iktibasHayri KozanoğluEnflasyon ve ücretler -Hayri Kozanoğlu

Enflasyon ve ücretler -Hayri Kozanoğlu

Orjinal yazının kaynağıbirgun.net
diğer yazılar:

TÜİK’e göre 2023 Kasım ayında tüketici fiyatları beklenenin altında yüzde 3.28 arttı. Böylelikle ilk 11 ayın enflasyonu yüzde 60.09, yıllık enflasyon ise yüzde 61.98 oldu. Yıl sonu yaklaştıkça yeni yılın kamu çalışanları ve emekliler maaş artışları bu oranlara göre belirleneceği için söz konusu verilerin önemi artıyor. Dolayısıyla olası manipülasyonların bedeli de ağırlaşıyor.

Ana harcama gruplarına göre aylık en fazla artış gösteren grup yüzde 11.17 ile konut. Hatırlatalım konut sadece kirayı değil, elektrik, su, doğal gaz benzeri harcamaları da içeriyor. Tüketici sepetinde konutun ağırlığı yüzde 16.62. Basit bir hesapla bu kalemin kasım enflasyonunu yüzde 1.86 yukarı çektiğini bulabiliriz. Zaten Merkez Bankası Temmuz Enflasyon Raporu’na göre bedava sağlanan 25 m3 üzerindeki sırf doğal gaz tüketimi kasımda enflasyonun yüzde 1.69 daha yukarı çıkmasına neden olacaktı. Bu durumda geri kalan kalemlerden enflasyona sadece yüzde 1.42 katkı gelmiş. Diğer bir ifadeyle, konut dışı yüzde 83.38 ağırlığa sahip kalemlerin ortalama aylık enflasyonu yüzde 1.70 olmuş. Örneğin sadece İstanbul’u kapsayan İTO verilerine göre aylık gıda artışı yüzde 4.8 iken TÜİK’de bu oran yüzde 2.78 ile sınırlı kalmış.

Haliyle Kasım ayı enflasyonu kuşkulu görünüyor. Orta Vadeli Programa göre 2023 sonunda tüketici enflasyonu yüzde 65 öngörülüyor. Tam yıl sonu yaklaşırken fiyat artış eğiliminin bu rotaya girmesi ister istemez şüphe uyandırıyor. Eğer aralık enflasyonu yüzde 3.07 açıklanırsa yüzde 65 hedefi hiç sapma yaşanmaksızın tutturulmuş olacak.

2024 ZAMLARI

Kasım verisiyle birlikte 2023 Temmuz sonrası 5 ayda toplam enflasyon yüzde 33.7 olarak gerçekleşti. Aralık enflasyonu yukarıdaki gibi yüzde 3,07 gelirse oran yüzde 37.8’ye yükselecek. Buna göre memur ve memur emeklileri, temmuz ayında gördükleri yüzde 6 zammın üzerine yüzde 31.8 fark, yüzde 15 de toplu sözleşme zammı almış olacaklar. Gelgelelim sırf temmuz enflasyonu yüzde 9.49 açıklandı. Haliyle memur ve emeklilerin satın alma gücü daha ilk ayda enflasyonu yenik düştü. Sonraki 5 ayda bu kayıp süreci devam etti. 2024 yılına ilişkin yüzde 15 + yüzde 10, toplamda yüzde 26.5 maaş artışı ekonomi yönetiminin inandırıcı bulunmayan kendi yüzde 36 tahmininin bile çok gerisinde. Örneğin OECD geçtiğimiz haftaki raporunda Türkiye’nin 2023 tüketici enflasyonu yüzde 47.4 olmasını öngördü.

Merkez Bankası’nın Kasım ayı 4’üncü Enflasyon Raporu’nun 43’üncü sayfasındaki “Enflasyon Tahminleri Grafiğinde” tam rakam verilmemekle birlikte 2024 Haziran sonunda yıllık enflasyonun yüzde 80’e yaklaşacağı görülüyor. Hadi bunun da altında yüzde 75’lik bir enflasyon varsayalım. 2023’ün ikinci 6 ayı enflasyonu yukarıda hesapladığımız gibi yüzde 37.8 ile sınırlı kalsa dahi basit bir hesapla 2024’ün ilk 6 ayı enflasyonun yüzde 27 çıkacağı sonucuna varabiliriz. Halbuki verilen toplu sözleşme zammı sadece yüzde 15. Yani kamu çalışanları ve emekliler, bir kez daha enflasyona ezdirilmiş olacak.

Aynı durum bu gidişata göre 6 aylık enflasyon kadar yüzde 37.8 zam alacak SSK ve Bağkur emeklileri için de fazlasıyla geçerli.

