Nükleer karşıtları ve yaşam savunucuları Akkuyu Nükleer Santrali’nin Akdeniz Havzası için yaşamsal risk yarattığını yıllardır anlatmaya çalışıyorlar. 6 Şubat depreminden sonra deprem bilimciler de Akdeniz’deki “Kıbrıs Yayı” adı verilen fay hattının üreteceği depremlere dikkat çekiyorlar.
Ama karar vericiler tam bir akıl tutulması içindeler. Hiçbir uyarıyı dinlemiyor, üç maymunu oynuyorlar. Birinci reaktörün 29 Ekim 2024 tarihinde devreye alınacağı övünmeleriyle meşguller.
Bu arada Akkuyu NGS şirketinin CEO’su ve Yönetim Kurulu Başkanı Anastasia Zoteeva, baklayı ağzından çıkardı; “Bu nükleer santral Rusya’ya aittir” deyiverdi. Akkuyu Nükleer Santrali ile ilgilenen herkesin bildiği gerçeği ilan etti. Kamuoyunda oluşan tepkiler üzerine Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar “Akkuyu Nükleer A.Ş. bir Türk şirketidir,” dese de söylediğine kendisi de inanmıyor aslında.
Nükleer Santral deyince İzmirlilerin aklına Gaziemir-Karabağlar sınırları içinde yer alan eski kurşun fabrikası sahasındaki radyoaktif atıklar geliyor. Nasıl gelmesin ki? Henüz daha atık üreten nükleer santralimiz olmamasına rağmen, yaklaşık 20 yıldan bu yana Eu 152 izotopu içeren nükleer yakıt çubuğu atıklarıyla içli dışlı yaşıyoruz. Biz de yazıp duruyoruz. Buraya yazıyoruz, NDK’ye yazıyoruz. Bakanlıklara yazıyoruz, BEDK’ye yazıyoruz. Mahkemelere yazıyoruz, ama hiçbir şey değişmiyor.
26 Haziran tarihli “Nükleer Sırlar” başlıklı yazıda;(1) atıklar temizlenecek haberleri üzerine yaptığımız “EKOVAR şirketinin yetki almak için sunduğu bilgi ve belgelerin birer örneğinin gönderilmesi” başvurumuza, Nükleer Düzenleme Kurumu’nun (NDK) verdiği “ticari sır” yanıtını tırmıklamıştım. Ticari Sır hiç aklıma yatmadı, “…sağlıklı ve dengeli çevrede yaşama hakkı tanıyan aynı zamanda yurttaşlara çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önleme ödevi yükleyen Anayasanın 56.maddesi varken, yanı başımızdaki radyoaktif atıkların nasıl temizleneceği bilgisi nasıl sır olur? (…) EKOVAR Çevre Grup Geri Dönüşüm Atık Depolama İnş. Taahhüt San. ve Tic. A.Ş.’ye alanda yürütülecek çevresel iyileştirme faaliyetlerine ilişkin Nükleer Düzenleme Kurulu’nun 08.03.2023 tarihli ve 2023-15/4 sayılı izni hakkında dava açıp açmamaya karar vereceğiz…” diyerek Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu’na (BEDK) başvurmuştum. BEDK da “ser verip sır vermeme”yi seçti. Başvuruya geçen ay içinde yanıt verdi; “NDK cevaplamış ya, daha ne istiyorsun?” dedi.
Aslında istediğimiz çok şey değildi; “Nükleer Düzenleme Kurulunun tarafından radyoaktif kirliliğe maruz kalmış İzmir İli, Gaziemir İlçesi, Emrez Mahallesinde bulunan Aslan Avcı Döküm Sanayi ve Tic. A.Ş.’ye ait alanda çevresel iyileştirme faaliyetlerinin yürütülmesine ilişkin olarak EKOVAR Çevre Grup Geri Dönüşüm Atık Depolama İnş. Taahhüt San. ve Tic. A.Ş.’ye verilen 08.03.2023 tarihli ve 2023-15/4 sayılı izninin dayanağı olan (Yönetmeliğin 6/1. Maddesinde yer alan) bilgi ve belgelerin birer örneğinin verilmesi.” Ne bilgiymiş, açıklanması ulusal güvenlik sorunu sanki.
Yetkili kurumlar bilgi gizliyorlar. Ne yapmalı? Ellerimizle temizleme şansımız yok. Peki ne yapmalı?
– Perşembe geliyor, beş ay sonra yerel seçimler geliyor. Seçimler için bir şey yapmalı mı? Sizi bilmem ama, bu atıkları ne yapıp edip temizleyeceği konusunda inandırıcı söz vermeyen belediye başkan adaylarına benden oy yok.
– Ticari sır diyen BEDK’nun işleminin iptali için dava açalım mı?
– Alanda büyük bir miting mi yapalım?
– En iyisi bu işi durumdan en çok etkilenen Aydın, Emrez, Aktepe mahallelerinin sakinlerine havale etmek.