“Üniversiteler adası” olarak nitelendirilen ülkemizin bilimsel anlamda gelişim göstermesi ve dünya ülkeleri arasında yer alması adına üniversiteler büyük önem taşırken, ülkede infial yaratan diploma krizinin yankıları sürüyor.
Sahte reçete soruşturmasının ülkede açtığı yaranın devamında patlak veren sahte diploma soruşturması, önemli yetkilerde bulunan siyasilere de sıçradı.
Konunun üzerine gidilmesi için Polis Genel Müdürlüğü önünde açıklama yapan ve devamında soruşturma kapsamında tutuklanan Eski Yükseköğrenim Planlama, Denetleme, Akreditasyon ve Koordinasyon (YÖDAK) Üyesi ve Akademisyen Prof. Dr. Mehmet Hasgüler, Murat Kanatlı’nın hazırlayıp sunduğu Yeniçağ Güncel’de sahte diploma meselesi konusunda yaşanan gelişmeleri anlattı.
Hasgüler, YÖDAK Başkanı Turgay Avcı’nın diplomasıyla ilgili mücadele verdiği dönemde ülkenin üçte birinin diplomasının usulsüz olduğunu ve üniversitelerin diploma sattığını bilmediğini vurgulayarak, olayın uluslararası bir krize döndüğünün altını çizdi
45 gündür süren soruşturma kapsamında sadece Kıbrıs Sağlık ve Toplum Bilimleri Üniversitesi’nin üzerinde durulduğuna işaret eden Hasgüler, bu olayın içerisinden çıkılmasının mümkün olmadığını ifade etti.
Hasgüler, ülkedeki üniversite sayısının 6,5’a düşeceğini ve öğrenci sayısının da 1990’lı yıllara gerileyeceğini açıkladı.
“Fakültelerin açılması siyasi iradeyle oluyor”
Eski YÖDAK Üyesi ve Akademisyen Prof. Dr. Mehmet Hasgüler, sahte diploma soruşturması kapsamında tarafına yöneltilen suçlamaları reddettiğini belirterek, tutukluluk süresinin bitmesinin ardından yaptığı açıklamada “Bizi diploma krizinden çıkışı bileti yaptılar” şeklinde açıklama yaptığını anımsattı.
Hasgüler, şöyle devam etti:
“Üniversiteyle ilgili başlayan operasyon neydi? Bir yıl diploma verildi. Tıp Fakültesi öğrencisi yoktu. Diplomadan oraya geçildi. Hangi güç odakları oraya geçilmesi konusunda yol verdi? Bakanlar Kurulu, bu üniversitenin bu tıp fakültesini YÖDAK’tan geçmeden önce İlaç Kurulu’na nasıl aldı? Hangi güç odakları Tıp Fakültesi’nden rahatsızdı?”
Tıp fakültelerinin açılma izninin öncelikle Bakanlar Kurulu’ndan çıktığını dile getiren Hasgüler, bunu YÖDAK’ın yapmadığını, siyasi iradenin gerçekleştirdiğini ifade etti.
Hasgüler, siyasi iradenin fakülte açma ön iznin verdikten sonra akademik kadronun durumuna ve teknik donanımın, öğrenci sayısının durumuna bakıldığına işaret ederek, bunlara ilaveten uzun ön değerlendirme raporları ayrıntılı olarak hazırlanmıştır. Öyle ki bu raporlar yerinde incelemeler yapıldıktan ve belli bir süreç sonunda gündemde olan 4 farklı üniversitenin Tıp Fakültesi de oybirliğiyle kararlaştırılmış olup söz konusu raporlar ortadadır ve her karar da olduğu gibi şeffaflık içinde kurulda konu ele alınıp sonuçlandırıldığını ileri sürdü.
Fakülte açma iznini bir süre durdurduklarına dikkat çeken Hasgüler, bu nedenle mahkemeye de verildiklerini bildirdi.
