yazılariktibasFransa’nın Yeşilleri refah politikasını nasıl New Age hevesleriyle değiştirdi? - Camille Hachez

Fransa’nın Yeşilleri refah politikasını nasıl New Age hevesleriyle değiştirdi? – Camille Hachez

Fransa’nın Yeşilleri sol ittifaktan ayrılıyor ve Avrupa Parlamentosu seçimlerinde ayrı olarak yarışacak. Partinin kampanya lansmanının ezoterizm, kişisel gelişim ve dans terapisi üzerine odaklanması, emekçilere söyleyecek ne kadar az şeyi olduğunu gösteriyor.

alıntı yapılan kaynakemrekose.substack.com
Orjinal yazının kaynağıjacobin.com
diğer yazılar:

France Insoumise, aylardır sol partilerin haziran ayındaki Avrupa Parlamentosu seçimlerinde ortak aday olmalarını öneriyor. Nitekim 2022 Fransa Ulusal Meclis seçimlerinde Yeni Ekolojik ve Sosyal Halk Birliği (NUPES) olarak yarışmışlardı. Bir taviz olarak, Europe Écologie Les Verts (EELV) olarak bilinen Fransız Yeşillerinin bir üyesinin liste başı olması önerilmişti. Ancak EELV ayrı aday olmaya karar verdi.

Bu ayrışmayı zorlayan EELV lideri Marine Tondelier, 2022 seçimlerinde gördüğümüz ilerlemeden geriye düşüyor. On sekiz ay önce Jean-Luc Mélenchon’un radikal sol cumhurbaşkanlığı kampanyası, daha küçük, daha merkez sol adayları kolayca geride bıraktı ve ardından gelen parlamento yarışında, tüm ana sol partiler France Insoumise’in programından büyük ölçüde ödünç alan ortak bir programın arkasında toplandı. Bu durum Emmanuel Macron’un sandalye çoğunluğunu kaybetmesinde belirleyici oldu.

Peki, eğer Yeşiller şimdi ayrı aday olurlarsa, kampanyalarına nasıl bir siyasi ton verecekler? Genç Yeşillerin eski eş genel sekreteri Camille Hachez, bir kampanya etkinliğinde “New Age” heveslerini ve “kişisel gelişim” dilini tercih eden bir parti gördü. Bu makalede, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un tabanının hüsrana uğramış kesimlerine hitap etmek isteyen, liberal ve bireyci fikirlerle dolu bir partiden bahsediyor. Böylesi bir hayal, işçi sınıfı arasında kök salmaya çalışan mücadeleci ve birleşik bir soldan daha uzak olamazdı.

EELV, Avrupa Parlamentosu seçimleri için kampanyasını mümkün olan en kısa sürede başlatarak sol ittifak NUPES’in sayfasını çevirmeye çalıştı. Bunu da aralık ayı başında düzenlediği “Pulsing – Yaşayan Şeylerin Mitingi” başlıklı ilk etkinlikle başardı. Böyle zamanlarda insanların Avrupa meseleleriyle ilgilenmesini sağlamak zor, bu nedenle medya bir vaatle birlikte davet edildi; “bol miktarda sürpriz” olacaktı.

Kampanya etkinliğinin en büyük sürprizi, Booty Therapy internet sitesi tarafından “spor, dans ve kişisel gelişimi birleştiren bir uygulama” olarak tanımlanan “Booty Therapy” seansıydı. Maïmouna Coulibaly tarafından yaratılan Booty Therapy, katılımcıların “duygularını serbest bırakmalarını ve kolektif egzersizler yoluyla bazı travma ve kötü deneyimlerini iyileştirmelerini” sağlıyor. Özellikle şiddete maruz kalmış kadınları hedef alan uygulama, pelvislerini hareketlendiren danslar aracılığıyla onları fiziksel görünümlerine ve geçmişlerine sahip çıkmaya teşvik ediyor.

Etkinliğin geri kalanını gölgede bırakan, mitingin ortasındaki bu yirmi dakikalık dans dersinin tepki çekeceği kesindi. En iyi ihtimalle, utanç verici, komik ve günün siyasi meseleleri göz önüne alındığında ciddiyetsiz ya da halkın beklentilerinden kopuk olarak değerlendirildi. Daha da kötüsü, aşırı sağcıların saldırılarına maruz kaldı. Sanatçılar performanslarının ardından görünüşleri ve ten renkleri nedeniyle internette korkunç tacizlere maruz kaldılar.

