Gece oldu. Lefkoşada evimin önünden yola çıktık. Kermiya mahalesinin ana yoluna çıktık. Artık Kermiya barikatı batıda kalıyordu. Yola çıktık. Güneyimizde meşur geleckm Küliğe yükseliyordu. Bir zamanın orman zengini ve Lefkoşanın nefes alan yerlerinden biriydi. Şimdi, görkemli adıyla resmen kibirin abidesi Küliğe yükseliyordu. Onun hemen dibinde zaten sınır var. Bir anlamda Kıbrıs cumhuriyetine büyük mesaj varma amacının da sırıtığı kesin.
Kküliğe artık yükseliyor. Belli ki salt saray değil olccak. Camisinden meclisine dek birçok içeriği olan siyasal mesajlı bölge amaçlanıyor. Yol ise rezalet. Bir düşünün, bir yanda yükseltilen Küliğe ve onun yanındaki yerdeki yol ortaçağ gerçeği. Ek olarak yolda devam ederken de birçok sokak lambasının da yanmadığı karanlığı ile karşılaşılıyor. Ama, Başkentden çıktık. Yolar rezalet. Üstündeki bir kısım araba ise en moderin teknolojili.
Bir kısa düşünceğe kapıldım. Bozuk ortaçağ yollar, sokakta elektrik lanbaları yanmayan şehir cadeleri ve en moderin arabalarla yolculuk yapmak. Paradoksal değil de ne: üstelik daha yola çıkarken, koskocaman Küliğe kompleksiyle geleceğin siyasileri ve camiyle güneyin de dinleyeceği ezan sesi. Nekadar karışık değil mi?
Lefkoşadan çıkınca karanlık bir başka oluyor. Üstelik hafif sis de oluştu. Yanımdaki biraz da yavaş sürmeğe dikat ediyordu. Araba jet gibi geçen arabalar ise adeta serseri mayın gibiydi. Artık sokaların karanlık gününe geldik. Tabelalar pek görülmüyor. Araba ilerlerken her zıplayışta adeta “böbrek taşı dökme” duygusunu da yeşertiyordu. Ama, etrafta dolaşan arabalar lüks. En moderin teknolojili olanlar da var. Yollar ise ortaçağın hatırlatıcısı gibi oluyor. Yanlış anlamayın, Ortaçağ değil günümüz kapitalizimde ortaçağlaştırılan hayatın kendisini yaşıyorduk. Üstelik gece. Gee ve elektriksiz yollar. Yollar ise halk ifadesiyle tarla. Kuyuya her an düşme tehlikesiyle de kara yollarının mayın benzetmesi oluyor. Arabanın iöçinde bir de Japon güzel moderin müziği duyuluyordu. Yol zıplaması ve duygusal rahatlatan Japon moderin senfonik müzik. Ne çarpıklık değil mi..
İskeleğe yaklaştıkça yollar bir başka rezaletleşiyor. Hesapta tamirler ve yamalamalar da yapıldı. Ama geride braktığım mahaledeki yükselen Küliğe abidesi ise bir başkaydı. Karanlık yolalrda zaman zaman ışıklı işaretler de geliyordu. Bunun anlamı, ilerde polis vardır demekti. Kimisi de bu işareti hızlı giden tehlikeli arabaları durdurma amaçlı olduğunu da duyuyordum. Ama, gee karanlıktı. Sis çöküyordu. Yavaş yavaş ilerliyorduk. Öyle ya, ansızın görmeyeceğimiz bir çukurun içine düşmek olasıydı. Tarla gibi yolda nekadar hız edilir, bilmem. Ben şöferlik yapmadığım için tahminim yok.
Lefkoşa Karpaz yolu karanlık. Çukur çukur. Sanki arabalar tarla süren eski çift hayvana benziyordu. Ama, yoldaki arabalar moderin. Çarpık gelişme veya geri bbraktırılmanın yaşam gerçeğidir. Karpaza yaklaşıyorduk. Bu defa alerjim nedeniyle de nemin varlığını hisetim. Artık yaklaşıyorduk. Yeni birkaç günlük geçireceğim zamana doğru geliyorduk. Bu arada lefkoşadan ayrılırken ki Hocamın yükselen sesi de kulaklarıma gelip gidiyordu.
Hocam Emre Kongar sesini yükseltiyordu. Meral Akşenerin “kahramanlar” söylemine kızdı. Neymiş, adam öldürmenin de mertliğinden söz ediyordu. Hocam bana belkide bilimsel olarak önemli şu tekniği öğretmekle çok katgısı oldu: “bilimsel araştırmalarda kuşkulu olmak gerekir” diyordu. Bilimsel ve kuşku düşüncesini Hocamdan iyi öğrendim. Yeri geldiğinde de olan tartışmalarda bu düşünceği kulandım. Nitekim gerek Bahçeli gerek se Akşener konusunda bazen hocamın dahi “demokratikleştiler” değişini de bu öğretikleri ile sorguladım. Şimdi altı ay önce övdükleri demokrat dedikleri Meral Akşeneri yeniden Meral hanım olarak tam da ona uygun düşünceyle sorguluyorlar. Devlet içi kırılmalar ve bloklaşmaları yetmişlerde içinde olduğum devrimci hareketde gayet iyi anladım. Bu yüzden devlet içi bloklaşma ile hocamın bilimsel kjuşkuculuk teknikleri şimdi yorumladığım konularda bana çok katgısı oldu.
Yolculukta beraber olduğum arkadaşa bu nedenle sorduğu bazı soruları da rahatça yukarda saydığım örneklemle gayet kolay anlatıyordum. Öğrenmek ve öğrendiğini kulanmak da önemlidir. Lefkoşa Karpaz yolu hem de geceleğin bana memeleketi basit yaşananla kafamda yeniden şekilendi. Dinlediğim Emre hocamın ses yükselmesi ile de bilimsel gerçeklerle devlet olgusunu sentezleştirip saydamlaştırdım. Sonunda da Karpaza geldim. Ayırdığım yerde de odama girdim. Klavye başına oturup geenin sesizliğinde de bu makaleği yazdım. Bakalım sabah nasıl bir dünya ile karşılaşacam sorusu olmadan konuyu bitiriyorum.