Türki toplantısı devletler arası gerçekleştirildi… önce arap ligi sonra islam devletleri zirvesi de yapıldı. Fakat, Filistin konusunda beklenen ses gelmedi. Kıpırtı dahi duyulmadı. Onca gürültü çıkarılan demeçlere karşın, pratikte ses bulamadı. Oysa, batı Avrupa sokaklarındaki eylemler, Filistin konusunda ses gertiren hareketler oldu. Buda dünyanın paradoksal gürültü ses gerçeğinin yaşanmasıdır.
Önce Türki devletler zirvesi yapıldı. Hamasi nutuklarla tüm beklentiler sonuçta sıfırla çarpıldı. Önceki yazılarımda K. Kıbrıs gerçeğine dokundum. Bir de Filistin konusu vardı. Sadece bizim ve Türkiye medyası sadece Erdoğanın sözleriyle olayı kendi dar ekseninde abartarak yorumladı. Ortak karar dahi ateşkes derecesine gelmedi. Zaten Azerbeycan gerçeği, Kazakistanın tutumu ve israsilin son Türkmenistanla kurduğu ilişkilerin böylesi kararın çıkmayacağı kesindi. Yine de bilgisiz hamasiler, yönetim gücüyle probaganda algısına sarılıp oynadılar.
Arap ligi ve islam devletleri zirvesi de yapıldı. Hani, bazı çevreler konuyu din eksenine sokmak istiyordu veya kimisi de Türklük bayrağına sarıyordu ya pratikler bunların iflası gibi oldu. İslam dünyası zirvesinde de net şekilde ateşkes dahi çıkmadı. Bazı başka kararları da hep kötüledikleri iran ve Suriye taleplerine rağmen ötekiler ret ederek, anlamsız kararla olay tamamlandı. Oysa, özellikle gericileşme ile dinselleştirme politik algıyla bize “Müslüman dünyası veya Türklük kesimi” gibi yapılarla israile karşı olma idolojik kulanım alanı oluşturuluyordu. Yeniden kanıtla yaşandı ki arap Müslüman ve Türk dünyası deyil ses sokaklarda hem de sol eksenden geldi. Kapitalist “özgür dünya” veya islam inançlı kesim deyil ses getiren yerler sokaklardı. Hem de israili kınayarak ve Filistin özgürlüğünü net şekilde savunarak. Ama, olayı din eksenine koyanlar nedense ateşkesi dahi savunma derecesine cesaretle gelemediler. Bir anlamda tarihi gerçek yeniden tekrarlandı: arap ve önemli sayıdaki islam devletleri, aslında Filistin hareketine hep kuşkuyla baktılar. Oradaki bazı direngenlik ve demokratik işleyişten İsrail devletinin baskısına rağmen korkuyorlardı. Nitekim birçok arap ülkesinin tarihi Filistin katliyamları ünlüdür. Kara eylül, traplusşam sürgünleştirme, Tezaatar katliyamı tarihi önemli karanlık sayfalar olarak çoktan yazıldı. Eğer şu anda sürgündeki vatansız Filistinlilerin sesi çıkamıyorsa, en başta komşu arap devletlerinin yaptığı tarihi kanlı katliyam ve sürgünleştirmelerdir. Ama, şimdi yeniden birilerin islam ve arrap veya Türki devletler ezberinin en canlı Gazzze katliyamındaki yerinin gürültü dahi çıkaramaasıyla bize çuvaldızdan da öte batan gerçektir. Yine Filistin n konusunda ses sokaklardan hem de Hristiyan diye kötülüdükleri halklardan geldi.
Kısaca, son zirveler hem de israilden yapılan yerlebir saldırılara rağmen ateşkes sesi dahi çıkamamasıyla boş gürültü ve hamasetin nedenli tutarsız olduğunu gösterdi. Ayrıca, en basitiyle israile ve onu destekleyen devletlere karşı bazı kararlar da alma şanslarına hiç deyinmediler. İran ve Suriyeği bu konumda olmadığını da belirtelim. Avrupadaki bazı sendikaların koyduğu eylemi islam ve Türki devletler brakın seslendirmeği, konu dahi etmediler. En son, İsrail önemli çelik ihdiyacını Türkiyeden karşılıyor. Azerbeycan Türkiye üzerinden petrol sağlıyor. Bu konuda Ceyhan limanından petrol ihracatının durdurulması veya çelik satışının dondurulması tutumları dahi konuşulmadı. Sadece laf dendi. Laf olup da tersinden de tutum oolunca, gürültü dahi yapamazsın. Sonrası, yutan yutana hamaset ve iç politik mavzeme yapma kalıyor. Hiç arap ülkelreinde veya Türkiyede yoğun şekilde demokratik protesto eylemi duydunuz mu, Filistin destekli talepler ve hemen ateşkes çağrıları yükseldi mi. Tıpkı zirvelerin aynasından baktığımız gibi yanıtı bulmak kolaydır.