Genelde AB politikaları sık sık sorgulanmaya başlandı. Ayrıca, ayni şekilde krizler ve siyasal çözülmeler sonucu da faşist partielrin yükseldiği de görülmektedir. Bunun önemli sınavı AB parlemento seçimlerinde de sınanacak. Yine de ülkemiz onca AB seyahtnamelere rağmen, on kısgacında kalınması sonucu bunlar pek konuşulmaz. Ab sorunu denilince de temel lokomotiflerinden olan Almanya elbet göz önünde tutulması şart. AB genelindeki önemli sarsıntıların da Almanya merkezli etkielri de tartışılmazdır. Gerçek olan krizler ve takınılan politik tutumlar, AB içinde faşist hareketlerin hem de değişik şekilde yükselip devlet biçimine doğru evrildiği kesindir. Bu gelişmeleri ise Almanya gibi temel güç merkezlerinden takip etmek de gayet kolaydır.
Almanyada son haftalarda kulanılan ifadeyle “aşırı sağa” karşı gösteriler yapılmaktadır. Aslında aşırı yumuşatıcı ifade değil de resmen Faşizimle isimlendirilecek yükseliştir. Ayni şekilde devlet destekli de olan faşizme karşı gösterilerin yasal zeminde oluşurken, Filistin sorunu veya savaşa karşı eylemleri devletin yasakladığı öteki topal ördek misali de yaşandı. Aslında son yapılan adı gizli ama herkesin bildiği toplantı, olayın nerelere geldiğinin işaretlerini zaten verdi. Nazilerden, parlementere, eski askerlerden sermaye kesiminin belirli kesiminin yaptığı toplantıyla devlet içi sağa teslim olan sosyaldemokrat ve Yeşileri kıpırdamak zorunda braktı. Buna ek olarak çıkarılan göçmen yasası da faşizme yeni zemin de kazandırdı.
Oysa ayni almanya, kendilerinin konuşmadığı ama belirli kesimlerin ta baştan uyardığı başka siyasal tutumlar da vardı. Ukrayna savaşındaki tutumları, silah sektörüne verilen önemli dış ihraqcat gücü, Filistin soykırımını resmen desteklemesi israilin yanında dururken, açılan davada da İsrail lehine tanıklaşması, bir anlamda Alman siyasetinin sağa ve savaş yanlısı olması sonucu zaten faşis eylimelri de kitlesel yoğunlaşmaya dek getirdi. Sol partideki kırılmalar da adeta sağa kayışla seçenek faşizmi birlikte harmanladı.
Almanya anti Rusya ve Filistin karşıtlığını sokak kontorluna dek taşıyınca, savaş alehtarı Yeşilerin ve Sosyaldemokratların olduğu iktidarın da barışa karşı durması, zaten kültürel olarak da ırkçı eylimleri tırmandırdı. Çaykoski yasağından Rus müzisyene orkesra yönetmesi yasaklanması, bir anlamda içetki faşizmi dışa vurdu. İsrailin soykırımını direk savunma ise çoğuna birnci paylaşım dönemindeki Kağoski dönekliğini de hatırlatmaya yetip artı. Hele direk ABD arkasında sıralanma ile oluşturulan savaş, militarist ve İsrail faşist desteği kitlesel olarak seçeneği da daha sağa kaydırdı.
Yabancı düşmanlığı ve göşmenlik belirrsizliği de faşizmin ırkçı propagandasına gayet münasip geldi. Aslında Faşist Alternatif parti öyle gizli gizli tırmanmadı. Faşist eylimlerle ve Alman devlet politika tutumlarıyla taban buldu. Solun sağa kayışı ve militarisleşme direk faşizme yaradı. Karşılık da buldular. Kulanılan devlet güç politikası Alman ırkçılığını ve göçmen karşıtlığını tetikledi. Üstelik buna seçenek olacak sol kendi kendini parçaladı. Sosyaldemokrat liberalleşme ile Yeşil militarisleşme kayışı da siyasal olarak seçeneksizlikte Alternatif parti yükseldi. Zaten çoğu partinin bazı politik söylemleri direk faşist içerikliydi. Buda faşizmi sermayenin en azından bir kesiminin de desteği ile olasılığını artırdı. Bu durum artık yükselince, Almanyanın yakın tarih deneyyimini de düşününce, sokaklar bu defa anti faşist gösterilerine de koşul hazırladı. İki hafta görülen tepkiler bbunun sonucudur. Fakat, çıkarılan yeni göçmen yasasıyla adeta faşist Alternatif partiye resmen hediye gibi geldi.
Tüm bunlar tesadüflerle gelmedi. Sosyaldemokratların sağa kayışı ve Yeşilerin militarisleşmesi ile resmen koşullar sağa dönüştü. Irkçılık zemini ile militarist düşünce elbet faşist partilerin de işin e geliyor. İstenen yasaklama ise sonuçta kitlesel destek oldukça daha güçlüsünü de yaratmaya aday tutumdur. Karşıt olama ile istenen seçenek doğru bütünleşme olmadıkça, krizlerde faşizme hep seçenekleşme şansı bizat sermaye tarafından gündemde tutulur. Bu gelişmeler, öyle geribraktırılmış yeni sömürge ülelerdee değil, en gelişmiş ve demokratik hakların olduğu Almanyada oluyor. Daha ilginç, Almanyada Fistin lehine gösteri yasaklanırken, Ukrayna militaris politika uygulanarak adeta konulan demokratik kuramın nedenli geçerli olduğu sorgusunu da yaratı. Özellikle dünya siyasetindeki İsrail ve Ukrayna politikası Almanya konusundaki demokratik insan hakları siaysetini epey düşündüren konumlar oluşturdu.
Almanyada rahatsızık başladı. Biraz geç oldu. Üstelik tedirginlikde yakın tarih mirası da varken. Ayni hatayı yeniden sosyaldemokratlar yaşatıyor. Sol parti ise sağa kayarak iktidar olma çizgi nedeniyle parçalandı. Sol boşluk oluştu. Öteki partiler yeri geldiğinde faşist olguları da siyasetlerine damıtı. Şimdi son anketlerle Alternatif partinin yükselmesi korkusu gelince, tepkiseleştiler. Ama, siyasal seçenek hala yok. Almanya hala faşist israilin soykırımını hem destekliyor hem de huki olarak da savunma önerisini yapıyor. AB içi adeta gelecek parlemöento seçimlerinde endileli. Faşist dalganın nereye geldiği kuşkuları konuşuluyor. Tehlikeli olan Fransa örneği var. Sırf ulusal parti kazanmasın diye başka bir tiran olan Makron seçeneği iki dönemdir yaşandı. Ama, bu seçeneğin de ne olduğu yaşanırlığı var. Bu nedenle alman protestoları önemli. Ama, siyasal seçeneksiz oldukça da faşist galdanın durdurulması da zor. Bu gelişmeleri iyi izlemek gerekir. TTabi, AB sehayati yapıp yiyip içip gelenlerin anlatacaklarıyla değil. Hele Niyazi beyin de seçilme amaçlı geziler adeta gerçek AB ile karşılaşmamızı da engeleyecektir. Buda K. Kıbrısın kendi cendereğe konulma politiğidir.