Hasgüler, izin verdiklerinde de vermediklerinde de çıkar ortakları tarafından mahkemeye verildiklerini belirterek, ülkedeki birçok üniversitenin çoğu devlet kurumunu yönlendirdiğini ve onlara kılavuzluk ettiğini kaydetti. Siyasi irade hem üniversiteyi, hem fakülteleri hem de onlara dair programların ön izinlerini inceleme yapmadan veriyor. YÖDAK ise el freni olmaksızın sadece teknik ve akademik inceleme yapabiliyor. Siyasi irade YÖDAK’ı kurdu ama ona el freni çekme yetkisi vermek istemedi. Neden? Kendisinin verdiği izinlerin öğretime başlama izinleri de direk verilsin diye…bunun idare hukukunun abc’sini bilenler ne anlama geldiğini çok iyi biliyorlar. YÖDAK ile siyasi irade yetki paylaşımında cimri ve hasis davranmıştır. YÖDAK’ta bu incelemeler de son derece ciddi ve ayrıntılı yapıyor. Büyük çoğunluğa veriyorsunuz. Vermediğiniz zaman ya sizi mahkemeye götürüyor veya ensesi kalın ise direk YÖK’e gidiyor. YÖK YÖDAK’ın izin vermediği birçok programa direk izin vermiştir. Bunları gözlerimizle gördük. Nasıl oldu? Onu onlara soracaksınız…. Başka bir örnek daha vereyim….Bakınız ülkemizde bir NET-Kent Üniversitesi var…YÖDAK olarak bu üniversitenin öğretime başlama iznini 13 Aralık 2018 tarihinde iptal ettik. Bunun ön iznini MEB da iptal etmesi gerekiyor. Etmediler. Ne sol ne sağ bakanlar da iptal etmedi. Bu üniversite yasada olmayan ve tanınmamış olan uzaktan eğitim yaptığını söyleyerek hala öğrenci alıyor. Mahkeme de bu üniversiteyi ara emri vererek eğitim öğretim yapmasına müsaade etti. Şimdi bu üniversite 2018 yılından beridir faaliyette ve denetim dışı bir kurum. Kuzey kıbrısta yok. Adresi bulutta. Ara ki bulasın. Büyük güvenlik açığı ortada. Polise konu intikal ettirildi. Çıt yok. Eee…Adamına göre muamele kardeşim…
“Birçok asker öğrencim oldu, böyle bir talep almadım”
Ada’ya 2006-2007’de “uçan hoca” olarak geldiğini ve Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi’nde hocalık yaptığını dile getiren Hasgüler, Barış Kuvvetleri Komutanlığı ile Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı’nda görev yapan 80’e yakın öğrencisi olduğunu ifade etti.
Hasgüler, bu öğrencilerden bazılarının Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı Yardımcısı olduğuna ve albay düzeyinde öğrencilerinin de bulunduğuna işaret ederek, kimsenin bu asker öğrencilere iltimas geçilmesini talep etmediğini anlattı.
Tezlerle ilgili öğrencilere konu dağıttığında bir istihbarat albayının Amerika ve İngiltere’nin Kıbrıs politikaları konusunu alarak 250 sayfalık yüksek lisans tezi yazdığını vurgulayan Hasgüler, 2009-2011 arasında Lefke Avrupa Üniversitesi’nde de polis ve asker öğrencilerinin bulunduğunu; usulsüzlükle ilgili muhabbet olmadığını açıkladı.
“Sahte diploma olayının içinden çıkılması mümkün değil”
Hasgüler, tartışmalı diplomalarla ilgili iki yıldır büyük çaba sarf ettiğini belirterek, bunun karşılığında büyük bir alkış da almadığını kaydetti.
Toplumun yarısının diplomasının sahte olduğunu bilse sadece Eski YÖDAK Başkanı Turgay Avcı’nın diplomasının peşine düşme yoluna gitmeyeceğini dile getiren Hasgüler, bunu Avcı’ya da söylediğini ifade etti.
