Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2021 yılında Kıbrıs’ın kuzeyine gerçekleştirdiği ziyaret öncesi bir ‘müjdesi’ olduğunu söylemişti. Kimine göre bu müjde, KKTC’nin resmen tanınmasıyla ilgiliydi. Belki de Türkiye, dünya üzerindeki bir ülkeyi, kardeşim dediği Azerbaycan’ı bu konuda ikna edebilmişti. Kimine göre Erdoğan’ın müjdeden kastı, Türkiye’deki ‘başkanlık’ sisteminin KKTC’ye transfer edilmesiydi. Kimine göre ise Erdoğan, Maraş bölgesinin tamamını yerleşime açma kararını duyuracaktı.
***
Nefesler tutulmuş, merak arşa ulaşmıştı ki Erdoğan, Kıbrıslı muhalefet partilerinin protesto edip katılmadığı meclis konuşması için kürsüye çıktı ve “sizlere birkaç gündür gündemde olan müjdemi vermek istiyorum” dedi. “Biz bunu (konuşma yaptığı Meclis binası) KKTC’ye yakıştırmıyoruz, Cumhurbaşkanlığı binası ise İngiliz döneminden kalma bir gecekondu. Kermiya’da hem bir külliye yapacağız hem de muhteşem bir millet bahçesi yapacağız. Devlet olmanın ifadesi budur.”
Erdoğan’ın ‘müjde’ paketinden külliye, meclis binası ve millet bahçesi çıkmıştı. Kurulduğu günden itibaren, bağımsız bir devlet olduğunu gezegendeki tek bir ülkeye inandıramamış, ambargo atındaki KKTC, Erdoğan’a göre ‘devlet olma ifadesini’ bu üç yapının inşasıyla bulacaktı. Haber, halkta hayal kırıklığına sebep olmasının yanında yeni de değildi. Çünkü KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Türkiye’nin katkılarıyla yeni bir Cumhurbaşkanlığı binasının yapılacağını daha önce verdiği bir röportajda duyurmuştu.
***
Erdoğan’ın ‘müjde’ dediği inşaatlar ne sürprizdi ne de halkın talebiydi. Üstelik Erdoğan’ın konuşmasında kullandığı ‘gecekondu’ benzetmesi de çokça inciticiydi. Ama bu tavır, Erdoğan’ın ziyaretini protesto ederek meclisteki konuşmasını dinlemeyi reddeden muhalefeti haklı çıkarmıştı; çünkü partiler boykot gerekçelerini açıklarken, Türkiye ile Kuzey Kıbrıs ilişkilerinin doğru zeminden çıkarılarak buyuran-biat eden bir anlayışın hâkim kılınmak istendiği, Türkiye’nin tepeden, üstenci bakan bir yaklaşıma sahip olduğu ve bunun da sürdürülebilir olmadığını savunmuştu. Tatar, muhalefeti Rumlarla iş birliği yapmakla suçladı ki bu Kuzey Kıbrıs’ta sağın en sık kullandığı klişelerden biri.
Külliyenin yapımına, halkın itirazlarına rağmen, bölgedeki ağaçların kesimiyle başlandı. İhalesi Türkiye’de gerçekleştirilen inşaatın KKTC mevzuatı çerçevesinde gerekli izin ve vizelerinin alınmadığını söyleyen Kıbrıs Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (KTMMOB) külliyenin ‘kaçak’ olduğunu belirtti. 2023 Ocak ayında KKTC hükümeti, yeni bir yasa önerisiyle, devlete ait projeler ve uluslararası anlaşmalar kapsamında yapılacak projeler için KTMMOB’den vize alınmamasını talep eden bir adım attı. Bu, KKTC’nin bağımsız bir devlet olduğu iddiasındaki iktidarın bizzat kendi ülkelerinin kurum ve yasalarını işlevsiz kılması anlamına geliyordu. Kıbrıs Barolar Birliği Başkanı Hasan Esendağlı’ya göre, yasaya eklenen bu izin muafiyeti ile iktidar, külliye dahil pek çok yurt dışı kaynaklı projenin de yasadışı olduğunu itiraf etmiş oldu.
***
Türkiye’deki 6 Şubat depreminden sonra, çocuklarını Adıyaman’daki İsias Otel’de kaybeden Kıbrıslılar, külliye için ayrılan milyarlarca liranın depremzedeler için harcanması çağrısı yaptıysa da halkın büyük çoğunluğunun gereksiz gördüğü ‘kaçak’ külliyenin yapımına devam edildi. İhaleler yapılmış, paralar muhatapları arasında çoktan bölüşülmüştü artık. Devlet itibarının saray ve külliyeler inşa ederek ayakta tutulduğu iddiası, rant düzeni üzerine giydirilen bir kılıftan başka bir şey değil. Bunun için de ister Kıbrıs’ın kuzeyinde ister Türkiye’nin dört bir yanında olsun, bilim ve yasal mevzuatlar yok da sayılabilir, bir iki maddenin eklenmesiyle kullanışlı hale de getirilebilir. İhtiyaç dışı, üstelik de izinsiz bir külliye inşaatının bütçesi yüzlerce okul ve/veya hastanenin yapımına karşılık geliyorken, tercihin ilkinden yana kullanılmasının Anayasa’da yazan sosyal devletle yakın uzak ilişkisi yok.
***
Kıbrıs’ın kuzeyinde külliyeyle ilgili tartışmalar sürüyor. Yaşanan son gelişmeye göre inşaat, 20 Mart’ta KKTC Yüksek İdare Mahkemesi’nde görüşülecek bir davayla durabilir. Nedeni, inşaatın bir bölümünün özel mülkiyet içinde kalması. Külliyenin yapıldığı arazinin 9 dönümlük kısmı Canev Denner isimli bir Kıbrıslıya ait. Değerinin milyonlarca sterlin olduğu söyleniyor. Avrupa Gazetesi’nde yer alan habere göre, mal sahibinin 1973 yılında satın aldığı arazi 1974 askerî harekâtından sonra tellerle çevrilerek askeri bölge ilan edildi. 2017 yılında asker araziyi mal sahibinin kullanımına verdi ancak birkaç yıl sonra bölgeye külliye yapılacağı duyuruldu. İnşaat sınırının özel mülkiyete doğru genişlemesiyle KKTC hükümeti geçen yıl araziyi istimlak ederek, mal sahibinin haberi olmadan kamulaştırdı. Mahkeme’nin, Anayasa’nın amir hükmü doğrultusunda karar verdiği anda inşaattın duracağı öngörülüyor. Sonucun Türkiye’de nasıl yankı bulacağını göreceğiz.