Özker Hoca ile CTP içindeki KÖGEF kadrosunun “SBKP çizgisine bağlı bir sosyalizmi” benimsedikleri, SBKP ideologlarının siyasi tezlerine bağlı AKEL’i de Kıbrıs’ın tek işçi sınıfı partisi olarak kabulleri; SSCB’nin dağılmasıyla Özker hoca ve CTP kadrolarını ilk anda büyük bir büyük bir boşluğa düşürmesi kaçınılmazdı.
Nitekim kitapta da: “21 Ağustos 1996 tarihinde CTP Parti Meclisinde yaptığı konuşmada, Sovyetlerin dağılmasıyla “dünyadaki sol partiler gibi kendilerinin de sarsıntılar geçirdiği” ayrıca “…CTP’nin henüz tartışma aşamasında olduğu…” Hoca tarafından belirtilmiş. Sf 69
25 Kasım 2004 tarihli Evrensel gazetesinde yayınlanan mülakatında ise Özker Hoca:
“Biz SB’ne toz kondurmazdık. … Ama SB dağıldıktan sonra MAT ve çevresinde de bir dağılma meydana geldi. Bağlılıkları Marksizme değil, SB’neydi. Sovyetler yıkılınca onların da dünyası yıkıldı” sözleriyle Hoca, CTP’den atılmasının bir nedenini de böyle açıklamakta. (Sf. 69-70)
Barış Burcuya ise: “Çöken Marksizm mi? Sovyet pratiği mi? Bu sorunun yanıtını bulmaya çalıştık. Neticede çökenin sadece Sovyet pratiği olduğu kanaatine vardık. Dolayısıyla biz (kimler-hp) teorik olarak Marksist kavgaya devam ettik.” Sf 70
Burcu, tüm partinin değil ama yalnızca CTP’deki sosyalistlerin bu değerlendirmeyi yaptığını söylüyor. O zaman da Hoca’ya karşı CTP yönetimini ele geçiren KÖGEF ‘çiler Burcu’nun bahsettiği bu sosyalistlere dahil değil miydi?” sorusu akla geliyor. Çünkü CTP’den atıldıktan sonra Barış Burcu ile birlikte YBH’da birlikte yer alan Özker Özgür’e göre “MAT ve çevresinin bağlılığı “Marksizme değil SB’nedir.” Ancak ne Hoca, ne de Barış bundan sonra CTP ya da içindeki “sosyalistlerin” AKEL ile ilişkiler konusunda bir yorumda bulunmamışlar.
Hoca ve arkadaşlarının YBH’dan ayrılmaları konusuna gelince:
Kitapta Zihni Uysal’a göre bunun bir nedeni “Durduran ve çevresinin anti komünist” ve YKP’lilerin AKEL ile ilişkilerin geliştirilmesine karşı oluşları olarak gösterilmiş.
1976’dan itibaren SSCB’nin ekonomi-politikalarının revizyonist-oportünist ve dahi sosyal emperyalist bir mecraya yol aldığını, bu arada AKEL’in uzun yıllar “Enosis” için Makarios ile bağlaştığını eleştiren 68-78 kuşağı Kıbrıslı Türk Solunun pek çok ismi YKP’nin kurucuları arasında yer almıştır. Bu kuşak Özker Hoca yönetimindeki CTP’nin, “anti komünist” hatta “karşı devrimci” ilan ettiği ve dışladığı kuşaktır.
Bu nedenle CTP’den sonra YBH içerisinde bir AKEL örgütlenmesi için YKP’lilerin buna ne hazır, ne de taraf olduklarını belirtmeye gerek yok sanırım.
Zihni Uysal’ın bahsettiği “anti komünistler” bu kuşak olsa gerek. O zaman “madem biliyordunuz neden geldiniz?”
Elbette aynı soru tersinden “bu birleşmeye onay veren YKP” için de geçerlidir. Ancak burada YKP’de bu birleşmeye daha başından karşı çıkanların da olduğunun bilinmesinde yarar vardır.
Son olarak YKP’nin kuruluş dönemiyle YBH sürecinde kitapta anlatılmayan iki olaydan bahsetmek istiyorum.
YKP’nin kuruluşunda kısa süre sonra 1990 seçimleri gelip çatar. CTP-YKP seçim ittifakı için Naci Talat ile Durduran görüşüp prensipte anlaşırlar. Sonrasında CTP yönetimi, Yeni Doğuş Partisi, TKP, İsmet Kotak vb. ile DMP çatısı altında seçim ittifakı yapmaya karar alır. YKP’ne de bu birliğe katılabileceği bildirilir. YKP ise böyle bir ittifakın çalışmayacağını dillendirip seçimlere tek başına katılır. Sonrasında yaşananlar ise malum.
Hoca ile YKP arasındaki YBH’da yaşanan siyasi görüş farklılığını daha da belirgin kılan ikinci olay ise şöyle:
DMP siyasi faciasından tam 10 yıl sonra, Denktaş ile Eroğlu, 2000 yılındaki Cumhurbaşkanlığı seçiminde ikinci tura kalmışlardır. Özker Hoca; “Denktaş’a karşı şeytanla bile ittifak yapılmalı” diyerek YBH’nın, Eroğlu’na destek vermesi gerektiğinde ısrarcıdır. Buna karşılık Erbil Refik’in (*) yaptığı yorum şöyledir: “İşte şimdi Hoca ile aramızdan derin siyasi bir fay hattı geçmiştir!.”
……………………………………………………
(*) Erbil Refik, 68 kuşağından, hem TKP’nin ve hem de YKP’nin kurucu üyesi ve siyasi yaşamı boyunca da Alpay Durduran’ın yol arkadaşıydı.