Yeni bir yılı daha tamamlıyoruz. Ortadoğu yeniden klasikn durumunda. Altüstler sürüyor. Kaygan zeminde kayılıyor. Nerede durulacağı da belli değil. Erteletilen, kamuoyu önünden koparılan Filistin konusu, yeniden acılarla siyasal tarihe kaldığı yerden yazılmaya devam deniliyor. Ekim ayının ortasından itibaren, dünya en vahşi soykırım uygulamasına tanık oluyor. Öyle oluyor ki egemen devlet bloku ateşkes ilanı dahi yapamayacak derecede çaresiz. Onbinlerle katledilen fakat paradoksal olarak israilin hala hiçbir hedefine ulaşamadığı koşullarda yıkım devam ediyor. Kadın çocuk, hastahane okul falan hiç dinlemiyor. Hat da en yoğun Amerikan İngiltere askeri teknolojik destek dahi yıkımda rolunu açıkça almaktadır. Ama, İsrail hala istediğine ulaşamadı.
Ne Filistinliler göç ediyor, ne Hamas tükeniyor, nede soykırım politikası tamamlanmaktadır. Sadece yoğun katliyamlarla günler cehennem marşı çalarak zafer aranmaktadır.
Ekim ayındaki Aksa tugaylarıyla başlayan yeni dönem olmasa, ne bugün dünya Filistin sorununu konuşacaktı, nede sistemin emperyalist faşist özünü öyle kolayca kabullenecek düşüncede değildir. Yine de net katliyamlara karşın hala ateşkes yok. Tam aksi ABD ve İngiltere bölgeğe gelip İsrail saldırılarının garantörü ve ona karşı yönelecek tepkileri önleme tutumu rolunu aldılar. İsrail tek başına yapamayacağı olayda yanına sistemi alarak ve en son teknolojik silahları kulanarak unutturulan Filistin için ne düşündüğünü piyasada anlatıyordu. Katliyam, yıkım ve soykırım..
Bununla da yetinilmiyor. Eğer gücü yetse ve Amerikanın desteğinin daha da artacağına inansa, Hizbulaha veya Suriye üzerinden işkalere de girişecek. İsrail yine de ABD bölge oluşunu da arkasına alıp çevreye de ateş saçmaktadır. İkidebir hizbulahı hedefliyor. Suriye üzerinde füzeler yoluyor. Nitekim sene sonuna doğru bugün İsrail iranın Suriyedeki komutanını öldürdü. Bir anlamda faşizmin savaşla dansının pratik uygulamasıydı. Dünya tehlikeği işaret edip uyarması yerine, “acaba iran ne yapar” diyor. İranı sakin olmaya davet ediyorlar. Fakat, hiç umulmayan yerden ses geldi: Yemenli Husiler. Senelerdir başta Sudilerin ve en genelde Amerikanın Yemende yenmekle uğraştıkları Husiler, birden israile Kızıl Denizde cepe açtı. İsraili en rahatsız eden siyasal askeri eylem Husilerin ticari gemilere yönelik saldırıları oldu. Ayrıca eğer engelemeseler, arap ülkeleri havada imha etmeseler, İsrail limanlarına ulaşacak ihalar göndermektedir.
Tüm bu harita, senenin son aylarına dek yoktu. Hat da İsrail ile anlaşmadan, Metanyahunun yönetimde kalabilme olasılıklarıyla tartışma alanındaydı. Ama, yeni hamle tüm dünyaya Filistin sorunu olduğunu anlatıyor. Öyle anlatıyor ki Filistinin verdiği bedel çok acı. Yine de Ortadoğu denklemindeki Filistin gerçeği yeniden konuşulur oldu. Elbet de çok kötü şekliyle. İsrailin soykırım, göç etirme ile büyük yeni Ortadoğu bloklaşmasının adeta fırtınasından çıkıp karşımıza geldi. Net olan, Filistinliler, Filistin konusunu anlatmak için yine acı çekerek antlatmak zorunda kalmalarıdır. Bu arada arap ülkeleri dolarizasyon şımarıklı şehlerin hiçbir şey olmadıkları da ortaya çıktı. Suriye kısgacı ise bir başka durum. Hem ülkenin bir kısmı işkal altında hem de hem güney hem de Kuzeyden hala tehtit edilmektedir. Irakta ise son Kerkük seçimleriyle de gördük, işkalin parçalanma durumu artık siyasal aşmazı da oluşturduğudur.
Başka gelişmeler de Ortadoğuda oldu. Özellikle Çinin merhaba deyip Sudi iran anlaşması önemli denklem kırmadır. Ama, olmayan, demokratik açılım ve sosyalist seçeneksizliğin hala sürmesidir. Bölgesel hegemonyacılar ve genel Emperyalistler hala yörenin sömsürülme ile parçalanması üzerinden siyaset yapmaya devam ediyor. Onun için, Ortadoğu önümüzdeki yıl epey ağır yükleri taşıyacağı kesin. Birçok fay kırılmasına da gebe.