Hasgüler, başka üniversitelerde de bu tür işlerin döndüğünü herkesin bildiğine işaret ederek, bunun içerisinden çıkılmasının mümkün olmadığını anlattı.
Polis Genel Müdürlüğü’nün önünde 1 Mart günü basın açıklaması yaptığına dikkat çeken Hasgüler, 8 Mart’ta da kendisini aradıklarını ve Güney Kıbrıs’tan Kuzey Kıbrıs’a geçip geldiğini söyledi.
“Bir büyükelçi 2017’de usulsüz bir Şekilde doçentlik aldı; tehdit edildim”
Hasgüler, bu konunun bir yanıyla da uluslararası kriz boyutunun bulunduğunu belirterek, KKTC ve Türkiye dışında yer alan kişilere de bu diplomalardan verildiğini kaydetti.
120 doktora diplomasının kaçının KKTC’de, Türkiye’de ve üçüncü dünya ülkelerinden kişilere verildiğini soran Hasgüler, Kıbrıs Sağlık ve Toplum Bilimleri Üniversitesi dışındaki başka üniversitelerin de Türkiye’deki bürokratlara ve daire başkanlarına usulsüz diploma verdiğini vurguladı.
Hasgüler, ülkemizdeki yetkililerin kendilerini denetlemek için başvurdukları yerlerde de benzer durumların yaşandığını dile getirerek, KKTC’deki buna yönelik adım atılamadığının düşünüldüğünü ifade etti.
2015 Aralık ayında gazetelerde çıkan yüksek lisans ve doktora ilanına istinaden bir büyük üniversiteyle ilgili yaptığı incelemede 20 kusur programın ne YÖK, ne YÖDAK ne de MEB’ten izinsiz olduğunu tespit edip kurula götürdüm ve ilgili üniversiteden izahat istendi. Lakin gördüğüm kadarıyla bir kere YÖDAK Başkanına ilgili üniversiteden yanıt hem makam olarak akademik olmayan hem de uslup olarak lakayıt olunduğunu gördüğümde bazılarının güç figürasyonunda önde olduklarını anlamıştım. Dönemin Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası (KTÖS) Başkanı Şener Elçil’in YÖDAK’ın kapısına kara çelenk bıraktığını anımsattı.
Hasgüler, Girne Amerikan Üniversitesi ile Girne Üniversitesi arasında 2015’te isim rekabeti mahkemelerde yaşanırken de olaya dahil olmak zorunda kaldıklarına dikkat çekerek, devamında sınıf öğretmenleriyle ilgili açılan programı iptal etmeleri nedeniyle dava süreci yaşandığını hatırlattı. Sonradan bütün bu sorunlar bir biçimde aşılsa bile üniversiteler ortak gailesi kaliteli eğitim yapmak yerine anlamsız rekabet ve sürtüşmelerle birbirlerini yıpratırken gereksiz kurumsal tıkanmalar da ekstra olarak yapay gündem oluşturduğunu iddia etti. Bugün yaşanan kurumsal aşınmaların sebebi ortak vizyon oluşturma ve bilim alanında yarışmanın yerini öğrenci merkezli bir rekabet ve birbirinin öğrencisini ayartma noktasına gelmiştir.
Hasgüler, Türkiye’deki bir büyükelçinin onursal doktorayı Lefke Avrupa Üniversitesi’nde kullandığını dile getirerek, bu kişinin büyük bir devlet yetkilisinin danışmanı olduğunu ifade etti.
Bu nedenle tehdit edildiğine işaret eden Hasgüler, polise gittiğini ancak konuyla ilgilenilmediğini söyledi.
