Artık birçok kirli işlerin K. Kıbrısta gerçekleştiği, salt içte deyil, uluslararası araştırmalarda da net şekilde yer alıyor. Karaparadan tutun, uyuşturucu ve insan kaçakçılığı, ne ararsanız mevcutun belgeleri dolaşmaktadır. Öyle ki onca gerçeklere karşın da sanki hiçbir şey olmamış gibi işler yürümeğe devam ediyor. Kara para veya başka konular belgelerde varken, K. Kıbrısta hiçbir sorun deyilmiş gibi de sürüyor. Yetmiyor, dün tehlikelerini anlatığımız ve buna karşın da suçlandığımız konular da epey sarsıcı sonuçlarla da yaşanıyor. Buna da pek ilgi gösterenler yok. Hele bazısı sanki hiç geliyorum denmemniş gibi yeni bulmuş davranışıyla şaşkınlık emareleri sunuyor. Ama, koltukçularımız hiç oralı deyil. Resmi medyalar da haberini dahi yapmıyor. Hat da utanmadan mafya tipi konularda tasfiye edilmek istenenle uğraşıp başka mafyanın alanını da açıyorlar.
Kısaca, mafyalarla kirli ilişkiler K. Kıbrısta kurumsal çöküşün adeta resmidir.
Öncelikle iki konuya deyinerek devam edecem. Ben kendimi bildim bileli, yetmişdört sonrası hep K. Kıbrısta olacakları uyardık. Tehlikeleri anlatık. İşkal, sömürgecilik ve ilhakın neleri getireceğini anlatmaya uğraştık. Fuhuş, insan ticareti, mafyalaşma ve uyuşturucunun etkinleşip belirleyici olacağını gerek kendi içimizde gerek se ortak toplantılarda hep vurguladık. Biz haklı çıksak da siyasal olarak da biraz da kendi kendimizi dağıtık.
İkinci olay da şu: nedense tıpkı bu yıl da olduğu gibi, her önemli günde veya artık kaçınılamaz sorunda hemen eski kişiliklere baş vurulur. Bir de sıkılmadan bu tip politikacı kesime “deneyimli” imgesi de konulup günümüz eleştirilir. Halbuki bugün dünden geldi. İlgili eleştirilen rejimin oluşmasında, siyasal teslimiyet noktasına gelinmede o “deneyimli siyasetçilerin” rolü oldukça fazladır. Utanmasalar, Denktaşı demokrat yapıp ona özlemler dahi söylenecektir. Öyle de yapanlar var. Onun için bugünü hazırlayan siyasetçilerin politikası şimdi yanlış ise onların katgısı da oldukça fazladır. Bu dahi gözetilmeden şimdiki çöküş eskilerin anlatılarıyla sanki eski daha iyi olup günümüzdekiler yaptı algısı kurtarılmasına sarılmaktadır.***
Tekrardan özetlemek gerekir: bugün gazeteler bazı resmi kesim dışında her konudaki çürümüşlüğü anlatıyor. Arada birileri de yayınlanan uluslararası raporlardaki kara para veya öteki kirli işleri yazıp yorumluyor. Tek bir kesim sesiz: koltukta oturanlar. Sanki onlar hiç hokmuşcasına yandaşlama rüşvete devam ediyorlar. Zaten toplumduyarlı olsa konulardan şikayetçi gerçekten bulunsa, böyle yönetim de olmazdı.
