Yeni yıla girdik. Ama, eskisinin yarası hala güncel. Altı Şubat depremi, K. Kıbrısta da can yaktı. Depremin dehşeti ile bile bile çağrılan ölümler, adeta yollarda ağıtlarla duvar örülmesine dek ulaştı.
Yeni yıla girdik. Adiyamanda geçmişten kalan acıların üstüne mahkeme süreci de başlıyor. K. Kıbrıstan da olayda canlarını yitirenler başta olmak üzere insanlar Türkiye yoluna düştüler. Daha düşerken ki Enverin Antep hava alanındaki karşılaştığı tutum ise nasıl bir Türkiyede yargı sürecine gidildiğinin hhatırlatıcı ggerçeğği idi.
Adiyaman yolları oldukça karanlık. Zaten daha Hataya yaklaşırken ki manzara, yaklaşık bir yıla gelen depremin ağırlığının kendisini anlamaya yetiyordu. Ama, Adiyamanda yargılama başlayacak. Herkes birşeyler söylemektedir. Ama, galiba ayni duruştan kurtulamadan: Türkiye gerçekleriyle konuşmanın önemi hala pek anlaşılamadı. Üstelik, adalet denilince, güncel nice örnek varken, sadece umut etme adına “adalete güveniyoruz” demenin de gelecekteki konumu epey kuşkuludur. Adiyaman ise tanık olduğu yıkımı, şimdi yargı kanalıyla yeniden yaşamaya bbaşladı. Ama, başlarken dahi eksiklikler sırıtıyor. Birkaç mütahitle sınırlı ve yumuşak ifadelerle başlayan suçlamalar, ilerde ne olur sorusuna da daha kuşkulu ifade katıyır
Bir defa, hala olayın özünde olan denetim olgusu içerikte pek yok. Denetim ve kimler yapıp onay vermeyle başlayacak sorgu, giderek imar afına dek gidecek. Ozaman da böyle yanlış yapıyan nasıl yasalık kazandırıldı sorusu da gelecek. Genel karar verme mekanizması da denilince, atres de malum olur. Fakat, yapılan deprem öncesi ve sonrası uygulamalar, bizi kuşkulara girmemizi tetiklemektedir. Önceki yanlışlar ve onaylar, deprem anındaki kurtarma işleyişi, sonradan ki gelen uygulamalar hepsi eksikliklerle doludur. Siyasi idolojik damıtmayla bunlar hep örtürlemekle geçiştirildi. Benzer konuda yargı süreçleri de işlerken, hep eksiklikler sırıtı. İmar afları, denetimsizlik ile bile bile onay vermeler ayuka çıktı.
Bunların bir kısmını, K. Kıbrısta acısını yaşayan ayleler de tanık oldu. Kurtarma sürecindeki sakatlıklardan tutun, yargı idiyanamesi olayına dek tanıktırlar. Yine de ağızdaki umut sözcüğü belkiyle çıkıyor: Yargıya güveniyoruz. Ama, yapılan ilk girişimlerdeki durum bunun pek öyle olmadığını da yaşatı. Dahası, yargı derken de Türkiye gerçeklerini bilmeden konuşmamak da önemlidir. Şu andaki gündemlerde dahi TC yargısının nerelre geldiğinin acı örnekleriyle doludur. En basit kural olan Anayasa hükümlerinin bağlayıclık ilkesi dahi bizat TC mahmkeleri tarafından kabullenilmiyor. Can Atalay olayından nice başka tutuklulrın üst yetki hükümlerine rağmen hapiste olmaları en basit yargı kuramıdır.
Ama adiyaman yolları karanlık. Her t arafta ağıtlarla dolu çığlıklar geliyor. Bile bile gelen ölümlerin örtülmesi için inanç zehirletici silah, siyaset de korkutma baskı aracı olarak kulanılıyor. Yine de yeni yıl başında mahkeme başladı. Daha ilk idiyanama kabulüyle kimlerin dışlandığı net ortada. Üstelik unutuluyor ki eğer Altı Şubat depremi olmasa yeni imar afı uygulaması gündeme gelecekti. Bir gerçeklik türkiyesini yaşıyoruz. Şimdi bu korku duvarı kısgacında yargıyı izlemekle uğraş vereceğiz. Herkes adalette güveniyor. Ama olanlar tam aksi. Sonra konu salt mahkeme deyil, sonrasında olacaklarla üst mahkeme ve en önemlisi ihtiyaç duyulacağı anda anayasa kararını dahi ret edecek alt mahkeme gerçeklerini yeniden yaşamamanın adına bir neden yok.
Kısaca, geçen yıl Adiyamandan cesetler geldi. Ağıtlar yükseldi. Bir deprem sürecinde ne kadar hata yapılır veya rant aşkıyla insan önemsenir dersini çok acıyla öğrendik. Şimdi bildik TC hukukuyla olayın adalet yüzüyle karşılaşacağız. Acılar bitmez. Unutmak ise zor. Öteki zor olan bu yanlışları değiştirmedikçe yenilerinin de olacağı kesin. Son büyük depremlerde brakın yaşanan önemli durumları, hala Doksandokuz ve Altı Şubat depremlerinde net ölen sayısı yok. Bu bilgisizliklerle olaylar hep geçiştirildi.