Bu gösteriyi haklı çıkarmaya ve verilen zararı onarmaya çalışan parti şefleri savunmalarını ortaya koydular. İlk savunma, diğer herkes “tamamen yanlış anlamıştı”. Diğerleri, potansiyel seçmenlerin çoğuna cahil demenin bir kampanya lansmanı için iyi bir fikir olup olmadığına kendileri karar verecektir. İkinci savunma, Booty Therapy konusunda çekincelerimiz varsa, bunun nedeni cinsiyetçi ve ırkçı olmamızdır. Bu savunma, sanatçılara ya da danslarına dönük saldırılar söz konusu olduğunda tamamen meşrudur. Fakat bu türden bir argüman, tüm eleştirel tartışmalardan kaçmak için yeterli olamaz.

Ancak burada bizi asıl ilgilendiren, EELV şefleri tarafından öne sürülen ve medya tarafından biraz fark edilmeyen bir başka argüman. Bu argüman, Booty Therapy uygulamasının, kişisel gelişimi ve şiddet mağdurları için sözde faydalarını teşvik etmelerini sağladığı için siyasi olduğunu açıklamayı içeriyordu. Bu şüphesiz en sorunlu argüman.

Booty Therapy, “kutsal dişil” kavramını vurgulayan eğitim kursları sunuyor. Konuşmacılar, “yaşamın gücünü yeniden canlandıracak” bu uygulamanın “terapötik gücünden” söz etti. Bu tür sloganlar, beden, ruh, tin ve evren arasında yakın bir bağ olduğu fikrini savunan ruhani ve ezoterik New Age hareketinin tipik özelliklerinden. Buradaki amaç onlara siyasi bir mitingde yer vermekti. Bu basit bir twerking kursundan çok farklı bir şey.

Kişisel gelişim rüzgârları ve tuzakları

Son derece kârlı olan kişisel gelişim pazarı, anlam kaybı, mutluluk arayışı ve gelecek korkusundan yararlanarak hızla büyüyor. Sağlık, spor ve psikolojiyi bir araya getiren bu sektör, insanların “içsel kaynaklarını harekete geçirerek” “kendilerinin daha iyi bir versiyonu” olmalarına yardımcı olmayı vaat ediyor. Bu bazı insanlar için olumlu olabilir [örneğin, dans etmenin veya genel olarak sportif faaliyetlerin ruh sağlığı üzerinde olumlu etkileri olabileceği kabul ediliyor]. Ancak diğerleri kendilerini kötü niyetli kuruluşların etkisi altında buluyor.

Fransa’nın Bakanlıklar Arası Teyakkuz ve Mezhepçilikle Mücadele Misyonu (Miviludes) tarafından 2021 yılında yayımlanan rapor, “kişisel gelişim” ve daha spesifik olarak “kutsal dişil” tahayyülüyle ilişkili artan sayıda yönlendirmeye atıfta bulundu. Rapor, “beden ve zihni yeniden birleştirmek için” çalışma yoluyla kadınsı refahı savunan bu teorinin, “asıl amaç tamamen finansal gibi görünse de kadınların özgürleşmesi kisvesi altında” hızla genişlediğini gözlemliyor. Erkeklerden daha fazla kadın bu teorilerle ilgilendiği için gerçekten de potansiyel bir finansal talih kuşu söz konusu. IPSOS’un Centre National du Livre için yaptığı araştırmaya göre, Nisan 2022 ile Nisan 2023 arasında Fransız kadınların yüzde 41’i en az bir kişisel gelişim kitabı okurken, bu oran Fransız erkeklerde yüzde 22.

Miviludes, bazı kuruluşların insanları kendilerine çektikten sonra, takipçilerini izole etmek veya onlardan büyük miktarlarda para almak için nasıl manipülatif teknikler kullandığını anlatıyor. Bu ilk “baştan çıkarma” aşaması, yem görevi gören kitapları, sosyal medya hesaplarını, podcast’leri ve atölye çalışmalarını içeriyor, ardından daha maliyetli ve kontrol edici hizmetler —her türden kurslar veya sözüm ona terapiler— geliyor. Bu hizmetlerde bireyin kendisini “açmazlardan” ya da “travmalardan” kurtarması için gerekli olduğu söyleniyor. Bu hizmetler abartılı bir iyilikseverlik ve pozitiflikle sunuluyor ve bu teorilere katılmayanların “derin hakikati” kavrayamayarak doyuma ulaşamayacakları vurgulanıyor. Bu, EELV liderlerinin savunmasını yansıtıyor: “tamamen yanlış anladık”, oysa Booty Therapy’yi denemek “bize iyi gelecektir”.

