Savaşlar sadece insan yaşamına kast etmekle kalmamaktadır. Doğada yaşayan binlerce hayvan ve bitki savaşlarda soykırıma uğramaktadır. Ekosistemler değişime uğrarken, topraklar ve sular yıllar boyu kullanılamayacak düzeyde kirlenmektedir. Bu nedenle ekosistemin de insan kadar mutlak barışa ihtiyacı vardır. Ancak bu barış kapitalizmle, sermaye ile el sıkışıp ona yol açarak değil, bu yolları tamamen kapatan ve insan dahil tüm canlıların ve doğal yaşamın özgürlüğünü sağlayan bir barış olmak zorundadır.
Barış mı, savaş mı istiyoruz bunu biz seçeceğiz. Barışı sağlayamaz ve savaşa teslim olursak, Alman şair Wolfgang Borchert’in şiirinde dediği gibi bir gelecek bizi bekliyor olacak: “Çamur grisi, pelteleşmiş, kurşuni bir sessizlik dönenecek ortalığı, her şeyi unutarak, büyüyecek okullarda ve üniversitelerde ve tiyatro salonlarında büyüyecek, stadyumlarda ve çocuk parklarında, korkunç ve hırslı kesintisiz bir sessizlik büyüyecek. Güneşli taze bağlar yıkık yamaçlarda çürüyecek, kuraklaşan toprakta kuruyacak, pirinç ve patates ekilmeyen tarlalarda donacak ve sığırlar katılaşmış bacaklarını devrilmiş iskemleler gibi dikecek gökyüzüne.”
Savaşlar tarih boyunca sömürüye araç olmuştur ve bugün Ortadoğu’nun tamamına yayılma potansiyeli taşıyan gelişmeler bölgemizde sıradan insanlar ve doğal yaşam için büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Saldırgan güçlerin hedefi ise bölgenin doğal kaynaklarına yani su varlığına, doğalgaz ve petrole el koymak ve kendilerine bağlamaktır. Ortadoğu’da son yaşananlar ise bir planın yürürlüğe konduğuna işaret etmektedir.
İsrail’in Akdeniz’deki en büyük doğalgaz sahası olarak işaretlenen ‘Leviathan sahası’ Akdeniz ekosistemini zehirleyecek bir adım. Bu adımı atan ve gaz elde etme sürecini başlatan İsrail’in amaçladığı büyüklükte bir gaz üretiminin önündeki en büyük engellerden birisi de Gazze’dir. Suriye’de IŞİD ve Türkiye’nin desteklediği çetelerin Kürtlere karşı insanlık dışı saldırılarına benzer bir saldırı biçiminin Hamas tarafından da kullanıldığını gösteren video ve fotoların servis edilmesi ise dünya halkları üzerinde katliama rıza oluşturma amacı taşımaktadır. Bu katliamları Filistin halkının özgürlük mücadelesi ile bağdaştırmak ise en hafif tabirle aymazlıktır.
İnsanlık dışı saldırıları gösteren foto ve videoların yaygın biçimde servis edilmesiyle birlikte Hamas halkların gözünde kaybederken, Filistin halkının mücadelesi de yara almıştır. Filistin halkının İsrail işgaline karşı sürdürdüğü bir asra yaklaşan mücadele zayıflatılmaya çalışılırken, İsrail’in Gazze’yi boşaltmaya dönük saldırılarına da zemin yaratılmıştır. Gazze’yi insansızlaştırmayı hedefleyen İsrail’in bunu başarıp başaramayacağını şimdiden söylemek ise çok zor.
Ancak İsrail’in amacı Gazze’nin kontrolünü tamamen eline geçirmek ve Leviathan sahasının en zengin doğalgaz yataklarına sorunsuz ulaşmaktır. ABD’nin savaş gemisini bölgeye yollaması İsrail’e destek olmaktan çok Ortadoğu’yu çıkarları doğrultusunda yeniden dizayn etmek olduğu yönünde birçok görüş var. ABD, Rusya, İran hatta Çin bile bölgeye burnunu sokmaya çalışırken, Avrupa’nın sessiz durması ise dikkat çekici.
Ukrayna ile Rusya savaşına bodoslama atlayan Avrupa, Almanya eliyle Ukrayna’ya ciddi düzeyde silah yardımı yaparak savaşı körükledi. Avrupa’nın Ortadoğu’da yaşananlara sessiz kalması bizleri yanıltmasın. ABD’nin baskısı ile Rusya’dan doğalgaz almaktan vazgeçen Avrupa’nın planlarından birisi Eastmed Boru Hattı. İsrail’in çöktüğü ‘Leviathan sahası’ndan başlayıp, Kıbrıs ve Girit üstünden Yunanistan’a, oradan İtalya’ya ve nihayetinde tüm Avrupa’ya taşınma planı olan Easstmed Boru hattı maliyetlerin yüksek olması nedeniyle bekletilmekte.
Diğer yandan Netanyahu’nun ve Avrupa’nın yeni boru hattı istikameti ise Leviathan’dan Türkiye’ye deniz altından boru döşenmesi ve Türkiye’den de Avrupa’ya doğalgazın taşınması. Bu boru hattına diğer Ortadoğu ülkelerinden sağlanacak olan gaz akışını da eklemek, en ucuz ve yeterli düzeyde doğalgaza ulaşma hedefi olarak öne çıkarken, karadan bir boru hattı döşeme planları da bir yandan ağırlık kazanmakta.
Bu nedenle İsrail’in Suriye’nin Golan tepelerini kalıcı biçimde işgale kalkışacağı bekleniyor. Bu süreçte Lübnan’da Hizbullah’ın İsrail’e bomba yolladığı iddiası kullanılarak savaşın buraya da sıçraması kaçınılmaz gibi görünüyor. Tüm bu planlar yürürse, Kuzey ve Doğu Suriye üzerinden doğalgaz boru hattını Avrupa’ya taşımak kapitalist ülkeler için en ucuz yol olabilir.
Ancak bununla da bitmiyor. Kuzey ve Doğu Suriye’deki özerk yönetimin ortadan kaldırılması da hedefleri içinde yer alması mümkün. Bu noktada ya Türkiye geri basıp özerk yönetimle masaya oturması gerekecek ki başka yol yok gibi, ya da Ortadoğu’yu tamamen içine alacak büyük bir savaş kaçınılmaz olacak. Bu durumda o doğalgazı alabilirler mi? Elbette bu onlar için biraz zor.
Bu planları açıklayan olmadı yani yanılıyor da olabiliriz. Ancak aklımız bize yaşananların bu şekilde gelişeceğini söylüyor. Küresel ısınmayı kullanışlı aparat haline getiren emperyalist kapitalist devletler, bir yandan ‘temiz enerji’ safsatasıyla sermayeye yeni birikim yolları açarken, diğer yandan ‘vazgeçeceğiz’ dedikleri karbon yakıtlar için milyonlarca insanın ölmesi ve bu bölgelerde doğal yaşamın tamamen ortadan kalkması umurlarında bile değil ve asla olmayacak.
Evet barış istiyoruz, savaş değil, ama barış kapitalizm eliyle asla gelmeyecek ve bunu da çok iyi biliyoruz.