TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası’nın Şubat 2021’de yayınladığı ‘Fay üzerinde yaşayan illerimiz: Hatay raporu’, tam iki yıl sonra yaşayacağımız felakete dair uyarılarla dolu. Raporda, Hatay’ın kent merkezi Antakya’nın alüvyon zemin üzerine kurulu olduğu ve bunun kaya üzerinde yer alan illere göre, depremin şiddet ve yıkım gücünü artıracağı belirtilmiş. 2020 yılında yaşanan İzmir ve Sivrice depremleri de örnek gösterilmiş. Deprem dalgalarını büyüten alüvyon zemin üzerine inşa edilmiş, üstelik de düşük yapı kalitesine sahip binalar, depremin merkez üssüne uzaklığına rağmen ağır hasar almış ve yıkılmıştı. Araştırmalar, Antakya’nın da aynı sebeple büyük bir depremde ağır hasar alacağını gösteriyordu.
Mühendisler, bu raporu hazırlama amaçlarını, içerisinden diri (geçmişte deprem üretmiş ve gelecekte de deprem üretme potansiyeli olan) fayların geçtiği illerde yaşayanları ve bölgelerden sorumlu yönetimleri konudan haberdar etmek, uyarmak ve tedbir almalarını sağlamak olarak tarif etmiş. Çünkü başta deprem olmak üzere doğa kaynaklı bütün olaylarla baş edebilmenin tek yolu riski bilmek ve yönetmekten geçmektedir, diye de eklemişler. Risk yönetimi çalışmalarında geri kalan toplumlar krizi yönetmek zorunda kalırlar ki, bunun bedeli riski önlemekten çok daha ağırdır.
***
Rapordan iki yıl sonra, 6 Şubat 2023’de, Türkiye Maraş merkezli 7.7 ve 7.6 büyüklüğünde iki depremle sarsıldı. Hatay, yıkımdan en çok etkilenen kentlerin başını çekmekle beraber, 20 Şubat’ta merkezi Defne ve Samandağ olan iki deprem daha yaşadı. Hastane, belediye, okul gibi kamu binaları dahil pek çok konut ve iş yeri yerle bir oldu. Antakya’nın dörtte üçü yıkıldı. Bilim insanlarının uyarıları iki yıl gibi kısa bir süre sonra gerçek olmuştu. Risk yönetemeyenlerin halka ödettikleri bedelin sonuçlarını da depremin 200’üncü gününde yayınladıkları raporla Halkevleri ortaya koydu.
Rapora göre, depremden 200 gün sonra kentte altyapı sorunları sürüyor, sık sık su ve elektrik kesintileri yaşanıyordu. Sağlık hizmetleri tam kapasite verilemediği gibi yıkım ve yeniden inşa süreci halk sağlığını hiçe sayarak yürütülüyordu. 200 günlük süreçte okulların fiziki onarımı için adım atılmamıştı. Kent halkı barınma, sağlık, eğitim, ulaşım, elektrik, temiz içme suyu, sağlıklı beslenme, psikolojik destek gibi temel ihtiyaçlardan yoksundu. Ve depremin yıldönümüne bir aydan az bir zaman kaldı. Hatay Depremzede Derneği, eğitimden, sağlığa, kentlerinin yeniden inşasına dair sorunlarının ilk günkü tazeliğinde olduğunu söylüyor. Okulların güçlendirilmesiyle ilgili hiçbir hazırlık olmadığını vurgularken az hasarlı okulların bina analizinin de yapılmadığına dikkat çekiyor. Ortak yaşam alanlarında su ve elektrik sorunları sıkça yaşandığından bulaşıcı hastalıklarda artış gözleniyor. Açıklamada sağlık hizmetleri konteynerde verilmeye devam ediliyor deniyor. İvedilikle hastane ve temiz su istiyorlar.
***
İki buçuk ay sonra yerel yöneticileri seçmek için sandıklar kurulacak. CHP’nin Hatay Belediye Başkan adayı yeniden Lütfü Savaş oldu. Eski AKP’li, sonradan CHP’li siyasetçilerden biri olan Savaş, iki bin yılda bir olan bir afette hükümeti, belediyeleri, müteahhitleri suçlamayı ‘biraz fazla ağır’ bulduğu için eleştirilmişti. Oysa mühendislerin raporunda da açıkça belirtildiği gibi bilim çoktan uyarmış ve idareciler her zamanki gibi görmezden gelmişti. Savaş, istifa çağrılarına da o artık kulaklara yuva yapan sözlerle karşılık vermişti. Bu ‘hezeyan’ sahipleri içerde ve dışarıda Türkiye devleti düşmanı kim varsa onlarla iş birliği içindeki kişilerdi ve Savaş’ın görev aşkının farkında değillerdi.
***
Son CHP kurultayında ‘değişimcilerin’ oylarıyla genel başkan seçilen Özgür Özel, “Hatay’da vereceğimiz karar çok tarihi bir karar olacak” demişti. 2009-2014 arası AKP’den Antakya belediye başkanı seçilen ve 2014’te CHP’ye geçen Lütfü Savaş’ın ‘alternatifi bulanamadığı’ gerekçesiyle yeniden aday gösterilmesi evet tarihi bir karar; tarihin devamlı kendini tekrarladığı fikrini destekleyen, çaresizlik ve yılgınlık duygularını besleyen, siyasetin artık particilik alışkanlıklarına göre değil halkın taleplerini dikkate alarak ve beraberinde hak, hukuk, adalet prensiplerini de koruyarak değişim göstermesi gerektiğine dair sözleri yalanlayan talihsiz bir karar.
Türkiye’de bilim de var, mesleki sorumluluğunu yerine getirerek toplumu, yöneticileri uyaran bilim insanı da var. Seçilebilmesinin yanında seçilmesi doğru ve yararlı olan liyakatli adaylar da var. Planlı, özgüvenli ve cesur adımlarla değişimin sorumluluğunu almak yerine, tarihi aynı hatalarla tekerrür ettiren, dirayetten yoksun, koltukçu, sandıkçı bir siyaset anlayışına teslim olmak günün sonunda herkese kaybettirir.