Hasgüler, bu kişinin onursal belgelerle doçentlik ünvanı aldığına dikkat çekerek, “Çocuğumla karımla tehdit edildim. Ama peşini bırakmadım. Japonya’ya onursal doktora olduğunu ve söz konusu kişinin ders almadığını yazdım. YÖDAK konuyu ÜAKK’ya taşıdı ve oybirliğiyle Kurul fahri doktorayı iptal etti ve konuyu polise sevk ettik. Kurul doktorasını iptal etti. Daha sonra Lefke Avrupa Üniversitesi’ne doçentliğin iptali için gönderim yapıldı. Giriş yasağı kondu, beni tehdit eden ilgili kişi ağlayarak beni aradı. Bu 2019 yılıydı” şeklinde konuştu. O dönem meşhur akademisyenler hükümeti görevdeydi. Ağızlarını açıp tek kelam etmediler. Yani ilk usulsüz akademik yükseltmeyi iptal eden beğenmedikleri YÖDAK cesurca yaptı. Hem de kimsenin onurunu incitmeden. O günlerde bunlara karşı ne CTP, Ne UBP ne de HP ortaya bir vizyon ve kararlılık koyamamıştır. Şimdi bakın…UBP ve DP milletvekilleri arasında usulsüz diploma edinildiği konuşuluyor. CTP’nin hemen tüm vekillerinin diplomalarını polise veya başsavcılığa götürüp vermesi ve inceleme talebinde bulunması gerekiyor. Bunu bırakın ağızlarını açıp tek kelam ETMİYORLAR.
O günlerde ve sonrasında usulsüz unvan ve diplomalarla ilgili verdiğimiz mücadele 8 Mart tarihinde gölgelenmek için tutuklanmamı ve konunun peşini bırakmamı isteyenler bunu yaptırmıştır. Bakınız usulsüz diploma hususu hep vardı. Biz farklı anlayışlarda olduğumuzdan dolayı devlet terbiyemizi hep koruduğumuzdan ötürü bu işleri hukuk önünde temizlemek istedik. Kimseye çamur atmadan ve hakkaniyet içinde işimizi yaptık. Polisiye olan polise dava konusu olanı mahkemeye bizim uhdemizde olanı da yasalar ışığında YÖDAK’ya yerine getirdik. Vazifemizi yaptık. Bu bile suç oldu. Allah akıl ezan versin.
Herkesin sahte diploma konusunda bir şeyler söylediğini ancak muhalefetin de kendilerine sahip çıkmadığını anlatan Hasgüler, dönemin Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın kendisini aradığını ve “(İlgili kişinin danışmanı) Tuğrul Türkeş beni arıyor, konu nedir?” diye sorduğunu bildirdi.
“Toplumun üçte birinin diplomasının olmadığını, üniversitelerin diploma sattığını bilmiyordum”
Hasgüler, üniversitelerin Kuzey Kıbrıs’ta uluslararası akreditasyonu olan yegâne kurumlar olduğunu belirterek, devletin adına ne denirse densin ülkenin değer artışını yaratan alanın üniversiteler olduğunu kaydetti.
Ana muhalefet liderinin hükümetin başında olduğu dönemde, bir diğer akademisyenin de başbakanlık yardımcılığı yaptığı dönem olan 2022’de ortaya çıktı ki YÖDAK üyeliğine diplomasız profesör gönderildiğini dile getiren Hasgüler, üniversitelerin yara almaya o dönem başladığını ifade etti.
Hasgüler, şöyle devam etti:
“Bu ülkeye bu şekilde mi hizmet sunuyorsunuz! Bu halinizle mi federasyona gideceğiz, bu şekilde mi iki ayrı devleti savunuyorsunuz? Organik olmayan, ne söylediği belirsiz, hiçbir ideolojik hedefi bulunmayan, ideolojik hedefini yoksul kesim, ezilenler, çocuklarını okutamayanlar ve sağlık hizmeti alamayanlarla ilişkilendiremeyen bir solculuk yok olsun. Öyle bir solculuğa ihtiyaç yok.”
Üniversite kurarak zengin olmanın tek örneğinin Kuzey Kıbrıs’ta bulunduğuna işaret eden Hasgüler, 1980’li yıllarda Türkiye burjuvazisinin DAÜ’ye yurt yapmakla yetindiğini ve son 15 yıldır ise birilerinin Kuzey Kıbrıs’a gelerek yatırım gerçekleştirdiğini hatırlattı.
