iktibasİbrahim Varlı20 günde 21 asker yaşamını yitirirken; Ortadoğu’da hiçbir şey tesadüf değil -...

20 günde 21 asker yaşamını yitirirken; Ortadoğu’da hiçbir şey tesadüf değil – İbrahim Varlı

Orjinal yazının kaynağıbirgun.net
diğer yazılar:

Ortadoğu emperyalizmin açık bir “av sahası.” Hep öyleydi, ancak son dönemlerde silahlar hiç olmadığı kadar çekilmiş durumda. Hiçbir sorunun bir diğerinden bağımsız ele alınamayacağı bu kırılgan coğrafyada, oyunlar, hesaplar, planlar iç içe geçmiş durumda.

100 günü aşkın süredir Gazze’ye ölüm yağdıran İsrail’in Lübnan ve Suriye’ye saldırıları, ABD’nin Irak’ta Haşdi Şabi’yi vurması, ABD ve İngiliz emperyalizminin Yemen’de Husiler’e savaş açması, IŞİD’in İran’ı kana bulaması, Rusya’nın Suriye’deki operasyonları… Hepsi de bir bütünün parçaları. Son olarak İran dün gece Irak’ın kuzeyinde Erbil’de İsrail’e ait olduğunu iddia ettiği karargahları ve Suriye’nin kuzeyinde IŞİD ile bağlantılı hedefleri füzelerle vurdu. ABD ve İsrail’den misilleme gecikmeyecektir. Bu bir karanlık sarmal.

Çok fazla aktörün olduğu bölgede her adım bir diğerini etkilerken kanlı hesaplaşmalar da boyutlanarak sürüyor.

Aktörler pozisyonlarını tahkim edip, yeni hamlelerde bulunurken 21 günde 21 askerin yaşamını yitirdiği Kuzey Irak’taki PKK saldırıları “Neler oluyor?” sorusunu sordurtuyor.

MESAJ MI VERİLİYOR?

TSK’nin “alan tutma” stratejisiyle yerleştiği sınır ötesindeki saldırılar neyin işareti! PKK, saldırıları “olağan” bir “alan savunması” olarak açıklarken Ankara’dan yapılan değerlendirmeler meseleyi Gazze/Ortadoğu’daki gelişmelere bağlarken İsrail-ABD ittifakının bir mesaj verdiği yönünde.

Türkiye seçim sathı mahalline girip, ABD bir süredir taşeronlarına havale ettiği Ortadoğu’ya yeniden yüzünü dönerken, ne TSK’nin değişen sınır ötesi stratejisi ne de PKK’nin bu süreçte gerçekleştirdiği peş peşe saldırılar tesadüflerle açıklanamaz. Kürt sorunu Ortadoğululaşırken bölgede yaşanan gelişmelerin Kürt hareketini hem sınırın bu yakasında hem de diğer yakasında etkilememesi eşyanın tabiatına aykırı.

İRAN-YEMEN-LÜBNAN HATTI

Gazze üzerinden süren savaşın ateşinin bölgeye sıçradığını söyleyen DEM Parti Milletvekili Sinan Çiftyürek, son günlerde yaşanan saldırıların politik arka planına dair, “İran-Kızıldeniz-Lübnan üçgeninde süren ve uzatmalı boyut kazanan bu savaşın merkezinde de Kürdistan meselesi bulunuyor!” ifadelerini kullanıyor.

“Hamas-İsrail savaşının her iki tarafı da aşan bölgesel-küresel girdileri var” ifadelerini kullanan Çiftyürek şöyle diyor: “Ortadoğu’da bir taşı kaldır 40 taşı yerinde oynatırsın. Şimdi tam da böyle bir durum yaşanıyor. Bölgede hangi taşı kaldırırsanız da altından Kürt sorunu çıkar. Ortadoğu’nun temel sorunlarından ikisi Kürt sorunu ve Filistin sorunu. Bu nedenle İsrail Gazze’yi vurdukça iktidar ‘Kürtlere yeni fırsatlar doğar’ korkusuyla hareket ederek operasyonlarını artırıyor.”

ABD öncülüğündeki Batı ile Rusya öncülüğündeki blokun Avrasya üzerinde süren egemenlik savaşının bölgesel etkilerinden en çok Kürt halkının etkilendiğini ifade eden Çiftyürek, “Avrasya üzerinde süren ve 30 yılı bulan uzatmalı postmodern savaş Ukrayna savaşıyla tam da irtifa kaybederken Gazze üzerinden yeniden formatlandırıldı. Savaş Gazze üzerinde büyük bir katliamla sürüyor ve başka gelişmeler savaşın bölgeye yayılmasına yol açabilir. Özellikle İran ve müttefiklerinin savaşa dahil olması başta Kürt meselesinde olmak üzere beraberinden birçok ciddi sonuçlar üretebilir” diyor.

KÜRTLER YEDEKTE (Mİ?)

ABD’nin Kürtlerle bölgede kurduğu ilişkiyi de değerlendiren Çiftyürek, ABD’nin kendi emperyal çıkarları gereği sadece Kürtler değil farklı halklar ve inanç gruplarıyla ilişkilenmek istediğini kaydediyor.

Çiftyürek’e göre “Türkiye seçim öncesi zorluyor. Zaten AKP Gazze politikasını seçim endeksli yürütüyor. Bunları iç politikaya tahvil etmek istiyorlar” değerlendirmesinde bulunuyor.

Ortadoğu’da yeni bir alt üst yaşandığını ifade eden Erbil’de yaşayan Kürt gazeteci Mervan Özdemir de her aktörün türlü hesaplar içerisinde olduğu bölgede İsrail’in Hamas üzerinden konjonktürün kendisine bahşettiği fırsattan istifade edip saldırılarını genişlettiğini belirtiyor. Yaşanan gelişmeler karşısında en pragmatist ülkelerden birisinin de Türkiye olduğunu vurgulayan Özdemir, İsrail kadar Ankara’ya tolerans tanınmasa da bölgede yaptıklarından dolayı sessiz kalınmaya devam edildiğini belirtiyor.

Amerikan meşeli yeni ticaret yolunun güvenliği için Kürt sorununun çözümünün önemli bir konu olduğunu ancak sorunun Ortadoğululaşmasının ve uluslararasılaşmasının çözümü engellediğine dikkat çekiyor.

Kürt sorununun egemen güçler tarafından bölgede hep bir oynanacak kart olarak kullanılmak istendiğine vurgu yapan Özdemir, özellikle böylesi bir süreçte İran’a karşı bu kartın oldukça güçlü bir yerde bekletilmek istendiğine vurgu yapıyor. Özdemir’e göre Kürtler; Irak, Suriye, İran ve Türkiye için “ha kurdu ha kurulacak olan bir devlet tehlikesi” olarak bekletiliyor.

İRAN’A KARŞI PKK KARTI

Batılı aktörlerin KDP gibi güçleri desteklerken Rojava’yı bir denge unsuru olarak kullanmayı sürdürdüğünü kaydeden Özdemir, “PKK ise ya tamamen İran karşıtı olacak ya da tasfiye edilecek bir zorlanmaya tabii tutuluyor” ifadelerini kullanıyor. İran’ın Kürt grupları silahsızlandırmasının “statümüz elden gider” korkusuyla KDP’yi ürküttüğünü kaydeden Özdemir şu ifadeleri kullanıyor: “KDP, İran’ın bu güçleri gerekçe göstererek statüsünün elinden gitmesinden oldukça ürktü ve kendisine zarar geleceğine başka Kürt gruplarının tasfiyesini daha uygun gördü. Türkiye’nin bölgedeki operasyonları da benzer bir mantıkla geliştiriliyor. Ancak İranlı Kürt grupları ile PKK arasında ciddi bir mücadele ve fikirsel fark var. Şam ve Türkiye de neredeyse mazilerini gömüp bir araya gelmek üzereler. Kürt karşıtlığının onları birbirilerine yakınlaştırdığı görülüyor. Irak, Kürt Bölgesi’nin statüsünü gittikçe daraltırken, Kerkük’te ve Musul’da sorunun varlığı devam ediyor. Konjonktür Kürtlere karşı ortak bir saldırıya elverişli hale gelirse bunu yapmaktan çekinmeyeceklerdir.”

KÜRDİ ÇİZGİNİN SINIRLARI

Ortadoğu önümüzdeki dönemde büyük gelişmelere gebe. Kürt sorunu çoktan uluslararasılaştı. Tam da bu nedenle Ortadoğu’da hangi taş kaldırılırsa kaldırılsın altından öyle ya da böyle Kürt sorunu çıkacaktır. Hiçbir gelişmenin Kürtleri teğet geçmesi mümkün gözükmüyor. Bu kaotik denklemde Filistin’den Yemen’e, Lübnan’dan İran’a, Suriye’den Türkiye’ye her denklemde Kürt sorunu merkezde yer alacaktır. Her aktör yeni denklemde pozisyon almaya çalışırken Türkiye’deki Kürt aktörlerin “Kürdi siyaset” söyleminin Ortadoğu’daki gelişmelerin Kürt hareketini etkilemeye başladığının işareti.

Emperyalist müdahaleciliğin Ortadoğu’yu hallaç pamuğu gibi attığı jeopolitik denklemde Suriye’den Irak’a, İran’dan Lübnan’a uzanan geniş coğrafyada zorlu bir dönem halkları bekliyor. Tüm bölgeyi etkileyen Kürt sorunu kritik bir kavşakta bulunuyor. Çiftyürek’in de dediği gibi Türkiye, Kürt sorununu bir an evvel demokratik-eşitlikçi temelde çözmeyi ele almalı. Ötesi, kan, gözyaşı ve acı demek.

  • Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Yeniçağ Gazetesinin editöryal politikasını yansıtmayabilir 
- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
352AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin