yaklaşımlarHalil PaşaBölgesel savaşlardan dünya savaşına doğru mu? – Halil Paşa
yazarın tüm yazıları:

Bölgesel savaşlardan dünya savaşına doğru mu? – Halil Paşa

Yeniçağ podcastını dinleyin

Ortadoğu’nun kadim halkları, petrolün dünyada enerji olarak kullanımının yaygınlaşmasından beridir bir türlü huzur yüzü görmedi. Nitekim İkinci Dünya Savaşı öncesine kadar dünyanın en büyük sömürgeci devleti İngiltere’nin başbakanı Winston Churchill’in 1936 yılında Avam Kamarasında; “bir damla petrol, bir damla kandan daha değerlidir” söylevinden günümüze, Ortadoğu’da petrol nedeniyle milyonlarca insan hayatını kaybetti. Milyonlarcası da yaralanıp ömür boyu sakat kaldı. Bir o kadar çocuk yetim ve bir o kadar kadın da çaresizliğe ve sefilliğe itildi.

Adamızdan onbeş dakikalık uçuş mesafesindeki Ortadoğu’da, insanlar hâlâ daha bu ölümleri, çaresizliği ve yoksulluğu yaşıyor.

Geçtiğimiz ay İslam’ın köktendinci cihat örgütü Hamas’ın askeri örgütü Kassam Tugayları’nın saldırısında çoğu sivil 1200 İsrailli öldürüldü. Ve 200’ün üzerinde rehine alındı. Saldırıda yayınlanan video görüntülerini izleyenler saldırıdaki vahşete de tanık oldular.

Hamas’ın saldırısı, yolsuzluk ve usulsüzlükleriyle de muhalefetin eleştiri oklarını üzerine çeken ve ırkçı-dinci Yahudi örgütlerin desteğiyle hükümete tutunan Başbakan Netenyahu için adeta bir kurtuluş yolu oldu!.

Kapitalist dünyada zorda kalan hükümetlerin en çok başvurduğu “milli birlik ve beraberlik ruhu”, Netenyahu hükümetinin Hamas’a savaş açmasına ve böylece muhalif sesleri bir anda kısıp görmezden gelmesine olanak sağladı. Dahası Ortadoğu’nun birkaç yüzyıllık siyasi tarihindeki en büyük katliama da yol açtı.

16 Mart 1988’de Saddam’ın İran’ı destekleyen Kürtlere karşı kimyasal silahlarla gerçekleştirdiği saldırıda 5.000 kişi katledilmiş, 10.000 sivil yaralanmıştı. Tarihe “Halepçe Katliamı” geçti. Hatta bazı ülkelerde “soykırım” olarak anıldı.

İsrail’in Filistinlilere karşı Gazze Şeridi’nde giriştiği savaşa gelince… Şu ana kadar öldürülenlerin sayısı, 4 bin 412’si çocuk, 2 bin 918’i kadın olmak üzere, Halepçe Katliamının iki katına, 10 bin 812 rakamına ulaşmış durumda.

Bırakın soykırımı açıkça bar dönüşen bu saldırının “kendi halkının güvenliği için gerekli” olduğunu söyleyen Netenyahu’ya inanmak için ya “saf” ya da “fanatik İsrail destekçisi” olmak gerekiyor.

Peki İsrail’in soykırımı akla getirecek denli bu ölçüsüz askeri şiddeti ne denli önemli?

Önemli bir nedeni, Orta Doğu’yu ayıran fay hatlarının çatladığı bir döneme denk gelmesi. Nitekim son 20 yıldır bölgede, bir yanda ABD’nin stratejik dostu İsrail ile pasifleştirdiği Mısır ve Ürdün hükümetleri… Diğer yanda İran’ın siyasi ağını oluşturan, Lübnan’da Hizbullah, Suriye’de Esad rejimi, Yemen’de Husiler ve yine İran’ın silahlandırılıp eğittiği Irak milisleri ve nihayet Filistin’de Hamas. İran’ın ABD ve İsrail karşısında bir süper güç değil ama bölgesel ve sınırlı bir askeri güce sahip olduğu öne sürülebilir. Ancak İran, Ortadoğu’da ABD gibi askeri üslere sahip Rusya ve dünya ekonomisinin devi Çin ile de yakın temasta.

Öte yandan başta ABD olmak üzere, batılı devletlerin Ukrayna’ya, Rusya ile savaşında verdikleri müthiş desteğe karşın, İran Rusya’nın yanında.

Ukrayna’daki savaşta ABD ve batılı ülkeler, Rusya’nın burnunu sürtmeyi amaçlıyor. Rusya ise ABD ve Avrupalı ulus devletlerini, yalnızca bölgesinin değil ama dünyanın da süper güçlerinden birisi olmayı sürdürdüğünü kabule zorluyor.

ABD Ortadoğu coğrafyasındaki egemenliğini muzaffer bir İsrail devletinin çıkarlarıyla örtüştürüyor.

20’nci yüzyılda, SSCB’nin “demokratik merkeziyetçi” örgütlenmesinin “siyasal merkeziyetçi” yanını kendi lehine kullanarak geniş bir dünya coğrafyasında hakimiyet süren Rusya’ya gelince. Berlin Duvarının yıkılışıyla uğradığı büyük güç kaybını telafi etmek ve yeniden “süper güç” olabilmek için, hem Ortadoğu, hem de Ukrayna coğrafyasında hakim olması gerektiğini düşünüyor.

Ortadoğu ve Ukrayna’daki savaş, daha derininde, ABD ve müttefikleri ile Rusya ve Çin’in müttefiki İran arasında sürüyor. Bir medeniyetler savaşı gibi görünse de, başta enerji kaynakları olmak üzere bir askeri hakimiyet ve sermayenin Pazar paylaşımı kavgasını içeriyor. Bu haliyle de bir dünya savaşını da olasılık dışı etmiyor.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin