Bizde fazla konuşulmuyor. Sadece bir tarafından alınıp yemeceli fon havasıyla da Kıbrısa da dokunacağı yorumu dışında. Son sevgililer gününde Erdoğan Sisi veya Türkiye Mısır ilişkilerindeki diplomatik buluşma, özellikle Türkiyedeki muhalif kesimde epey deyerlendirildi. Bazıları da sıran Suriyede sonucuna hemen ullaştı. K. Kıbrıstaa ise kendine federasyoncu cepe diyen işbirlikçilik değişik kesimler, olayı Kıbrıs sorunuyla da bağdaştırma peşindedir. Fakat, doğrusunu da iitiraf edecek olursam, burada bu ilişki pek fazla ilgi görmedi. Tıpkı Kıbrıs sorunundaki son diplomatik adıyla yapılan görüşmeler gibi.
Yapılan kıyas ve yorumlarda hep eksiklikler net sırıtıyor. Ne Erdoğanın direk politik gerçeği anlaşılıyor, ne Mısırla olan son hamlenin nedenleri tam konuluyor nede genel ABD bölge siyaseti sonucunun katgıları fazla eklenmeden yorum yapılmaktadır. Daha çok, Erdoğanın “u dönüşleri ve tutarsızlıkları” moral bulgularıyla oyanalınıyor. Halbuki gerek AKP gerek ABD ve bölgesel yeni hamle sarsıntı durumları ilgili zeminin de oluşmasına yardımcı katgı yaptı. Toptan yorumlama ile öze gelme veya emperyalizim yeni sömürgecilik ilişkileriyle bölgesel hegemonya mücadelesini katmadan siyasal tüm yorumlar eksik kalır. Öyle eksik kalır ki hemen bazı Kemalist yorumcular, sıranın Suriyeye de gelmesi gerektiğini belirtiyor. Halbuki net gerçek şu: Mısır ve Türkiye her ikisi de sistemin bölgesel önemli güçleridir. Ayni zamanda Ortadoğuda oluşan fırsat boşluğunda hem Mısır hem de Türkiye kendi lehine hamleler de yapıp daha güç olmaya uğraşıyor. Yeni girişimde Amerikanın da müdahalesiyle resmen iki bbölgesel gücü mutlaka gerginlikten yakınlığa geçmeleri önemli olacaktı. Çünkü bizde pek duyulmasa da Amerikada dahi ıraktan çekilme tartışmaları başladı. Ayni şekilde de onca zayıf cılız şekline karşın ırak hükümeti de açıkça hem Türkiye hem de Amerikanın ıraktan çekilmelerini seslendirmeğe başladı. Amerika ise ırak çekilişi ama kuzey Irakda Kürdistan federal yapısında güçlolenme ikilemine de oynama şansı var. Tam da bu sırada Türkiye başta istihbarat ve dışişleri liderleri ıraka gidip görüştüler. KDP lideri Barzaniyle de görüşerek ayni zamanda Talabaninin yapısındaki Süleymaniyeye de hava yolu engeleri koymaya başlandı. Tabi AB fonu yiyen ve burada ordan alldıkalrıyla saçmalayanların söyleyecek şimdiye dek sözü olmadı.
Tam da bu sırada hem de sevgililer gününde düne dek karşıtına Sisi küçümsemesi yapan Erdoğan Mısıra gider karşıt dediği Sisiyle kucaklaşırlar. Tabi ki tüm çelişkiler bitmiştir denemez. Ama, algı olarak ters gidişatı başlatıyor haldedir. Kıyaslar başladı. Türkiye kamuoyu daha çok Erdoğanın tutarsızlıklarını sergilemekle uğraştı. Gerektiğinden fazla yayınlanan videyolarla dün ve bugün denilenlerin nedenli farklı olduğunu hatırlatı. Tutarsızlık denildi. Nedense yaşanan gerçeklerle Erdoğanın iktidarda kalma adına her yola baş vurduğu pratiği hala gereken dil kkobnuşma değerlendirmelere konulmuyor. Oysa ilhan Uzgelin de özetlediği gibi “Erdoğanınn pazarlık yapma politikasına herkes alıştı. Pazarlık yoluyla ilişki kurma normalleştirildi. Erdoğan ise prakmatik lider gibidir. Bunları bazıları pek beyenmese de alıştı. En azından pazarlıkla elde etme kuralını türkiyede işliyorlar…
Nitekim Erdoğan son dönemde net olacak bildiğimiz konularda dahi önce sert çıkış sonra da hemen yeri geldiğinde evet deme pazarlık zamana yayma siyasetini hep uyguladı. Bu can bedende oldukça ile ret edilen, sonra sesiz sedasız gerçekleştiriliyor. Tututuklu pazarlığında bunbnu yaşadık. İsveçin Nato serüveninde de yaşadık. Şimdi de Mısır konusunda yaşıyoruz. Bir farkla, Mısır da bölge gücü ollma peşinde. Erdoğanı da iyi tanıdığı için hemen evet demedi. Hala direk evet de demedi.
