Son, Ceraplus saldırısıyla Gazle saldırılarına yeni halka eklendi. Bir günde altı ton bonba atıldığı tahmini var. Yüzlerce ifade edilen çocuk katledildi. Sıkılmadan İsrail “Hamasın bir lideri orada saklanıyormuş” tahminiyle gerçekleştirdiğini açıklıyor. Batı ise ayni tonajda ses ile “israilin güvenlik hakını destekliyoruz” lafları savruluyordu. Ayni anda, Gazlenin önemli birkaç hastahanesi de bonbalandı. Bunlar tekrar tekrar yapılıyor. Ekleyelim: Cerapsus baskınları Gazle saldırılarından da önce bu yıl yapıldı. Öndört kişi bir saldırıda öldürüldü. Bu gibi gelişmeler Hamas saldırısı öncesi haber dahi yapılmıyordu.
Daha da genişleyen gerçekler de var: direk ABD uçakları ve füzeleri ırak ve SUriyede iran yanlısı denilen daha doğrusu kendilerinin ifade etiği yerlere yağıyordu. Suriye ise adeta cenderede ayakta durmaya uğraşıyor. İsrail Şam ve Halep hava alanlarını bombalıyor. Rusya ne tesadüfdür ki hava savunma mekanizmasını açmayarak, İsrail saldırılarını engeleyecek hamleleri de engeliyor. İşkalci ABD ise hem Suriye hem de ıraktaki üstlerini yeri geldiğinde kulanacağını yeniden hatırlatıyor. Sanki Suriye ve ırak kendi ülke toprağı imiş gibi yerleşti. Üstelik beyenmediği ve şiği örgütleri de arada yokluyor. Ama kendi işkalciliğine karşı çıkmaları da “teröristler” diye damgalayıp probagandasını da yapıyor. Doğrusu, dünya da önemli kapitalist merkezler de savunuyor…
Gazle stratejisi net. Tabi her yazılanın sahadaki karşılığı aynen olacak diye bir durum da yok. Gazledeki Filistinlileri Mısıra sürüp, orayı kendine bağlamaktır. Soykırım ile katliyama bir de sürgünü katarak, İsrail ta baştan Ortadoğuya sağlanan hançer olmanın da görevini yapmaktadır.
İsrailin yeni sömürgecilik emperyalist strateji çerçevesinde kurdurtulduğu, nifus taşındığı ve kendilerinin koyduğu tüm uluslararası hukuku da çiğneyerek bugüne dek yaşatıklarını unutmayalım. Aslında İsrail Filistin konusunu anlamada ikili tarafla sınırlı brakmamak önemlidir. Emperyalizmi, kapitalizmi ve faşist devlet şeklini göz ardı edersek, olay hiç anlaşılmaz. Hele güncel emperyalist probaganda esiri olursak da tersinden konuya bakmaya dek geliriz. Sanki İsrail Hamas iki güç savaşı gibi başlayıp orada kalınır. SÖmürgesel ve ilhak politikalarını sorgulamadan anlamak kolay olmaz.
Önemli nokta ise hep kaçırıldı. Fakat, bugün de BİANET sitesinde de haberleştirildiği gibi: latin Amerikadaki bazı sol yönetimler israile tavır koydu. Kolonbiya, Şili ve Bolivya İsrail ile olan ilişkilerinde elçiliklerini geri çağırdılar”.. Bu arada İsrail de ayni yaftayı özellikle Bolivyaya yapıştırdı: “teröristlik”. Gördüğünüz gibi seçeneği eksik denilen solun birazı dahi yönetimde olunca, en net tavırla israile karşı tutum geliştiriyorlar. Kolonbiya fFilistine de ofis açacağını da açıkladı..
Birkaç söz de bizden: hala kimisi gazeteci veya akademisyen olsa de aynaya bakıp kendini görüp kendini beyeniyor. Eline saz almadan, kendi çalıp kendi söylercesine konuşuyor. Hele kendini aynada iyice görüp kendinden geçen kimisi “kendilerinden başka birinin Filistini yazmadığını” söylüyor. Herhalde insaf bile deymeyecek derecede bu yalana söz bulmak zor. Ama, sağ olsun sanal medya ve ekran izliyicileri de ona yağ yakmaya devam ediyor.
İkinci nokta da birkaç Kıbrıs konusuyla alakalı açıklama yapan ve deyer gören akademisyene: sayın baylar diyor ki son İsrail saldırılarıyla Kıbrıs konusu ikincil veya üçüncü sıraya gerilemiş.. Sanki son olaylar olmadan önce Kıbrıs birinci derecedeymiş gibi konuştular. Elbet o geldi bu geliyorla Kıbrıs sorunu çözülecek laflarla unut ponpalama aldatmalar sonucu onlara deyer verenler ve onlara inannlar da işin içinde. Oysa Kıbrıs sorunu son dönemde hiç öne çıkarılmadı. Gelip gidenler ise birokrat görevlerini yaparak en rahat yerdeki tatilin tadını çıkarıyor. Konuşan bazı kesimler de isteyene ve yerine göre lafları sıralıyor. Bizde bunlara takılıp gidiyoruz. Ancak, hep unutulur, eğer İngiltere ve ABD başta olmak üzere isteseler bazı taşları çok kolay oynatırlar. Onlar, yaptıklarını gizleme adına hep buradaki işbirlikçilerine suçu atıp sonra da nasihatnemelerle oyalarlar. <Sonra da bizden kimisi de çıkıp “gördünüz mü; ABD veya İngiltere yetkilisi şunu söyledi.. Erdoğan adım atmaktan veya AB dönüşü sözleri alıp da rahatlarlar”…
Son söz Kıbrıs cumhuriyetinden: hiçbir zaman bu denli İsrailci net şekilde olmadılar. İstemeseler de israila karşı Filistin lehine çok oy kulandılar. Hat da olaylarda Filistinliler için sığınma veya köprü rolunu da alındı. Şimdi ise insani koriderla israile teşvik veya B.M. oylamasında ateşkese çekimser oy kulanma derecesine dek gerilediler. AB üyeliği, solun seçeneksizleşme gibi kopuşların gelinen vahim yeridir. Araap ve islam ülkelerinin dahi koymadığı tavrı ta Latin Amerika sol devletleri yapınca, hep yutulup koşulan arap veya islam duruşunun nedenli sahte olduğu da yeniden kanıtlandı.
Kısaca, Filistine bonbalar yağıyor. Fosfor bonbası yasakmış, hastahaneler bombalanmazmış, siviler vurulmazmış.. hiçbirine uymuyor. Ve UCM mahkemesi nedensi Ukrayna koşunda pUtine tutuklama kararı çıkarırken, Metanyahu kucaklaşmasına hiç ses vermiyor. Barbarlığın karanlık yolculuğunda bataklıkta debelenmenin en somut gerçekleridir.