Yeniden Gazze katliyamı devam ederken, nesıl ve yarın ekseninden kısa bir toparlama yapacam.
Gazze de katliyamlar sürüyor. Anbulans, hastahane, cami veya kilise dinlemeden vuruluyor. Çocuk yaşlı kadın ise normal katletme pençesinde çığlıklarla bonbalar altında can veriyor. Yarına işaret net: Gazze temizlenecek. Ya ölüm veya sürgün. Başka seçenek yok. Batı kendi koyduğu kuralları unutup sanki onlara hatırlatmamızı beklemek hafıza kaybından da öteye geçtiler. Sosyaldemokrat partilerde dahi Filistin yanlısı olmak, suçun da ötesine dek taşındı. Peki bunlar Aksa Tufanıyla mı geldi?
Kısa geçmişle yine hatırlatarak nasıl yarın istendiği öngörülerine yeniden dönelim. Çok geriye gitmeyecem. Eylül alyı Metanyahu için iki gelişme yaşanıyordu. İsrailde halk sokaklarda yeni yargı yasasına karşı direniyordu. Metanyahuyu açıkça faşist diktatör olarak suçluyordu. Metanyahu ise parmak sayısıyla kendinin yargılanmasını kesecek yasayı meclisten geçirdi. Ama, Birleşmiş Miletler Kürsüsüne çıkınca, temel hedefini de açıklıyordu. Elindeki haritayla yarının İsrail sınırlarını gösteriyordu. Ne Filistin özerk nede başka durumlar vardı. İzleyen ülkeler sadece izlediler. Kimse bu çizilen yarına tavır koymadı.
Ayni anda İsrail bölgede iprahim anlaşmaalarıyla arap ülkeleriyle yeni Ortadoğu denklemini kuruyordu. Hindistanın da eklenmesiyle de ABD bölgesel boru hatları anlaşmaları yapılıyordu. Tüm bölgesel anlaşmalarda Filistinin adı yoktu. Hat da Gazze gibi bölgenin enerji kaynaklı deniz sınırlarının da ne olacak sorusu dahi sorulmadı. Konu net: İsrail Gazzeyi tertipleyecekti. Zaten açıkça konuşuluyordu: Gazzedeki Filistinliler sürülecek. Mısırın Sina çölerine gönderilecek ve Katar da finansman sağlayıp onlara kamplar yapılacaktı. Kimse bu stratejiği nedenese açıkça eleştirmiyordu. Hat da İsrail ile ilişkileri geliştirip boru hatlarından pay alma hesapları açıkm sözlerle konuşuluyordu. Ne yazık K. Kıbrıslı hem de kendine barışçıllar denilen foncular da ayni teranede gelecekte çözüm olacak savunusuna çoktan geçtiler.
Kimse Batı Şeryadaki Filistinlilere yapılanları duymuyordu. Abas nedeolsa satıldıydı. O kendini yolsuzluklarla iktidarda tutmaya uğraşırken, israilin katgısı da oldukça fazlaydı. Vurulan Cenin gibi kampları da haber yapan yoktu. Yeni yerleşim merkezleriyle sıkıştırılan Filstinli gerçeği habere dahi laik görülmüyordu. Ama, Batı Şeryada her gün Filistinli öldürülüyordu. Bazen çocuk veya bazen sokakta yürürken gece uyurken dahi farketmiyordu. İşte bu duyarsızllığı Aksa Tufanı Haas operasyonu bozdu. Burada da tek sıkıştırma yapılıyor: şu anda Gazzede direnen sadece Hamas dyeil, oniki Filistin örgütü var. Bunlar dahi nedense pek vurgulanmıyor. Ama, Aksa Tufanı kim nedense desin, dünyaya Filistin sorununu hatırlatı. Uykudan uyardı. Yine de ikili çirkin yüzleri de ortaya serdi. Herkes Hamas terör deyip tüm gerçekleri örtmeğe uğraştı. Yasak denilen ne varsa, Gazzenin başına yağdı. Fosfor bonbasından tutun, vurulan hastahane veya kesilen sudan enerjiğe her türlü yasaklar gerçekleştirildi. UCM nedense sanki uluslararası mahkeme ve soykırım veya etnik temizliğe karşı deyilmiş ilkesiyle davrandı. Nede olsa yapan İsrail idi.
Önemli ses Avrupa solu dışındaki soldan geldi. Latin Amerikadaki sol yönetimler elçilerini geri çağırdılar. Dünya meydanlarında Filistini haykırdılar. Devletelrini suçladılar. Sosyaldemokrat ihanetini de gördükç Alman sosyaldemokratlar resmen Filistin lehine gösterileri yasakladılar. Alman Sol parti sistemleşmeğe fazla dayanamayıp parçalandı. Ama Afrika ve Latin Amerika solu ayaktaydı. Olayı Emperyalizim, sömürgecilik ve faşizimle sorguladı. İşte dünya gerçeğinin Filistin cepesinden çekilen resimle, yarına gidişatın izleri.