Yeni bir seçim fırsatçılığı çağı

Booty Therapy kursu ana odak noktası olsa da mitingin bu “mutluluk endüstrisinin” New Age’e özgü kodlarından yararlanan tek kısmı bu değildi. Oldukça şaşırtıcı bir siyasi mesaj içeren şu şiir de vardı: “Ben suyum, ben oksijen atomuyum, hidrojen atomuyum. Ben kaynağım, ben hayat ağacıyım. Ben bakteriyim, ben bitkiyim, ben mantarım, ben hayvanım. Ben amniyotik sıvıyım. Ben suyum ve su benim.” Avrupa Parlamentosu üyesi Marie Toussaint’in gözleri kapalı bir şekilde yer aldığı kampanya afişi meditasyon öneriyor. Gökkuşağının kampanya logosu olarak kullanılması, hegemonik bir New Age grubu olan Gökkuşağı Ailesi’ne bir selam olarak da okunabilir.

Bu çeşitli sinyaller tesadüfi değil. Siyasi bir toplantının programı siyasi hedeflere yanıt veriyor. Her konuk, her müdahale, kullanılan her müzik ya da video tesadüfen seçilmemiş. Peki ama bu seçim neden?

İlk hipotez: Kampanya ekibi mitingin neredeyse otuz dakikasını bireysel mutluluk arayışı evrenine ayırmayı seçti, bir vızıltı yaratmak, sınırları aşmak, “egzersizde devrim yaratmak” amacıyla… Ama o zaman, bu vızıltıyı neden aynı derecede “insanları konuşturabilecek” başka referans noktaları yerine sadece bu tür referans noktalarında aradılar?

Özünde bunun hedefli bir pazarlama vakası olması çok daha muhtemel. New Age kişisel gelişim, ezoterizm, alternatif tıp ve antroposofik örgütlerin hepsi “doğayla yeniden ilişki kurma” fikrine dayanıyor. Sonuç olarak, bu uygulamalara duyarlı olan kişilerin EELV’ye oy verme ve hatta partiye katılma ihtimali daha yüksek.

Bazı EELV aktivistlerinin ve hatta seçilmiş temsilcilerin bu akımlara yakın olduğu yeni bir haber değil. Bazıları aşı karşıtı tutum takınmış ya da antroposofik tıptan yana olmuş, hatta ökse otu ile kanser tedavisini savunacak kadar ileri gitmişlerdi. Bir başka örnekte, altı büyük çevreci kent, antroposofistler tarafından kurulan ve hala bu çevrelere yakın olmakla suçlanan ve Miviludes raporlarında adı geçen NEF adlı etik bir bankadan borç para almıştı.

“Sağlıklı yaşam” pazarı hızla büyüyor: 2021 yılında dünya çapında 1,5 trilyon dolar değerindeydi ve her yıl yüzde 5 ila 10 oranında değer kazanıyordu. Bu pazara eğilimli bireyleri hedeflemek, yerel EELV yetkilileriyle tartışılan ve partinin bölgesel gruplar konferansının tutanaklarında belirtilen bir seçim stratejisi. Bu yönelimle ilgili endişeler EELV’nin iç parlamentosunda defalarca dile getirildi. Fakat bu onu gözle görülür biçimde raydan çıkarmaya yetmedi.

Bu tür performansların sahnelenmesi, ortaya çıkabilecek aşırılıklara karşı uyarıda bulunmaksızın bu uygulamaların meşrulaştırılmasına yardımcı olmak. Bu, Booty Therapy’nin katılımcıları tehlikeli mezhepsel yollara çekebileceği anlamına gelmiyor. Daha ziyade, savunmasızlığı veya yaşadığı travmalar nedeniyle bir kitleyi hedef alan stratejik seçimi sorgulamakla ilgili.

Depolitizasyon ve liberal dogma

İlk olarak bu, bir siyasi partinin sözde bilimleri veya ezoterik uygulamaları desteklemekten kaçınması gerektiğini açıkça ortaya koymak anlamına geliyor. İkincisi ve daha da önemlisi, “kişisel gelişimin” siyasette yeri yoktur.