Bunlar olurken peşinden konulan cümle de acayip. Sanki ayni tabak içindeki elma benzetmesi gibi oldu. Oysa Suriye Mısır gibi olamaz. En başta batı ülkeleri hala Suriyedeki Esatın gitmesini istiyor. Türkiye de bu konuda resmen sahada oyuncu. Öyle oyuncu ki Suriyenin önemli topraklarını elinde tutuyor ve cihatçı gerici yapıları oluşturuyor. Onun için Mısır Türkiye ilişkisi ile Suriye bir olamaz. Suriye hala sistemce tasfiye edilmesi gereken ülkedir. Onları ya iran veya Rusya eksenli bölge olarak görüyor. Türkiyeye de ışık yakıp Kuzey Batıda yer almasına ses çıkarmıyorlar. Sanırım K. Kıbrıslı kimileri bu farkın ne olduğunu K. Kıbrısta olanlarla da kıyaslama şansları burdandır. Türkiyenin adaya çıkmasını planlayıp uygulatan batı hernekadar federasyon dese de yaklaşık eli yılına gelen fiylen ayrışmanın da ötesinde yeni defakto oluşmasına ses çıkarmadılar. İşkalin sonlanması gibi öneriyle masaya hiç gelmediler. Hep var olanın yasalaşma algısıyla oynadılar. Türkiye bu iki farkı güzel kulandı. Kuzey Kıbrıs ve Kuzey batı Suriyede resmen nifus ve mülkieytle oynandı. Onun için Türkiye istese de Amerikasız Esatla yaklaşım sergileyemez. Zaten istemiyor. Halep Musul hat arada seslendiriliyor. Misaki Milli imgesi de kondurtuluyor.
Görüldüğü gibi önce Türkiye rejimini iyi tanımlamak şart. Karşşıtın da hangi eksende olduğunu anlamak önemlidir. Sistem talebi ile sistem dışı gerçeklerini birbirine karıştırmamak gerekir. Hele Kıbrısta hiç her Ortadoğu kıpırtısında veya Türkiye hamlesine sıra Kıbrısa da gelecek demenin sadece kendi kendini kandırma olduğunu dahan nasıl anlatayım. Eğer federal istenseydi durmadan Kuzeyde defakto oynaması olurmu, yetkiler direk Ankaraya alınırmıydı? Tabi bir de AB hikayesi var ki onu çok anlatım. Sonda da ingiltrenin AB üyesüi olmadığı ve Türkiye ile ortak politik ekonomik hesaplarının iyi halerini de ekleyelim. Son olarak da biraz konu dışı olsa da Ukrayna Rusya tam anlaşacak ken onu bozanın, engeleyenin İngiltere olduğunu da birilrine yeniden anımsatayım.
Kısaca, emperyalist çağının Ortadoğu krizlerini yaşıyoruz. Görünürde Amerika bazı yeni hamleler yapma peşinde. Bölgesel parçalanma ise yaygın. Bunlar fırsat, güç denemesi ve siyasal hesaplarla öylesine kördüyüm oldu ki bir yerdeki itifak, öteki yerde karşıt olma çelişkieleriyle de bezendi. Erdoğan ise sırf iktidarda kalma adına pazarlıklı politikayla hertürlü davranışı sergiliyor. Prakmatik haliyle içte baskıyı artırırken, dışta da istenilenleri de yapmaya çalışıyor. Batı da bunu alıştı. Böylesi Erdoğanla çalışıyor. Zaten şimndilik başka çaresi de yok. Üstelik göçmen konusuyla da tanpon bölge dahi Türkiyeyi yaptı. Çıkarlar ve siyaset, krizlerde böylesi çalkantılar, savaşlarla nefes alıp kazanç sağlamaya hep juğraşır. Sistemin özünün de ta gerçeğidir.