Polis teşkilatımız büyük bir sınav ile karşı karşıyadır. Hatırlatalım; mahkeme 12 Ocak 2024 tarihinde YÖDAK Başkanı Turgay Avcı’nın diplomasının incelenmesi ve rapor hazırlanması için Polis Genel Müdürlüğü’ne gönderdi. Mahkeme bu iş için polise bir ay süre vermişti.
Peki olayla ilgili görevlendirilen polis ne yaptı? Gerekli özeni göstererek araştırma yapması gerekirken ve bir aylık süresi varken, kendisinden istenen işi sözde 2 günde yapıp 15 Ocak 2024’te mahkemeye “diploma üzerinde tahrifata kati biçimde rastlanmamıştır” yazan raporunu teslim etti.
Şimdi yine geçenlerde yaşanan Güzelyurt’taki sahte diploma vakasına bakalım. Polisler orada ne yaptı? Kendilerinden beklenen basireti ve kararlılığı gösterdiler, skandalı ve işlenen bir dizi suçu ortaya çıkardılar. Unutmayalım, Güzelyurt skandalında tutuklanan bürokratın diploması da gerçek ve tam anlamıyla üniversitenin resmi olarak verdiği bir diplomaydı. Yani Avcı davasında çalakalem rapor hazırlayan polisin ifadesiyle söylersek, “diploma üzerinde tahrifata kati biçimde rastlanmamıştı”. Ama polis bununla yetinmedi, üniversiteyi bastı ve öğrenci işlerindeki not döküm çizelgesini inceleyerek söz konusu bürokratın okula kayıt olduğu gün mezun olduğunu ortaya çıkardı.
Peki polisler aynı özeni ve duyarlılığı YÖDAK Başkanı Avcı’nın vakasında neden göstermiyor?
Bakınız, Avcı soruşturmasını sürdüren polisimize yol göstermesi için 2’si eski 2’si yeni YÖDAK üyesi olarak 15 Ocak’ta bir rapor teslim ettik. O raporda diplomanın gerçekliği ve geçerliliğinin nasıl araştırıldığını tek tek sıraladık. Birkaç gün sonra Cumhurbaşkanının Polis Genel Müdürünü aramasıyla bizi Genel Müdür ve Adli Şube Müdürü kabul etti. Orada da konuyu tüm detaylarıyla anlattık. Orada Adli Şube Müdürü büyük bir gaf yaptı ve şunu sordu: “Efendim Cumhurbaşkanının atadığı ve profesör olan birisinin üniversite öğrencisi gibi transkriptini mi inceleyeceğiz?”
Orada anladım ki Adli Şube Müdürü büyük baskı altındadır ve konuyu araştırmaya memur değildir. Bu gerçekten beni hayal kırıklığına uğrattı.
Konuşmamızın devamında, Avcı’nın Beyrut’ta elektrik mühendisliği eğitimi aldığını beyan ettiği 1980-1985 yıllarına dair ülkeye giriş-çıkış kayıtlarının incelenmesi gerektiğini de söyledik. Polis Genel Müdürü, bu kayıtların istenmesi için ilgili subaya gözümüzün önünde talimat verdi. Bu olay yanlış hatırlamıyorsam 21 Ocak’ta oldu.
Fakat pazartesi günkü mahkemede gördük ki, 21 Şubat’ta biz bunları anlatırken Avcı’nın diplomasını araştıran polis çoktan raporunu hazırlamış, 15 Ocak tarihli raporunda diplomanın tahrifata uğramadığına çoktan karar vermiş.
Acaba bu polis memurumuz bu denli uzmanlığı hangi eğitimle sağladı? Türkiye’de kâğıdı kimyasal yapısından kalitesine, yaşına kadar inceleyen ciddi teknoloji var ve Türkiye’de jandarma ve polis teşkilatı bu teknolojiyi kullanıyor. Peki bizim polisimiz göz kararıyla hangi kıyaslamaları yaparak diplomanın kâğıt yaşını, menşeini, diplomadaki mührün kaç yılında vurulduğunu, mührün menşeini, diploma üzerindeki imzaları araştırdı mı? O imzaların başka örneklerle kıyaslamasını yaptı mı? Elbette yapmadı. Halbuki görüşmelerimizde bu konuyu da kendisine anlatmıştık.
Birkaç hafta önce ortaya çıkan Güzelyurt’taki soruşturmada yapılan derinlemesine ve süratli polis araştırmasının 16 aydan fazladır ülkemizi meşgul eden Turgay Avcı vakasında yapılmamasının nasıl bir açıklaması olabilir? Herhalde hiçbirimiz, polislerimizin KKTC vatandaşları arasında ayrım yaptığının düşünülmesini istemeyiz. O halde, bu durumun açıklaması nedir?
Mahkemenin verdiği 1 aylık sürede hem diploma bilimsel yöntemlerle incelenebilir hem de Turgay Avcı’nın Beyrut’ta lisans ve DAÜ’de yüksek lisans eğitimi gördüğünü kanıtlayacak not döküm çizelgesi ve giriş-çıkış kayıtları incelenebilirdi. Elbette olmaz da, varsayalım ki belgeleri Beyrut’tan istemek zor geldi. O zaman polislerimiz Güzelyurt vakasındaki gibi Avcı’nın yüksek lisans yaptığı DAÜ kayıtlarını incelemek için neden talepte bulunmadı? Üstelik ellerinde mahkemenin diplomanın araştırılması talimatı da varken. Eğer talepte bulunsalardı, Avcı’nın yüksek lisans eğitimine başlamak için teslim etmek zorunda olduğu Beyrut’taki lisans eğitimi not döküm çizelgesine (transkript) ulaşabilirlerdi.
Şimdi mahkeme 10 gün daha süre verdi polise.
Polisimiz bu sürede DAÜ’den Avcı’nın 1980-1985 yıllarında Beyrut Amerikan Üniversitesi’nden aldığı dersleri gösteren not döküm çizelgesinin orijinal halini istemeli ve bunu mahkemeye sunmalıdır. Öte yandan işi esas aydınlatacak olan 1980-1985 yıllarına dair ülkeye giriş çıkış bilgileridir ki, bu kayıtlar Avcı’nın Beyrut’ta 4 yıl mı, 2 yıl mı, yoksa daha mı az kaldığını bize gösterecektir.
Eğer bunlar yapılmazsa ve bu iki belge ortaya çıkarılmazsa mahkemede alınacak karar her durumda sorunlu olacağı gibi, ülkemizdeki diploma denklik işlemleri açısından çok tehlikeli bir yol yargı eliyle açılmış olacaktır. Bizden uyarması…