Hasgüler, YÖK’ün güvenlik zafiyetiyle ilgili uyarı yaptığını ve kendilerinin de fikirlerini söylediklerini anımsatarak, ancak bu izinlerin verildiğini bildirdi.
Uzaktan eğitimle ilgili ne yaptığı belirsiz olan bir kurumla da karşılaştığına dikkat çeken Hasgüler, bununla ilgili adım attığını ancak gereken ilgiyi görmediğini, kontrol dışı olan bu kurumla ilgili ileride sorunlar yaşanacağını açıkladı.
Hasgüler, kendilerinin diploma mücadelesinin kamuoyunda yankı bulmamasının altında çoğu kişinin diplomasının bulunmaması mı olduğunu sorgulayarak, toplumun üçte birinin usulsüz diplomalarının bulunduğunun ve üniversitelerin de diploma sattığını bilmediğinin altını çizdi.
“Olay uluslararası kriz boyutunda”
Hasgüler, 8 Mart’taki tutuklanmasıyla çıkış bileti olarak kullanıldıklarını belirterek, her şeye rağmen toplumun aydınlanma feneri olacaklarını kaydetti.
Siyasilere bu işin peşini bırakmaları çağrısında bulunan Hasgüler, ahalinin muhalefeti ve iktidarı bir şekilde tertipleyeceğini söyledi.
Hasgüler, üniversitelerin ne kadar zarar gördüğünün şu an hesap edilemeyeceğini dile getirerek, ne kadar akreditasyonun iptal edileceğinin şu an öngörülemediğini ifade etti.
Adakent Üniversitesi’ndeki infial yaratan olayın şikayetin belli bir noktada olması nedeniyle çok konuşulmadığına işaret eden Hasgüler, sahte diploma olayının ise uluslararası bir kriz olması nedeniyle daha ciddi bir boyutta olduğunu anlattı.
Hasgüler, olayın uluslararası bir kriz olmasının müdahalelerin kaba güçle yapılmasına yol açtığına dikkat çekerek, ülkede güç sahibi olan üniversiteler hakkında elinde bilgiler olduğunu ancak onlara kimsenin müdahale edemeyeceği düşüncesinde olduğunu vurguladı.
Hasgüler, şöyle konuştu:
“Yıl 2019. YÖK Başkanı’yla üniversitelerle ilgili görüşüyoruz. 2019’da Doğu Akdeniz, gaz ve bunun gibi konular konuşuluyor. Bazı büyük üniversiteler usulsüz diploma veriyor tamamına ceza kesiliyor. YÖK usulsüzlüğü yapanların kontenjanını düşürmüyor, yenilere bunu yapıyor. Ceza vereceksen yapana ver. Ben de bunun üzerine dedim ki ‘Sayın Başkan, bakın gidişat öyle bir noktaya gidiyor ki bu kontenjanlar kısılıyorsa yatırım yapan yeni üniversiteler öğrenci bulamazsa başka şeyler yapacaklar ve bu yapacakları şeyler hoşumuza gitmeyecek ve öyle bir noktaya gelecek ki üniversiteleri batıran YÖK ve YÖDAK olacak ama Tayyip Bey sizi de bizi de batıranlar arasında görecek.’ Öyle ki Kuzey Kıbrıs’ta üniversitelerin tek birinin bu şekilde kapatılması bile domino etkisi yapacağını ve halk içinde zafiyet olacağını ve bunun bedelinin Doğu Akdeniz’deki dengelere olumsuz yansıyacağına kadar işi taşımıştım. Hiçbir şey söylemedi kafasını salladı.”
“Ülkedeki üniversite sayısı 6,5’a düşecek”
Ülkede yaşanan gidişatın üniversite sayısının domino etkisiyle 6-6,5’a düşeceğinin göstergesi olduğunu belirten Hasgüler, şu an ön izni almış olan 12 üniversitenin kapatılacağı kararının alındığını ancak kendisinin tamamen izinli, uluslararası öğrenci kabul eden üniversiteler olduğunu kaydetti.
Hasgüler, Güzelyurt’taki ODTÜ’nün satılacağını, Kıbrıs Sağlık ve Toplum Bilimleri Üniversitesi’nin (KSTB) kapatılacağını veya Lefke’ye bağlanacağını öngörerek, KSTB’deki bazı gerçek öğrencilerin başka üniversitelere alındığı iddiaları dolaşıyor.
KSTB’nin 2018’de Nişantaşı Üniversitesi’nin öğrencilerinin gönderildiği yönünde YÖK’ten şikayet aldıklarını dile getiren Hasgüler, yaptıkları tespitin ardından öğrencilerle konuştuklarını ve bu üniversitenin programlarını askıya aldıklarını ifade etti.
Hasgüler, ülkedeki insanların ortak ilkeler, değerler etrafında buluşup, mevzuyu büyütüp, kaliteyi artırıp, dünyada Kıbrıslı Türklerin görünürlüğüne dair bir görüntü vermediğine işaret ederek, kötülük üzerinden rekabet etmeye çalıştıklarını açıkladı.
Birbirlerine rakip olmayı tercih eden bir ticaret zihniyetinin kalitede rekabet yerine kalitesizlikte rekabet içine girdiğine dikkat çeken Hasgüler, bunun da üniversite gibi bilim ve etik açısından kutsal yerler odağında yapıldığının altını çizdi.
“Öğrenci sayısı 1990’lı yıllara gerileyecek”
Hasgüler, YÖDAK, üniversite rektörleri, polis, istihbarat ve askerin de katılım gösterdiği bir güvenlik toplantısı yapıldığını belirterek, insan ticaretinin masaya yatırıldığı bu toplantıda hiçbir yol alınamadığını kaydetti.
Bunu nedeninin kural konulmaması olduğunu dile getiren Hasgüler, kural konulabilmesi için tüzüklerin yapılması gerektiğini ifade etti.
Hasgüler, “Adam oradan alıyor diğerine taşıyor. Bundan para kazanıyor. Bir gün A üniversitesinde diğer gün B üniversitesinde. Bir kısmının yüzde 30’unun sadece ismi taşınıyor. Bunu polise bildiren yok. Eğitim Bakanlığı’nda YÖKAK diye bir yer var oraya da bakan yok” şeklinde konuşarak, öğrenci sayısının gelecek yılın eylül ayında 1990’lardaki 25-30 bin gibi sayılara gerileyeceğini vurguladı.
Üniversite öğrenci sayısındaki hedeflerin 2012-2015’li yıllarda çok büyük olduğuna işaret eden Hasgüler, T.C. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da bu konuda açıklama yaptığını anımsattı.
Hasgüler, banka krizinde 10 bin insanın parasının battığını ve bu konunun Meclis’e gittiğini hatırlatarak, ülkede 10 bin kadar insanın öğrencilere kiraladığı dairelerin bulunduğunu anlattı.
Bu kadar insanın öğrencilerin kiralarından mahrum kalırsa ne yapacağını soran Hasgüler, bunun, olayın sadece küçük bir boyutu olduğunun altını çizdi.
Hasgüler, üniversitelerin bilim üreten, bilimi yayan, bilimle yükselen değerleri olan birtakım yerler olarak düzenlenmesi gerektiğini belirterek, bu yönlerden eksiklik yaşandığını kaydetti.
Hasgüler, Ülkede çok sayıda doktora yapan kişi olmasına rağmen düşünce dünyasının kurak olduğunu dile getirdi.
“Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın istifa etmesini bekliyorum”
YÖDAK Üyeliği görevinde bulunmamasına rağmen Orta Asya’da 12 uluslararası anlaşma yaptığını dile getiren Hasgüler, Azerbaycan’da Kırgızistan’da ve Özbekistan’da da konferans verdiğini ifade etti.
