yaklaşımlarÖzkan YıkıcıKarpaz yolundan Omorfo gecesinine - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Karpaz yolundan Omorfo gecesinine – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

İki hafta önce geceleğin Yeni Erenköyde kalacağım tesislere geceleğin ulaştım. Aldığım ilk önemli tartışma haberi ise Türkiyedeki yoğunlaşmaya giren Merkez bankası başkanının bilgileriydi. Bir anlamda klasik TC Merkez Bankasının buğday öğütmesine Erkan da giriyordu. Bu defa alınan karaarlar tartışması değildi. Ayle müdahaleli durumlardı. Herkes şu noktada duruyordu: Erdoğanın tavrı ne olacaktı. İstifa değil affetme olur inancı hep pratikte karşılık buluyordu.

Cuma gecesi de Omorfoya geldim. Tam da gelip giden internet ağında debelenirken, bu defa iki hafta önceki tartışmanın finali karşıma geldi. Birbuçuk yıl önce algı imajlarla anbalajlaşıp gelen Hafize Gaye Erkan kendi ifadesiyle “afını” istiyordu. İster istifa isterseniz görevden alındı deyin. Her ikisi de yerine oturuyor. Bu gelişme kısa zaman içinde dünyada görülmeyen ilki Türkiye yaşamış oldu. Beş Merkez bankası başkanını resmen yediler. Kimm yedi nasıl yedi o başka bir konu. Net olan, Kapitalist sistemin özellikle Neoliberal kurumsallaşmanın temel ilkelerinden biri olan Merkez bankaları böylesi bol istifalı veya görevden almalara tanık olmadılar. Buda Türkiye ekonomisinin kulanılan istikrarlı kelimesinin nedenli geçerli olduğunun da kuşkudan öte, resmen tutmadığı sonucunu göstermektedir.

En çok sıkıldığım konu, kendini kapitalist diye atlandıran, neoliebralizmi savunup Merkez bankalarının da özeerk kurum gerekçesini savunanlara ben inanmayıp eleştirdiğim Neoliebral Kapitalist durumu anlatmaktır. Son merkez bankası gerçeğinin özünde, sistem özellikle para piyasası ile eflasyonu denetleme, çareler bulma amacıyla Merkez bankalarını “bağımsız” kılma politikası izlemekteydir. Öyle ki yönetimlerin diledikleri anda finansman alana müdahale etmemek amacıyla bu kurumları özerk yapma politikası uygulandı. Kolay kolay merkez bankalarına müdahale edilmez. Bunun bedeli de parasal politikada çoğu sorumlulukla bahaneleri de bu yapılara gönderirler. Türkiye de Neoliebraleşme ile birlikte hesapta Merkez bankasını özderkleşti. Politikasında serbes braktı. Yeri geldiğinde de sırf denetim amacıyla veya politika uygulatma gücüyle dıştan İMF merkezli ekonomisler getirdiler. Bunlar da uygulamalar yaptılar.

Erdoğan döneminde Merkez bankasına fazla müdahale edildi. Hat da Nas Sureli prokram dahi dayatıldı. Son dönemdeki eflasyon tırmanması, döviz krizleri ve birçok hortumlaşma hamleleriyle birlikte Merkez bankası oldukça başkan tertipledi. Tabi kendi içinde değil, direk Beştepe kararıyla görevden alınanlar oldu. Bir anlamda dışa özerklik olmadığı bilgilerini pratikle verildi. Bu hamleler de zaten kötü akışkanlık halinde olan finansman sektörde de dalgalanmalar yaratı.

Son gelen Gaye Erkan ise ta baştan süsletilip abartıldı. Birçok olgu yok saydırtılmaya çalışındı. Amerikan deneğimini övdüler. Ama, yargıda işinin oluşu pek söylenmedi. Bir anlamda ingiltreden tekrardan Mehmet Şimşek ekonominin başına gelirken, Gaye hanım da Merkez Bankasının yönetim başkanı oluyordu. Herkes ortak politika ve içecek ilacı bekliyordu. Ama seçimler vardı. Bazı kararların da ertelenmesi, görmezden gelinmesi şartı. Para başmalar bunlardan biriydi. Alınan tetbirler anbalajla parlatılsa da en basiti eflasyon dahi önleme yerine tırmandı.

Ancak toplumsal mücadelenin kısır olması nedeniyle Gaye hanım da rakamların dahi gizleyemediği durumdan tedirgin değildi. İşler yolundaydı. Üstelik alehindeki gelişmelere rağmen kimse istifasını dahi diline almıyordu. Tek söz, Erdoğanınn yaptıkları ile bankanın açıkladığı bazı tutumların çelişmesi oluyordu.

Bu defa Türkiye Merkez banka başkanı bazı ekonomik kuram ifadesiyle “hanedan tipi paylaşım uygulamalarıyla” sonuca gelindi. Babanın yaptıkları ve birinin etrafa sızması. Sızılan anda temas denilirken, Amerikadaki kurumlardaki Noyel tatil gerçekleri yanyana geldi. Etraf ısındı. Ama, yine de kimse Erdoğanın tepkisini görmeden Erkanın işinin bitiğini açıklayamıyordu. Buda rejimin gerçeği idi. Fakat, yine de istifa etmesi gerektiğini ekonomistler vurgulyordu. Muhalefetin gündemine dahi pek gelmedi. İşler böyle olunca da yine beklenmeyen bir Cuma gecesine doğru geldiği beklenmeyenn şaşasyla Gaye şimdi ansızın fermanlı afetmeyle işi bitirildi.

Etkileri ne olurn  bilinmez. Şimşeğin şimşekli mesajları nekadar tutar da kuşkulu. Yeni başkan ise şimdiden şişirilmeğe başlandı. En tatlı yalanı yine Şimşek söyledi “ben yeni başkanı önerdim”… Vay be desem de kelimelere yazık olur.

Belli ki Türkiyen hernekadar serbes piyasa veya neoliebralizim dese de şahsım kararlarıyla işlerin işlediği belli. Ama başka gerçek de resmen hem Şimşek hem de Gaye hanım resmen para dilendiler. Bu ekonomik işleyişten elbet Martan sonra görün korkusu da şimdiden tutuğu anlaşılıyor.

Peki K. Kıbrıs: hem de buradaki kulanılan para birimi TL iken, buradaki merkez bankasının başkanı dahi Türkiyeden atanırken, tüm Kontrol Türkiyeleşmişken, diyecek söz yokmu? EN iyisi Metin beye bunu da brakalım. Nohut satışına dahi el koyan Metin bey buradaki merkez bankası veya TL gerçeğine de bir çare bulur. Diyenler olacak, Türkiyede bulundu da burasımı kaldı. Buna Tufan bey hemen ayağa kalkıp, Hazırım diyerek sırasını beklemeyen devam etsin. Ama, Türkiyeden gelen dalganın K. Kıbrısta fırtına yaratması da gayet kolay beklenecek sonuçtur.

Şeryat sokakta yankılanıyor, hilafet talepleri artıyor, tarikat cirit atışlar bakanlıkalrda yaşanıyor ve K. Kıbrısa da bunlar hep taşınıyor. Biz yine de fon kapışariciliği, AB hikayeleri ve Türkiye AB dönüşüyle Kıbrısta da çözümü sayıklayalım. Ne güzel değil mi?

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
325AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin