AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 14 Şubat Sevgililer Günü’nde Mısır’a giderek “Darbeci Sisi” ile bir araya gelecek. On yılı aşkın bir süredir kopuk olan ilişkiler dikkate alındığında ziyaret her açıdan dikkat çekici. Hem zamanlama, hem politik muhteva, hem de Ortadoğu’daki denklem açısından.
Erdoğan, neden gidiyor? Ajansların servis ettiği haberlere göre liderlerin görüşmede, iki ülke ilişkileri, Gazze’deki İsrail saldırıları ve Doğu Akdeniz meselesini görüşmesi bekleniyor. Bekleniyor çünkü henüz “resmi” olarak ziyaret açıklanmış değil.
Bu sıradan bir ziyaret olmayacak. İki ülke ilişkileri 2013’ten bu yana kopuk. İhvancı rejime Sisi’nin askeri darbe ile son vermesi sonrası başlayan kriz, Mısır ile tüm bağları koparmıştı. Erdoğan, Mısır’daki iç iktidar kavgasını ülke siyasetine eklemlemiş, “Rabia” üzerinden muhalefeti ve siyaseti dizayn etmeye girişmişti.
Olası ziyaret Erdoğan ile Sisi arasındaki ilk temas olmayacak. Erdoğan ve Sisi, Eylül’deki G-20 Zirvesi ve Katar’daki Dünya Kupası’nın açılış töreninde bir araya gelmişti. Mısır ve Türkiye, ilişkileri yeniden başlatmak için yaklaşık 2 yıldır görüşüyordu.
ERDOĞAN’IN AJANDASI
• Refah Kapısı’nda seçim şovu
Middle East Eye’a konuşan yetkililer, Erdoğan’ın, 1 milyondan fazla yerinden edilmiş Filistinliye ev sahipliği yapan Gazze’deki Refah Bölgesi’ni de Filistinlilere destek vermek amacıyla ziyaret edebileceğini ileri sürdü. Ancak, bu konuda alınmış kesin bir karar yok. İsrail buna izin verecek gibi değil. Buna rağmen Erdoğan’ın olası sınıra gitme hamlesi seçim öncesi kullanışlı bir aparata dönüştürülecektir.
• Doğu Akdeniz denkleminde söz almak
Doğu Akdeniz enerji denkleminde Türkiye uzun yıllardır yalnızlığı oynuyordu. Libya’daki Trablus yönetimi ile imzalanan anlaşma ile denkleme ucundan dahil olsa da, kurulan yeni düzende Ankara kendisine yer bulamıyordu. Mısır, İsrail, Filistin, Güney Kıbrıs, Ürdün, Yunanistan ve İtalya arasında oluşturulan Doğu Akdeniz Enerji Forumu’na dahil edilmemişti. Tek taraflı hamleler yeterli değildi. Öyle ki “Mavi Vatan” ilanı dahi bir süre sonra kendisine ayak bağı olmaya başladı. Ankara ile Kahire arasında Doğu Akdeniz’de işbirliğini artırma hedefleri olacak.
• Ortadoğu denkleminde rol almak
ABD’nin Ortadoğu’da kurmaya çalıştığı yeni düzenle Türkiye’nin bölgedeki ülkelerle “normalleşme”ye gitmesi eş güdümlüydü. Abraham Anlaşmaları ile Mısır, İsrail ve BAE ile Ortadoğu yeni bir sürecin arifesinde. 7 Ekim saldırılarının yol açtığı fırtına, taşları yerinden oynatırken denklem de yeniden kurulmaya çalışılıyor. Her aktör kendi tahkimatını yaparken Türkiye de bu süreçte yeni roller üstlenmek, oluşan boşluktan yararlanmak niyetinde. Mısır ve İsrail ile ilişkilerin kurulması ABD’nin bölgesel stratejisinin bir parçasıydı. Yeni Ortadoğu denkleminde, Türkiye’ye biçilen misyon çerçevesinde Kahire-Tel Aviv hattıyla ilişkilerin “normalleştirilmesi” gerekiyor.
SAHADAKİ OYUNLAR
Ortadoğu’yu tek bir vaka üzerinden değerlendirmek kuşkusuz ki eksik kalır. Son dönemlerde yaşanan gelişmelere, görüşmelere, hamlelere bakılacak olursa bu tablonun daha net görülmesini sağlar.
• ABD’nin Suriye-Irak planları
Suriye ve Irak’ı, İran ile ön cephe sahasına dönüştüren ABD’nin bölgeye dair emperyal planlarında görünür bir değişiklik yok. Dışişleri Bakan Yardımcısı Vekili Victoria Nuland, Suriye’den çekilmeyeceklerini, Amerika’nın bölgesel çıkarlarının çekilmeyi öngörmediğini, Ankara ile de sahada iş tutmaya hazır olduklarını söyledi.
• İsrail’in savaşı yayma girişimi
Denklemin önemli aktörlerinden İsrail, Gazze’de başlattığı savaşı kademeli olarak tüm bölgeye yayma peşinde. Lübnan’dan Irak ve Suriye’ye ve hatta İran’a uzanan alanda istikrarsızlığın hakim olması Tel Aviv’in istediği tablo. Lübnan, Suriye ve Irak’ı vuran İsrail istediğini alırken ABD’nin Irak ve Yemen’e operasyonları planın işlediğini gösteriyor.
Kızıldeniz’deki saldırı ve kriz de İsrail’in işine geliyor.
• İran’ın nüfuz alanını genişletme hesapları
Bölgesel bir güç olan İran’da Ortadoğu’daki karışıklıktan faydalanarak etki alanının neredeyse sınırlarına ulaştı. Suudi Arabistan ve BAE ile ilişkileri yeniden başlatan İran, “vekil güçleri” üzerinden Yemen’den Lübnan’a, Irak’tan Suriye’ye tüm bir Şii Hilali’nde gücünü konsolide etti. Bu durum hem şimşekleri İran’ın üzerine çekerken hem de Tahran’a karşı yeni ittifakların oluşmasının önünü açtı.
SAVAŞ SONRASINA HAZIRLIK
Gazze savaşının uzaması Ortadoğu’da daha geniş kırılmaların yaşanma riskini de artırıyor. Mevcut bölgesel ve küresel dinamikler, ABD’nin gerilemeye başlayan gücü, yeni aktörlerin devreye girmesi gibi etkenler ABD’nin Ortadoğu’da istediği oyunu, istediği şekilde oynamasını zorlaştırıyor. 7 Ekim saldırılarının oluşturulmaya çalışılan Amerikan merkezli denklemi yerle bir etmesi de gösterdi ki, Ortadoğu’da İran ve Filistin’in dikkate alınmadığı veya dışlandığı planların bir geçerliliği yok.
Bu gerçeklik ortadayken bölgesel güçlerin harekete geçirildiği, İsrail’in yakın Arap komşuları Mısır, Ürdün ve Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri’nin yanı sıra Katar ve Türkiye’ye yeni roller verildiği bir sürecin arifesindeyiz. Saflaşmalar, tahkimatlar, yığınak sürüyor.
Ortadoğu’daki ve bölgedeki inşa edilmeye çalışılan yeni denklemde Türkiye’nin koordinatları da belirlenmeye çalışılıyor. O koordinatlar da Amerikan eksenli. Yandaşlar son günlerdeki temaslar üzerine “ABD ile ilişkilerde bahar havası yaşanıyor” diye sevinirken bu “bağımlılık ilişkisi” Türkiye’nin “kara kış”ına dönüşebilir!