Hasgüler, 2011’de de görevde olmadığına işaret ederek, Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’na danışmanlık yaptığı bu dönemde Kıbrıs Ulusal Bilimler Akademisi’ni (KUBA) önerdiğini anlattı.
KUBA’nın Güney’de de bulunmadığını ve yasasının hazır olduğunu söyleyen Hasgüler, bütün dünyadaki bilim insanlarının yer alacağı bir akademinin söz konusu olduğunun altını çizdi.
Hasgüler, Eroğlu’nu ikna ettiğini ancak Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın bunu yapmadığını belirterek, 2018’in Şubat ayında ise dönemin Kıbrıs Cumhuriyeti Başkanı Anastasiadis’in bunu kısa bir süre içerisinde kurduğunu kaydetti.
2020’de bilim diplomasisi bağlamında Rusya’dan Putin’e de danışmanlık yapan bir bilim insanını ülkeye getirdiklerini dile getiren Hasgüler, kendileri böyle adım atarken şu an çok farklı şeyler konuşulduğunu ifade etti.
Hasgüler, ülkede bir şeylerin değiştirileceğine, sahada bir tasarım yapıldığına işaret ederek, 1974’ten günümüze kadar Yeni Kıbrıs Partisi (YKP) dışındaki tüm partilerin oylarının düşeceğinin altını çizdi.
“KKTC’de hükümet olmanın bir anlamı yok” eleştirisini de cevaplayan Hasgüler, ancak eğitimin düzeltilebileceği değerlendirmesinde bulundu.
Hasgüler, eğitimin de sağlığın da parasız bir şekilde bir düzene girebileceğini belirterek, 1974-2024 arasındaki siyasi sisteminin tamamının boşa çıkacağı öngörüsünde bulundu.
Meşru olmayan bir sistemin arkasında Ankara’nın durmayacağını kaydeden Hasgüler, çok kısa bir süre içerisinde Cumhurbaşkanı ile Başbakan’ın istifa etmesini beklediğini söyledi.
Hasgüler, Kıbrıs Türk toplumun ülkede yaşananlardan dolayı çok ağır bedeller ödediğini dile getirerek, yetiştirdiği değerlerin göç ettiğini ifade etti.
İnsanların bir kısmının kendi vatanında bulunamadığına işaret eden Hasgüler, burada farklı aktörlerin rol oynadığını anlattı.
Hasgüler, “rol oynadığını sanan” aktörlerin bu durumuna kamuoyunun da alıştığına dikkat çekerek, bu kişilere güven duymadıklarının altını çizdi.
“Üniversitelerin değerinin farkında değiller”
KSTB’nin dışındaki üniversitelere girmedikleri sürece üniversitelerin zarar göreceğini belirten Hasgüler, soruşturmanın 45 gündür sürmesinin kabul edilemez olduğunu kaydetti.
Hasgüler, üniversitelerin uluslararası piyasada kıymetli maden gibi olduğunu dile getirerek, ancak bunun farkında olunmadığını ifade etti.
“Mal varlığım ortada”
“Nereden Buldun Yasası”nın YÖDAK’ı kapsamadığını belirten Hasgüler, şöyle devam etti:
“Ben 2011’de annemin 100 bin TL verdiği, benim de 2011’den itibaren ödemeye başladığım ama zannedersem 2016’da YÖDAK’tayken taksidi bitmiş bir dairem var. Bunun dışında ne dairem, ne tarlam, ne de arsam var. Bir de bisikletim var; arabam da yok. Arabam hiç olmadı. Başka hiçbir şeyim yoktur. Bu kadar.”
Bu yasanın böyle kurumsal bir yer için de geçerli olması gerektiğini belirten Hasgüler, bu dönemde herkesin kendini şeffaf bir şekilde ortaya koyması gerektiğini kaydetti.
Hasgüler, 2016’da yaptığı YÖDAK binasının önünde bu sorunlarla ilgili basın toplantısı yapıp birçok konuyu orada da söylediğini ortaya koydu.