Yakın dönemdeki siyasal gelişmeler önemlidir. Özellikle dönemeçlerdeki tutumlar ve sonrasında olanları doğru anlamak, gelecek düşünce oluşturmada katgıları epey fazladır. Kıbrıs gerçeğimizle de hareket edersek, ikibinler dönemi doğru anlaşılmalıdır. Üstelik sistemin kriz ve tek olma paradoksuları da kafamızın bir yerinde olmalıdır.
Sizi yirmibir yıl öncesine getiriyorum. Yer Oslo. Oslo o dönemler, genelikle yapılan sorunların görüşme merkezlerinden biriydi. Filistin İsrail, Türkiye devleti ve PKK gibi birçok iç sorunlar Osloda düzenlenen konferanslarla zemin yoklanıyordu. Hat da Filistin ve bazı konular Oslo anlaşmasıyla bilinmektedir. Tabi ayni denemelerin Kıbrısla alakalı da gerçekleştirildiği de biliniyor. Sadece, Kıbrısla ilgili bu girişimler nedense sesizlik karanlıkta brakılıp tartışılmaktan uzak tutuldu. Sadece suçlama ve başarısızlık ihdiyacında lafı edildi.
Önemli bir anlaşma da Osloda, yirmibir yıl önce Beş Aralıkta ilan edildi. Konu Tamilerdi. Süren iç savaş sonrası Osloda taraflar bir araya getirilir. Uluslararası kesimlerin de o dönemki uzlaştırma hamleleriyle de Sirilanka Tamil anlaşması yapıldı. Fedral Sirilanka ile Tamilere bazı haklar tanındı. Bu sistemin önemli başarısı diye epey probagandalaştırıldı. Tıpkı İsrail ve Filistin anlaşmaları gibi. Üstelik İsrail Filistin anlaşması Beyaz Sarayda kutlandı..
Ancak, sistemin özellikle gidişatı, taraflardan Sri lanka devletinin kaypaklık yapnasına da neden oluyordu. Doksanlarda başlayan ve epey süren bu tür sorun çözme yöntelmlerinden biri olan Oslo durağı, ikibin sekiz ekonomik finans krizinin ABD vurması ve Rusya Gürcistana mgirmesiyle taşlar yerinden oynadı. Oluşan boşluklar daha da genişleyince, bazı ülkelere de daha göreceli davranma şansını fırsatlaştırdı.
Sirilanka devleti Tamiler ile yapılan anlaşmaya uymama tavrına girdi. Sistemin bazı güçleriyle yaptığı anlaşmalarla resmen Tamil olayına yeşil ışık alıyordu. Çine vereceği limanlar, ingilterenin daha da ekonomik siyasal etki alanı aşması ile İsrail istihbaratıyla ortak operasyon anlaşmaların bir anda Sirilanka için uluslararası fırsat penceresini anlatı. Buna bir de uymayarak ve provakasyonlarla Tamilerin üzerine gidince, zemin de kendiliğinden oluştu. Ansızın büyük gürültüyle Tamil Kaplanlarına terörist diye saldırı algıları uyguladılar. Peşinden uluslararası koordinasyon yardımı da alan Sirilanka ordusu hemen harekete geçti. Böylelikle ikibinlerde biraz şaşalaştırdıkları barış süreçleri birden toplu katliyamlar sıçramasına gelindi.
Sirilanka ordusu büyük toplu katliyamlar yaptı. Tanilerin elinde olan topraklarda büyük yıkım yaptılar. Uluslararası çevreler sesiz kaldılar. Hindistan dahi Tamilerin konusunu deyil de Tamil örgütlerinin yenilip, ülkesindeki tamin Nadu eyletinin de bağımsızlık eylimlerinin giderilmesine yöneldi. Sonuçta ikibindokuzda büyük katliyam yapıldı. Birçok görüşe göre ise olan Tamil soykırımıdır.
Tamiler katliyamı bir anda ülkelerin iç sorunlarında ikili politik tartışmayı da yaratı. Oslo tipi barışçıl mı yoksa Sirilankanın Tamil katliyamlı toplui imhamı sorularında yoğunlaştı. İkibinsekiz krizleri ile oluşan göreceli tutumlar meyvelerini salt Sirilanka deyil birçok benzer sorunlarda yansıtı. Keşmir, Trikye, Karabağ ve şimdi Gazze. İsterseniz Kürt sorununa da ayni bakışın birincil olduğunu ekleyin.***
Kısaca, yirmibir yıl önce Sirilanka ile devam eden, “barışçıl Oslo” süreçleri ikibin sekiz ekonomik kriz ve sisyasal daha da göreceleşme tutumları ise içsel sorunları şidet ve katliyamla çözme dönemlerine geçiş olarak yaşandı. Peki Sirilankada sonradan nemi oldu: benzerleri gibi katliyam sonrası artan Sinhalci ırkçı tutum seçimle gelen faşist yönetimlere evrildi. Kısa zaman önce de Sirilankada ayaklanan halk ile bu faşist otoriteleşme süreci zayıflatılmaya çalışındı. Tamil katliyamcısı ve seçimle gelen devlet başkanının sarayı dahi basıldı. Benzer gelişmeler birçok ülkede de yaşandı. Yakın tarih bu nedenle doğru okunup süreçlerindeki farklılaşma koşullarını yerine oturtmak önemlidir. Sirilanka Tamil olayı da bunların önemlilerinden biridir. Hele de ilgili ülkede ezilen kesim iseniz.