Çoğu günlük konuyu geçmişten ta baştan uyardık. Her adım sonrası geleceği vurguladık. Bol bol ünüversite kurulurken, gelişmenin ilerde çok sorunlar yaratacağını, taşınan öğrencilerin kötü işlerde kulanılacağını hep anlattık. Eğitimin kamusal olması gerekirken, sektörel olması ve gelişi güzel nifus yığılmasıyla sosyal sorunları artıracağını vurguladık. Ama, ta baştan tesbit şuydu: bize bol öğrenci gönderin. Onlarla tüketim kültürü ve kiralarla da ekonomik güç olacak tesbiti vardı. Doğrusu da oldu. Bol öğrenci geldi. Bol bol evler hem de asronomik yılık kiralarla kiralandı. Öğrenci geldi diye yeni alanlar açıldı. Kalitesilzlik ve fiyat artışları da gırla. Gelen öğrencinin müşteri görülmesi de kültürleşti. Yetmedi, öğrenci adıyla adaya da uyumlaştırıldı. Kaçak işçilikten öteki yerlere hep kulanıldılar. Denetim sıfır. Ama, ünüversite adası olundu. Tüm olumsuzluklara karşında “aman, bunlar göz bebeklerimiz” denip sert şekilde karşıtlık verildi. Şimdi yığılan ve sayısı bilinmeyen, hayatın her alanında adeta K. Kıbrısın resmi gibi sonuçlar oluştu. Uyuşturucudan tutun kaçak çalıştırmaya, yetmedi, güneye de ticarileştirip gönderilmeler bolca oldu. Fuhuştan uyuyşturucuya veya kayıt edilip de sonrası bilinmeyen oldukça insan kaynağı oluştu. Sorun çıkınca da sorumlu falan da yok. Tabi mafyalaşma ile gericilik idolojik örgütlenmeler de bu alanda etkin olmaya başladı..
Bu konu da ırıkçılaştırıldı. Hem toplanıp getirilen hem de sonra onları açlığa kılıp da kulanım potansiyeline getirdikten sonra da şikauetler başlar. Hem öğrenci istenir, hem getirilir hem de şikayet eden tuhaf gerici ırkçı kültür anlayışımız da oluştu. Hep şu tarihi geçmiş kuramı uyguladık: nifus artırmak. Nifus taşınyor ve sonrası da karmakkarışık halde sayısı dahi bilinmiyor. Kaçakçılık her konuda etkin. Her alan kendi mafyasını da oluşturdu. Yasadışı ilkesi uluslararası kulanıma da işi taşıdı. Kara para veya uyuşturucu, hep tırmanarak artırıldı. Ama, koltukçuların umurunda dahi deyil. İkili bir yapı oluştu. Örnepğin, senelik kira alma öğrenci istenirken, sonra da onların yaptıklarına da şikayetnameler yazılıyor. Aslında hayatın her alanında böylesi kirli ilişkilerle yaşamayı çoktan öğrendik. Tek farkla, dokununca da bağırma veya madurihetçiliğe de sarılarak kervan gidiyor.
Sonuçta en basit bilinmezlik kuyusuna düşüldü. Nifusun sayısı dahi bilinmiyor. Kaçak sayısı hiç bilinmez. Yığılan öğrenci sayısı da bilinmezlikte. Nifus olmayınca da işler yoluna sokulamaz. Ama tüm yasadışılıklar aldı başını gidiyor. Kolayına geleni de suçlayarak bu kağostaki karabasandan şikayetçiymiş gibi de davranma iki yüzlülük oldu. Bunlar sürpriz deyildir. Sürpriz olan sanki şimdi ansızın olmuş gibi maduriyet yapmaktır. Derler ya “biz bunun için mi mücadele yaptık”: evet, ta elilerdeki siyasal strateji buydu. Taksim tezi ile Türkiyenin adaya gelmesi ve giderek nifuslarla rant kapma kültürü artık sosyolojik altüstlere dek süreci getirdi. Şimdi uluslararası raporlarda dahi ünü artan K. Kıbrıs gerçeği var. Siyasal erk ise çoktan teslim olup tüm kirliliklerle devamında dirençli. Şükranı çekme ve teşekkür etmekle koltukta kalınıyorsa, en ufak konuda en üstlerin kolayca yalan söyleyip yolsuzluk yapmaları doğalken diyecek fazla söz yok. Sürpriz deyil, şaşırmayalım. Bu yol ta baştan taşlandı ve Türkiyeleşme ile devam ediyor. Sömürgeciliğin ilhaklaşma politikasının ta kendisidir.