Yeni yıl haftasını tamamladık. Sadece hukuk alanında olanlar bile basit sorumuzun da yanıtı gibiydi. Nereye geldik, gitişat nereye sorularına net yanıt bulma şansımız oluyor. Elbet gelinen ve gidişat ekseni, ayni zamanda müdahale edilmediğinde nerelere varılacağını da işaret etmektedir. Bunları sadece hafta içindeki yargı alanındaki hukuk gelişmeleriyle dahi kolayca anlamaktayız. Ama, tabi ki anlamak istersek. Kuşatılmış beynimizi biraz zorlama zahmetine gerirsek. Derler di ya “devlet hukuku, yargıya güvenin, bir şey yapamazlar” ezberleriyle alvunuyorduk, şimdi tuzu kuru veya şirazesi saptı kelimeleri daha inandırıcı gibi oluyor.
Yeni yılın hala K. Kıbrısta kış havası esmiyordu. Ama, ayleler ve bazı “politikacılar” uçağa biniyor. ANptep hava alanında inip Adiyamandaki mahkemeye gidiyor. Bir hafta hep başlayan mahkemeği izledik. Sorgu, yanıt, suçlamalar ve savunmalar savruldu durdu. Acı duygusal anlar ile kıvraklıklar birlikte ayni salonda yaşandı. Hafta sonu da mahkemenin 26 Nisana ertelendiği söylendi. Adiyaman depremi ile alakalıydı. Yıkılan otel altında can veren insanların hukuk öyküsü yazılıyordu. Salt depremle ve elirli çevre ekseninde işler duygusal ağıtlarla da adeta salon tarihi tanıklığı hukuki alanda yapıyordu. Ama eksiklikler de baştan sırıtıyordu. Yine de sanki TC yargısı bilinmezmiş gibi her kelime sonrası “Türk yargısına güveniyoruz” lafları da sıralanıyordu. İmar afları, denetimler ve nice olgu idiyanamede yok. Sanıkların adı dahi duyulmuyordu.
Ne tesadüf: tam da Adiyamandaki mahkeme başlarken, Japonyada daha güçlü deprem olmasına rağmen onbinler değil,
Onlarla ifade edilen ölümlr oldu. Bu kıyas dahi şimdilik gözden ıraktı. Tam da hafta tamamlanırken de birden, AKP İstanbul adayı açıklandı. İmar afları ile ünlü ulaştırma bakanı şimdi İstanbul belediye başkan adayı…
Bizim siyasiler de oradaydı. Hele Dubayli yeni yıl tatili yapanın orada oluşu kadar, kiminle Dubayde olduğu konusu da magazinleşti. Yapılan açıklamalar ise olayla hamasi saydamlaştırma acemilikleri de oldu. Hele son Fikri beyin söyledikleri, şehitlik hamasilikle adeta olayı deyil sanki proaganda yapan şahıs gibi oldu. Konuşamamanın, bilmemenin ve alışkanlıkların bir tekrarı gibi oldu. Fırsatı kulanıp hamasilik de yapınca, nasıl duruma düşmenin örneği idi. Elbet hava alanı olanları veya dışta kalan konular şimdilik gündemden kaçırıldı. Bir Adiyaman hukukuyla adeta K. Kıbrıs Türkiye gerçekliği genişliğinde sürmeğe devam ediyor.***
Yeni yıla başka hukuk alanı da oldu. Ama pek güncelleştirilmedi. Nede olsa belki umutları ve konuşmamakla yok sayma kültürü bu defa hukukta oluyordu. Tam da Romada yeni yıl tatilinde keyfe dalacak ken, İtalyan polisi bir avukatımızı tutukladı. Burada birkaç medya dışında haber olmadı. Hele de konuyla alakalı ilişkisi olduğu kurumlar hapılar ses sedasızlıkta durdular. Aslında ortaya çıkan net idi. Her zaman da uyarılan gerçekti. Nedense uluslararası hukuk denilen nesne pek ilgi göstermedi. Adeta göz yumup devam edin dediler. Ama, sonunda hukuksuzluğun bazen gelinen aşamada bir ses vermesi gerekiyormuş gibi oldu. Hem de tatilde romada. Konu elbet burada dalga geçirilen olaydı. Mülkiyet sorunu. Hukuksuzluk yanında onları satarak cepler doldurulurken ki dalga geçilen sorun..
Konuşulmama ama tutuklama olma ikilemi olunca da susarak belki başkasına gelmez beklentisine de sığınıldı. Olay tahmine göre mülk satışına yardımcı olmaktı. Biraz deşenler ise Geri Rops olayını hatırlatır. Uluslararası güçler K. KIbrısta hep göz yumarak devam dediler. Hat da yardımcı olma amacıyla da tazmin komisyonu dahi lütfedildi. Yine hırsız hırsızlığını yaptı. Doymadan da satarak yeni karlar rantiyesine geldi. Çıkılmaz bir yapı oluşturuldu. Oluşturdukça göstere göstere mafyalara dek cirit alanı açıldı. Övülerek nilyonluk sterlinler havada uştu. İnanılmaz denecek inanılır anlaşmalarla rum mülklerinden ratn sağlandı.
Şimdi hem de meclis başkanının yardımcısının eşi Romada yakalandı. Beklenti var. İşin içinden çıkamazlar duygusuyla avunuluyor. Sistem mi kendi hukukunu katlederken, şimdi nasıl hukuk sorusuyla karşı karşıya.
Tüm bunlar olurken ek gelişmeler de oldu. Adiyamana giderken, Türkiyede ayrıca ikinci kez Atalaya verilen anayasa kararına rağmen tutsaklığı bitmiyordu. Alt mahkeme ve yargıtayın üçüncü dayresi ret ediyordu. Anayasa hükmü yok sayılıyordu. Adiyamana gidenler ve konuyu konuşanların kaçı göz önünde tutu: sıfır denecek. Bir de bizde hiç konuşulmayan Demirtaş savunması vardı. Günlerce Türkiyede Demirtaş Kobani tarihi savunmasını yapıyordu. Ne TC medyası nede K. Kıbrıs kesimi bu konuyu haber dahi yapmadı. Sıralamaya devam edersek konu epey yayılır. Net olan, haftanın ilk günleri bizi hukuk denilince nerelre geldiğimizi canlı tanıklıklarla karşımıza geldi. Bunlar geleceğin de işareti. Hele de K. Kıbrıs Türkiye ekseni oldukça karanlıklaşıyor. Üstelik Antep ve İstanbul hava alanındaki iki K. Kıbrıs yurttaşına olan davranışlar dahi haber deyeri görmedi. Böylesi bir kabullenme ile yılın ilk aftası hukukla dalgalandı.