Siyaset, ülkenin yaşamını düzenlemeyi ve kolektif eylem yoluyla insanların günlük yaşamlarını iyileştirmeyi amaçlar. Buna karşılık kişisel gelişim, çözümün “her bireyin içinde” yattığı ve “kendi mutluluğumuzdan yalnızca kendimizin sorumlu olduğu” fikrine dayanır. Bize, kârlı bir şekilde yürütülmesi gereken kapitalist bir işletme gibi “hayatlarımızı nasıl yöneteceğimizi” öğretir. Yoksul musunuz? Bunun nedeni henüz tam potansiyelinizi geliştirmemiş olmanızdır, daha çok çalışın! Depresyonda mısınız? Ayda 10 avroya meditasyon öğreten yeni terapötik mobil uygulamaya yatırım yapmadığınız için!

Burada aslında söz konusu olan, eşitsizliklerin yapısal fıtratını ya da “günlük zorluklarımızı” gizlemek için bizi sürekli olarak “kendimiz üzerinde çalışmaya” teşvik eden bireyci, neoliberal bir yaklaşım. Bu, sol ve ekolojik bir partinin olması gerekenin tam tersi. Eğer çözüm her birimizin içindeyse, hiçbir dış etken yaşamlarımızı iyileştiremiyorsa, neden toplumu değiştirmek için kampanya yapalım ki?

Aksine, ekolojist bir projedeki rolümüz kapitalizm ve serbest piyasa mantığını kınamak olmalı. Bireysel çözümlere bel bağlamak yerine, insanlara ve doğaya verilen zararın sistemik doğasını göstermeli ve kolektif eylemi mümkün kılmalıyız. Toplumlarımızı dönüştürmek için gereken güç mücadelesini yaratmanın tek yolu budur.

Booty Therapy de “yaşamın dişil gücünün” farkındalığı ve bedenin uyanışı yoluyla travmanın iyileştirilmesi yoluyla güçlenmenin sağlandığı bu kendi üzerinde çalışma fikriyle ilgili. EELV’nin bu bireyci feminizmi savunması, parti içindeki feminist mücadelelerin depolitizasyonunu yansıtıyor. Bu durum, 3,5 saatlik etkinlik boyunca bu konularda hiçbir siyasi önerinin ortaya atılmadığı göz önüne alındığında daha da netleşiyor. Toussaint, Booty Therapy’yi “kadınların bedenlerinin politik olduğu” iddiasıyla savunmuştu. Bu kadarı doğru. Fakat bu, kadın haklarına ilişkin iddialı programatik içeriğe ihtiyacımız olmadığı anlamına gelmiyor, aksi takdirde purplewashing, yani sadece bir kat feminist boya izlenimi veriyor.

Bu mitingde siyasi bir projenin olmaması sadece ayrımcılıkla mücadele ile sınırlı değildi. Gece boyunca sadece bir öneri ortaya atıldı: “sosyal veto” [AB yasa koyucularının yeni kuralların toplumun en yoksul yüzde 10’luk kesimi üzerindeki etkisini hesaplamalarını sağlayacak bir teklif]. Toplantının geri kalanı karşılaştığımız sorunları tanımlamaya, partinin değerlerini sıralamaya ve adayların özgeçmişlerini sunmaya ayrılmıştı. Sadece Gaspard Koenig bir çözüm önerisi sunma cesaretini göstererek konuşmasını sonlandırdı: “Erdemli amaçlara ulaşmada etkili olduklarında piyasa mekanizmalarını kullanmak neden meşru olmasın?”

Bu liberteryen-liberali davet etme kararı, EELV’nin izlediği siyasi istikametin bir başka tezahürü. Liberal uygulamaların bireyselleştirilmesine yapılan vurguyla birlikte bu kişinin varlığı net bir çizgi çiziyor: Macronculuğun hüsrana uğrattığı seçmenleri baştan çıkarmaya çalışan bir kampanya. Dejavu gibi, “önce ekolojinin” sayısız versiyonu. Bu, en azından toplantının tek “nabzını” harekete geçirdi: radikal, anti-kapitalist bir ekoloji arayanlar arasında terk edilmişlik ya da hüsran hissi.

Hüsrana uğrayan Macroncular

Son olarak, zamanlama soru işaretlerine yol açıyor. EELV, adaylarının sıralamasına karar vermeden ya da herhangi bir programatik içerik üretmeden önce bir kampanya mitingi düzenleyen ilk parti. Öyleyse neden seçimden altı ay önce, sunacak birden fazla önerisi olmadan bir toplantı düzenliyor? Aceleye gerek yok gibi görünüyor; diğer partiler listelerini oluşturmayı daha yeni yeni düşünüyorlar ve Fransa’da olduğu gibi Orta Doğu’daki siyasi ortam da beş ay sonra yapılacak bir seçim için medyanın ilgisini çok az çekiyor. Bunun tek bir açıklaması var: Amaç NUPES sayfasını mümkün olduğunca çabuk kapatmaktı.

