Bir grup çirkin saçlı ve deli adamın dünyada yönetimi ele geçirmeye başladığı konuşuluyor. Saçlar hoş görünmüyor sahiden ama iş deliliğe gelince, hayır, akılları gayet yerinde. Ne söylediklerini iyi biliyorlar. Ekonomiden ekolojiye, savaştan göçe dünyanın içinde çalkalandığı kriz ve sorun yumağı karşısında toplumsal talep ve ihtiyaçlara cevap veremeyen merkez siyasetin yerini marjinal partiler ve liderleri doldurmaya başladı. Hayatta kalması doğa ve emek sömürüsüne bağlı olan kapitalizmin, yaşamı yok etme sınırına dayanmış olması, altından kalkılması zor soru ve sorunları doğurdu. Büyüme iştahıyla talan edilen doğal kaynaklar, dünyanın jandarmalığına soyunanların sebep olduğu savaşlar, güç ispatına dayanan işgaller, halkın değil sermayenin çıkarını koruyan siyaset biçimi sonunda toplumların kucağına işsizlik, açlık ve yurtsuzluk tehdidi bıraktı.
Böylesi büyük sorunları küçük hayatlarının tam ortasında bulan insanların öfkesini, krizi kaynağından uzaklaştırarak, düpedüz kendine benzeyen diğer bir yoksula, ‘ötekine’ yönlendirme görevini işte bu çirkin saçlı ama deli olmayan adamlar üstlendi. Neden aç ve yoksul olduğunun, neden işsiz ve evsiz kaldığının cevapları onlardaydı. Haklarını dışardan gelen, başka bir dil konuşan, farklı ırktan, inançtan, renkten olanlar gasp ediyordu. Hele bir iktidara gelsinler hepsini atacaklardı dışarıya. Ama yetmezdi. Ayrıştırmanın ateşini harlı tutmak şarttı. Aynı ülkenin içindeki ‘ötekiler’ de beka sorunuydu. Kimlikler ve cinsiyetler üzerinden düşmanlık siyasetinin tam zamanıydı.
***
Seçmeni holigana dönüştüren popülist siyasetçilerin pek çok ortak yönü var. Hepsi, devlet aygıtının başına oturabilmek için sömürülenin öfkesini kullanıyor. Dikkatleri, insanı insana kırdırmanın adı olan kapitalizmden uzaklaştırıp, kontrol odasına kendileri yerleşmek istiyor. Trump ülke sınırına duvar örerek Amerika’yı yeniden ‘büyük’ yapacağını söylüyor. Sunak göçmenleri gemilere hapsederek İngiltere’nin üzerindeki güneşi batırmamakta kararlı. Le Pen’in de var bir sınıra duvar örme hayali. Fransa’da asker ve polis sayısını artırmak istiyor. Almanya, İtalya, Polonya, Macaristan… sağcı ırkçı popülist siyasetçiler ya iktidar ya iktidar ortağı olma yolunda hızla ilerliyor.
Bunlardan biri Hollanda seçimlerinde ipi göğüsleyen aşırı sağcı Özgürlük Partisi lideri Geert Wilders. Aşırı sağ ve özgürlük yan yana gelince oksimoron oluşuvermiş ama bu ufak bir ayrıntı. Wilders’in özgürlük anlayışı sadece beyaz Avrupalıları kapsıyor. Gecikmeden Türk göçmenlere kapıyı gösterdi bile. Avrupa’nın savunduğu tüm değerlerin yani özgürlük, demokrasi ve insan haklarının İslam ile uyumsuz olduğunu söyledi. Halbuki siyasal İslam ve Wilders’in siyam ikizlerinden farkı yok. Adeta birbirleri için yaratılmışlar ve ancak birbirleri ile varlar.
***
Bir diğeri Arjantin’in yeni başkanı aşırı sağcı Javier Milei. Her popülist siyasetçi gibi onun da ‘çılgın’ vaatleri var. Arjantin Merkez Bankası’nı kapatmak gibi. Onlar için hoşlanmadıkları insanları ‘çöp’ gibi sınırın dışına atmak ya da beğenmedikleri yargı kararları çıkınca Anayasa Mahkemesi’ni kapatmak sıradan istekler. Milei, devlet kuruluşlarının özelleştirilmesinden yana. Sermayesiz bir sağ ne işe yarar ki zaten. Ve istinasız bütün aşırı sağcı popülist siyasetçiler gibi o da iklim inkarcısı. Dikkat dağıtma ve el çabukluğu maharetleriyle kutu içine koyduğu kadını üç yerden bölen sihirbazlar gibi iklim krizinin koca bir yalan olduğunu tekrarlayıp duruyor hepsi.
İklim krizi siz evde on dakika fazla duş aldığınız için değil, düşük maliyetle maksimum kar peşindeki büyük ekonomilerin bir tişörtün üretimi için tonlarca su harcamasıyla, fabrikalarından saldığı zehirli gazlarla, maden ocaklarında kullandıkları siyanürün toprağa sızmasıyla oluyor. Yer gök, milyonlarca insanı öldüren bombalar ve sırtını savaş ekonomisine yaslayanlarla kararıyor. İklim krizinin insan eliyle gerçekleştirildiğini reddeden popülist sağ siyasetçilerin reddedemeyeceği şey işte bu kapitalist şirketlere mecburiyetleri. Çirkin saçlı Johnson deli olduğu için değil ne yaptığını bildiği için iklim krizinin tartışıldığı programa çıkmıyor. Enerjinin daha verimli kullanımı için zorunlu kılınan bir dizi öneriyi reddeden İngiltere Başbakanı Sunak, ‘sahte iklim krizi söylemleri uğruna ülkesini iflasa sürüklemediği’ için yoldaşı Trump’tan akıllı adam övgüsü alıyor.
***
İsrail Eğitim Bakanlığı, Filistin’e destek verdiği gerekçesiyle isminin ders kitaplarından çıkartılacağını duyurduğu iklim aktivisti Greta Thunberg’in gençler için artık bir rol model olmadığını söyledi. “İşgal altındaki topraklarda iklim adaleti yoktur” diyen Greta’yı, sömürgecilerin bakışıyla ‘çevreci küçük kızdan’ çıkarıp zararlı ve yasaklı hale getiren şey, iklim meselesinin baştan ayağa siyasi bir mesele olduğunu hatırlatmasıdır. Temel ve soysal haklara düşman aşırı sağa karşı dümeni sağa kırıp duran orta yolculuk dönemi bitti. Bu bilinçli ‘delilik’ karşısında hayal kırıklığına uğrayan insanların öfkesini taşıyabilecek güçlü bir sola her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var.