2019 yerel seçimlerinde, AKP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye başkan adayı olan Binali Yıldırım, Yenikapı’da Marmaray kazılarından çıkarılan tarihi eserlerin sergilenebileceği bir müze inşa edileceğini duyurmuştu. Erdoğan’ın, bundan birkaç yıl önce Marmaray projesini geciktirdiği gerekçesiyle eleştirip, “basit çanak çömlek hikayesi bize dört sene kaybettirdi” dediği bu arkeolojik kazılarda çıkarılan ‘çanak çömlekler’ 2019’a gelindiğinde Binali Yıldırım’ın iddialı seçim vaatlerinden birine dönüşmüştü. Yıldırım, “Paris’te Louvre Müzesi varsa İstanbul’da da Yenikapı Arkeoloji Müzesi” olacak dedi. Bulunan 37 batığın dünyanın en büyük Orta Çağ gemi topluluğu olduğu söyleniyor.
***
2018 yılında 10,2 milyon insanı ağırlayarak rekor kıran Louvre, 2022’de 7,8 milyon kişiyle dünyanın en çok ziyaret edilen müzesi oldu. Louvre 73 bin metrekare alan üzerine kurulu ve 380 bin eserle dünyanın en büyüğü olma özelliğine sahip. Ancak müze yönetimi geçen yıl, günlük ziyaretçi sayısını 30 bin kişiyle sınırlama kararı aldı. Amaç, yoğun ilgi nedeniyle müzede sergilenen eserlerin güvenliğiyle ilgili yaşanan sorunların önüne geçebilmek. 2020 yılında ibadete açılan, yaklaşık 7 bin 500 metrekarelik bir alana sahip ve 1500 yıllık tarihiyle Dünya Kültür Mirası kabul edilen Ayasofya’nın ise 2022 yılında kaydedilen ziyaretçi sayısı 13 milyon 635 bin kişi olarak açıklandı. Bu, Louvre Müzesi’nin sadece onda biri büyüklüğündeki Ayasofya için fazladan 5 milyon ziyaretçi demek.
***
1947’de bakanlar kurulu kararıyla müze statüsü verilen Ayasofya’nın yeniden camiye dönüştürülüp ibadete açılmasıyla ilgili endişelerin başında 1500 yıllık bir yapının bu yoğun ziyaretçi akınını kaldırıp kaldıramayacağı ve telafisi mümkün olmayacak şekilde zarara uğramasıydı. Kültür tarihi içinde tartışmasız öneme sahip olan Ayasofya’nın, iktidarın siyasi gündeminin bir aracı haline getirilmesi tepki toplamıştı. İktidar temsilcileri, bilimsel ve somut gerekçelere dayanan bu itirazları ‘camiye karşı çıkmak’ olarak değerlendirmeyi tercih etti ancak son üç yılda yaşananlar maalesef karara dair kaygıları haklı çıkardı.
***
Hatırlayacaksınızdır, Ayasofya’nın cami olmasından sonra gündeme ilk düşen haber İmparatorluk Kapısı’nın tahrip edildiğiydi. Kamera kayıtları yoktu, zarar verenler kim bilinmiyordu. Sanat Tarihi Derneği Başkanı Şerif Yaşar, konuştuğu bir güvenlik görevlisinin kendisine, kapının gelip geçenler tarafından parça parça koparılarak yendiğini anlattığını söyledi. AKP’li Mahir Ünal’ın “kutlu fethin en güzel mirası, Fatih’in aziz emaneti” dediği Ayasofya’nın birileri tarafından lokma lokma yutulduğu iddiası kamuoyunda şok etkisi yarattı. Yine Şerif beyin aktardığına göre Ayasofya’daki birçok görevli yetişemedikleri bir kalabalıkla karşı karşıya kaldıklarından şikayetçiydi.
***
Tarihi esere zarar vermek bir suç. İtalya’nın başkenti Roma’da 2000 yıllık Colosseum’un duvarına yazı yazarak hasar verdiği için 2014 yılında bir Rus turist 20 bin Euro para ve dört yıl ertelemeli hapis cezasına çarptırılmıştı. Dolayısıyla Ayasofya’nın kapısını yiyenlerin saptanamaması da kapının ‘tamir’ edildiğinin söylenerek konunun kapatılmaya çalışılması da tarihi eser vandalizmiyle mücadelede doğru yöntemler değil. Ama ne yazık ki iktidar ve yetkili kurumların ‘tamir’ ile ‘restorasyon’ arasındaki farkı bile önemsemediğini görüyoruz. Pek çok örnekten biri İznik’teki Ayasofya Orhan Cami’sinin ‘restorasyonu’ sırasında yaşananlardı. Yine AKP döneminde müzeden camiye çevrilen 1700 yıllık tarihi eserin kubbelerine beton dökülmüş, girişine cam kapı takılmıştı.
***
Ayasofya’ya dönecek olursak, zarar gören ve nasıl ‘restore’ edildiği işin uzmanları tarafından anlaşılmayan İmparatorluk Kapısı geçen yıl cam bölme ile koruma altına alındı. İster cami ister müze olsun böylesine hassas ve önemli bir tarihi mirasın kullanımındaki en büyük sorunun kontrolü aşan sayıda ziyaretçi giriş çıkışından kaynaklandığı görülüyor. ‘Kutlu fetih mirası, aziz emanet’ bu şekilde korunamıyor. Tarihçilerin, arkeologların, profesyonel müzeciliğin kural ve uyarıları dikkate alınmadan ve işleyişe dahil edilmeden Ayasofya ve onun gibi diğer kültürel miraslarımızı incitmeden yaşatabilmemiz çok zor.
***
Erdoğan’a göre Ayasofya, İstanbul’un tüm inanç ve kültürel çeşitliliğine duyulan saygının bir göstergesi olarak müzeye çevrilerek aslında asli kimliğinden koparılmıştı. Bizans hayranı, batıdan çok batıcı olarak tarif ettiği o zihniyetin binlerce yıllık kültür hazinemizin kıymetini bilmediğini söylemişti. Bugün karşımızda kullanımı ikiye bölünmüş bir Ayasofya var. Üst kata turistik amaçla gelenler için bilet ücreti 25 Euro olan bir müze, alt kata ibadet amacıyla gelenler için de cami. Dünya mirası olarak kabul edilmiş böylesi önemli bir yapının statüsünü değiştirirken yaşanabilecek sorunlar ve bunlara karşı alınması gereken tedbirler düşünülmemiş olacak ki yine kervan yolda diziliyor. Ayasofya’nın girişine garaj kapısı da konuyor, Fatih’in aziz emanetine giden yola laminant parke de döşeniyor. Bakalım yarın hangi çatlak su sızdıracak.