Esasında Avrupa Parlamentosu seçimleri için ittifaktan ayrılmak, seçimden neredeyse iki yıl önce partinin son kongresinin merkezinde yer alıyordu. NUPES ittifakının ilk aylarından itibaren EELV liderliği açıkça bu ittifakı sona erdirme konusunda acele ediyordu. Parti, Avrupa seçimlerini bir tür gerçek hayat anketi, dengeleri değiştirmek ve soldaki güç dengesini değiştirmek için bir fırsat olarak görüyor.

Bu, Avrupa seçimlerindeki acınası işçi sınıfı katılımının Yeşillere yardımcı olacağını ummaktan ibaret olan kasvetli bir strateji. EELV, diğer herkesi ikna etmeye çalışmak yerine, “oy veren insanlar” arasında lider olarak yerini kazanabileceğini düşünüyor. Bu da kampanyanın Macronculuktan hüsrana uğrayanları çekmeye odaklanmasını açıklıyor.

Toussaint, 11 Aralık’ta Sud Radio’ya verdiği mülakatta, desteyi yeniden karıştırma arzusunu gizlemedi: “Avrupa seçimlerinden sonra Sol ve Yeşiller arasında farklı bir güç dengesine dayalı bir ittifakı yeniden inşa edebileceğimizi umuyorum.” EELV liderlerinin France Insoumise ve diğer sol parti Génération-s’u, sırf birleşik bir liste istedikleri için Avrupa seçimlerini ulusal amaçları için kullanmaya çalışmakla suçladıkları düşünüldüğünde bu ironik bir durum.

Yeşillerin ilk kampanya toplantısını düzenleme kararı, partinin kendini kurtarmaya çalıştığı birleşik bir NUPES listesinin uygunluğu konusundaki tartışmalara son vermek için tasarlanmıştı. Bunun da iyi bir nedeni var; her şey, birleşik bir NUPES listesinin yokluğunda, Marine Le Pen’in Ulusal Birlik’inin zirveye çıkacağını ve onu Emmanuel Macron’un Rönesans’ının izleyeceğini gösteriyor.

Avrupa seçimlerindeki ortak sol liste, tüm anketlere göre bunu solun kendisini ana muhalefet gücü olarak kabul ettirmesi ve böylece 2027 başkanlık seçimlerinde güvenilir bir rakip olması için bir şans olarak gören EELV sempatizanlarının çoğunluğu tarafından isteniyordu. Nelerin tehlikede olduğunun bilincinde olan NUPES partilerinin gençlik kanatları, Avrupa Parlamentosu seçimleri için 166 öneriden oluşan bir program üzerinde çalışarak, programatik bir anlaşmanın imkânsız olduğunu söyleyen bazı büyüklerinin argümanlarını güçlü bir şekilde çürüttüler.

EELV liderliği ekolojist aktivistlere, oylamanın nispi temsile dayalı olması nedeniyle bu seçimin “yeşil kimliği geliştirebileceğini” söyledi. Bu vaatten sonra “Pulsing” mitingi acı bir tat bıraktı. Her ne pahasına olursa olsun savunmak istediğimiz “farklı” siyaset bu muydu?

Fransa’nın gerçek bir aşırı sağ tehdidiyle karşı karşıya olduğu ve Macronculuğun da aynı yöne doğru sert bir şekilde döndüğü bir dönemde, solcular ve yeşiller gericiliğe ve faşizme karşı bir siper oluşturmalı ve hümanist ve cumhuriyetçi bir perspektif sunmalı. Bu aynı zamanda ezoterik, bireyci yaklaşımlar için bir sıçrama tahtası olmamak anlamına da geliyor. Ve bu önemli; zira stratejik seçimlerimiz Fransa’nın ve AB’nin geleceği için gerçek sonuçlar doğuracaktır. Ama aynı zamanda çok da geç değil. EELV lideri Tondelier hatalarımızı kabul etmemiz gerektiğini ifade ediyor. Öyleyse, Avrupa seçimleri üzerine gerçekten bir tartışma yapalım. Bu göreve hazır olmalıyız ve hala olabiliriz.

  • Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Yeniçağ Gazetesinin editöryal politikasını yansıtmayabilir 
- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
325AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin