıp en yakınınızı mühpirleyip de mevki almayı kabullendirdiler. Hep derdik: Kıbrıslılar Türkiyeden önce laikliğe geçtiler. Kolay uyum sağlandığı övünmesiyle kendimizi çağdaşlık ilanına koyduk. Şimdi de tersinden gidiyoruz. Müslümanlığı, gericiliği kolayca kabulleniyoruz. İşbirlikçilik sömürgesel kültürün ta kendisini hayatla bilimselleştirme verisi yapıyoruz. Arada deşar için atıp tutuluyor. Tıpkı son kitapların deyiştirilmesi konusu gibi. Başka kulanım esrumanı da hep maduriyetle yaşadıkalrımızı örtme hamlelerimiz de yaygındır. Ama, yine kaçırdık: Mağusaya yapılacak ilahiyat koleji konusu, gereken önemde konuşulamadı. Buda makamcılarımızın artık sözleri ve yetkilerinin nedenli daraldığının itirafıdır.