TÜRK-İŞ’İN AYIBI

Asgari ücret ise bilindiği gibi temmuzda yüzde 35 artışla 11.402 Lira olarak belirlenmişti. Asgari ücretlilerin buradan bile yüzde 2’lik bir alacağı bulunuyor. Erdoğan ve Şimşek ısrarla asgari ücretin artık yılda bir kez saptanacağını söylüyorlar. Yüzde 36 yıllık enflasyon tahmininin üzerine yüzde 2’yi de ekleyince bu bile 15.735 liraya ulaşıyor. Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay’ın pazarlığı 14.025 Liranın üzerinden başlatacağını belirtmesi resmen işçiyle alay anlamına geliyor. Daha baştan işçilerin kaybetmesinden başka anlam taşımıyor. Aynı hesabı OECD’nin yüzde 47,4 enflasyon tahmini üzerinden yapınca bile 17.035 lira buluyoruz. Buna 2023 için yüzde 4.5 refah payını da katarsak 17.800 rakamına varırız.

DİSK Başkanı Arzu Çerkezoğlu’nun en düşük memur maaşının 20.000 lira, kamu işçisi maaşının 24.500 oluşundan hareketle, bu ücretlere 2024 başında artacağı da düşünülerek işaret ettiği 30.000 lira konuya böyle yaklaşınca gerçekçi görünüyor. Asgari ücretin istisnai bir taban ücret olduğu bir ekonomide bu rakam yüksek bulunabilir. Ancak Türkiye’de ne yazık ki asgari ücret norm ücret olma yolunda. Birçok aile sadece bu ücretle geçiniyor.

Bunu sadece sendikalar söylemiyor. Merkez Bankası’nın Temmuz Enflasyon Raporu’nda tarım dışı sektörlerde asgari ücret ve altı çalışanların oranı yüzde 43.1 veriliyor. Ancak bu oran kamu istihdamının belirleyici olduğu eğitimde yüzde 10.1, kamu yönetiminde yüzde 5.8, ücretlerin genelde göreceli yüksek seyrettiği finans ve sigortada yüzde 13.3. Buna karşın yüksek istihdam sağlayan öncü sektörlerde, inşaatta yüzde 71.4, yiyecek ve konaklamada yüzde 73, giyimde yüzde 70.5, gıdada yüzde 67.1 diye gidiyor. Üstelik bu oranlar 2021’e ait.

Enflasyonun iyice kabardığı, emekçilerin satın alma gücünün daha da gerilediği günümüzde bu oranların belirgin biçimde daha da yükseldiğini tahmin etmek hiç de güç değil. Özetle, özel sektör ağırlıklı olarak, Türkiye asgari ücretliler toplumu olmuş durumda. Öyleyse asgari ücretin düşük tutulması hem sosyal, insani bir sonuç doğuracağı gibi, hem de mal ve hizmetlere nihai talebi yaratan geniş emekçi kitleleri olduğuna göre ekonomide keskin bir durgunluğa yol açabilir.

FİYAT KONTROLLERİ

Eğer gerçekten asgari ücret yılda bir kez belirlenecekse, en temel ihtiyaç maddelerine de fiyat kontrolleri gelmeli. Özel sektör de fiyatları zırt pırt artırmamalı. Aksi takdirde ülkede çalışan yoksulluğu da çok yaygınlaşır, hepimizin yaşam standardı daha da geriler. Mehmet Şimşek – Gaye Erkan ekibinin oyun planının reel ücretleri düşürerek talebi kısmak, dezenflasyon programının bedelini emekçi kesimlere ödetmek olduğu anlaşılıyor. Ücretleri aşağı çekerek bir taşla iki kuş vurmayı amaçlıyorlar. Birincisi, canlı seyreden iç talebin yavaşlaması, böylelikle fiyatların gerilemesi, ikincisi, döviz bazında düşen ücretlerle ihracatın rekabet gücü kazanması. Sermaye kesiminin içeride cirosu zayıflarken dış pazarlarda yüzünün gülmesi.

Emek kesimlerine de iki sorumluluk düşüyor. Birincisi, kamu-özel, çalışan-emekli demeden daha adil ücretler için seslerinin ortak çıkması. İkincisi de “ekonomi yönetimi doğru yolda, hepimiz desteklemeliyiz”, söylemiyle kemer sıkma programıyla ilgili bir toplumsal uzlaşma yaratmaya çalışan çığırtkanların maskelerinin düşürülmesi.

  • Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Yeniçağ Gazetesinin editöryal politikasını yansıtmayabilir 
- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
325AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin