Düşünceleri toparlamak ve onları kelimelere dökmek zor iş. Sessiz sedasız görsel sanatla anlatmaya ve yapmaya çalıştıklarımı yazı yolu ile okuyucuya aktarmak da zor… Bir süredir en rahat ettiğim yerde, ‘kendime ait bir oda’ olan atölyemde, derdimi boyalarla, çizgilerle ve istediğim başka malzemelerle anlatmaya çalışıyorum.
Kıbrıs sorunu denen siyasi, ekonomik ve sosyo-kültürel çıkmazdan kendimi ancak bu şekilde soyutlayarak nefes alabiliyorum. Kendimi ahlaki çürümüşlükten soyutlamak iyi geliyor.
Sadece sevdiklerimle vakit geçirerek veya geçirmeye çalışarak, bana heyecan veren şeyleri okuyarak ve düşünerek ruh sağlığımı koruyabiliyorum. Ancak böyle rahat edebiliyorum.
Güncel haberleri mümkün olduğunca az takip ediyorum. Başka dünyalarda derdini anlatmaya çalışan sanatçıları izliyorum, okuyorum. Bir de elimden geldiğince üretmeye çalışıyorum. Başka türlü olmuyor çünkü… Yıllar içinde edindiğim değerler, öğrendiğim şeyler ve başka bir dünya yaratma arzusu peşimi hiç bırakmıyor.
Bırakmayacak da belli ki! Denemişliğim var, en çok birkaç ay sürdü hepsi de.
Bu dertleri sanat dili ile anlatmaya çalışmanın hafifletici bir etkisi olduğunu keşfettim son yıllarda. Yükümü bu şekilde hafifletebiliyorum. Sorumlu hissediyorum kendimi çünkü.
Bir şeyler yapmaya, bir şeyler söylemeye, bir şeyler anlatmaya dair sorumlu hissediyorum. Küçücük atölyemin içinde kendimce yarattığım dünya içerisinde paralel bir gerçeklik kurarak başka mecralar üzerine düşünüyorum, çiziyorum.
Hayat pahalılığı, ekonomik kriz, döviz patlamaları devam ederken, okullar, yollar, hastaneler dökülürken ve adanın kuzeyinin her bir yanı, kurumu, kuruluşu peşkeş çekilirken, devletçilik oynayan ‘en ehil’ piyonlar devrede iken bu alanlara girmek çok zor.
Ama çok da güzel bir çıkış yolu aslında. Mücadeleden vazgeçmeden başka boyutlardan bakabilme, başka şeyleri tartışabilme, başka deneyimler yaşama iyi gelebilir hepimize diye düşünüyorum.
O yüzden de bu bahsettiğim konuları ‘başka şeyler’ başlığı altında çıkacak denemelerle sizlerle paylaşacağım.
Haa, rahatın bu kadar yerinde iken, hazır biraz iç huzur yakalamışken neden kalabalıklara karışıyorum diye sorarsanız cevabım şu olur: böylesi bir dönemde basılı bir yayın çıkarmayı şapka çıkarılacak bir eylem olarak görüyorum.
Bu gibi yayınların ömrünün gittikçe daraldığı, tabiri caizse son yıllarını yaşadığı bu dönemde ne büyük bir deneme veya kalkışma bu.
Ne güzel bir cesaret.
Ne cesur!
Başka Şeyler’de neler mi konuşacağız?
Sanatın özerkliğinden kültürel tüketime, yeni dünya düzeninden enstalasyon sanatının yeniden yapımına, sanatla direniş yollarından neo-liberalizmin sanata müdahalelerine kadar geniş bir yelpazede sanat ve kültür üzerine tartışmalar yapacağız.
Umarım keyifli olur. Haftaya görüşmek üzere!