Memleket gündemini sarsan sahte diploma skandalında tutuklanan zanlıların tümü dün itibarıyla serbest bırakıldı.
Masumiyet karinesine önem vermeliyiz ve bu bağlamda tutuklanan herkesi kesin suçlu olarak ilan etmek hiç doğru olmaz. O yüzden davalar görülmeden net bir ifade kullanmak istemem. Lakin duruşmalarda polisin ortaya koyduğu birçok emare işin çok vahim bir boyutta olduğunu gösteriyor.
Fakat diploma işinin bu kadar büyük olması ve olayın derinleşmesi bir takım büyük sıkıntıları da beraberinde getirmiş durumda.
Toplumun genelindeki algıysa şu: Bu iş bir yere kadar gelip duracak!
Nitekim dünkü Avrupa Gazetesinin iddiası başka tutuklama olmayacağı, bu işin buraya kadar olduğu şeklindeydi.
Olur mu olmaz mı bilmem ama soruşturmayla ilgili bir takım enteresan gelişmeler olduğunu söyleyebilirim.
Mesela soruşturmanın başında bulunan Polis Genel Müdür 1.Yardımcısı Ahmet Beşerler’in önümüzdeki Cuma günü itibarıyla yaş haddinden emekli olması durumu.
Aldığım duyumlara göre, Beşerlerin görev süresinin uzatılması için yaklaşık 6 ay kadar önce önerge sunuldu. Onunla birlikte Ombudsman’ın, Kamu Hizmeti Komisyonu Başkanının ve Sayıştay Başkanın görev sürelerin de uzatılması için ayrı ayrı önergeler sunuldu. Bir tek uzatılan görev süresi Sayıştay Başkanının oldu. Beşerler’in süresiyse uzatılmadı.
Türkiye, hem iyi bir tahkikat memuru, hem de dürüst bir polis olduğu için Beşerler’in görev süresinin uzatılmasında ısrarcı oldu. Ancak hükümet bu konuda ayak sürüdü ve bu durum iki ülke arasındaki iplerin gerilmesine neden oldu.
Denilen o ki gerek koalisyonun büyük ortağı içinden gerekse de hükümetin diğer ortaklarından bu uzatmaya karşı belirgin bir isteksizlik olmuş. Kimi çevreler de Beşerler’in ciddi soruşturmalarından rahatsızmış.
Bir başka sıkıntılı durum ise meclisteki ana muhalefet CTP’nin bu uzatma konusundaki pasif duruşudur. Hükümete hiç baskı yapmadılar, konuyu açmadılar ve konuşmadılar.
Bana konuşan kaynak bu tavrı son derece sıkıntılı bulduğunu söylüyor. Yoksa onların da korktuğu bir şeyler mi var? Fısıltı gazetesi bu konuda çoktan mesaiye başladı ve hepimiz biliyoruz ki gerçekler ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır. Yanlış anlaşılmasın, imada bulunmuyorum ama yarası olan da gocunsun yani, o noktada bir şey yapamam.
Öte yandan sahte reçete soruşturmasını da yürüten, kimsenin gözünün yaşına bakmadığı için de zaman zaman kamuoyunda tepkilerin hedefi olan Ahmet Beşerler’in 60 yaş haddinden dolayı emekli olacak olması, soruşturmaların akıbeti açısından hiç de olumlu gelişmeler olarak anlatılmıyor.
Aldığım bilgilere göre polisin elinde soruşturma kapsamında 645 kişilik bir liste var.
Bu liste sadece bir üniversiteye ait olan liste. İşin içine olası diğer öğretim kurumlarını da katarsak -düzgün olanları tenzih ederim- gerçek rakam kolaylıkla binlerle ifade edilebilir.
Peki soruşturmalar bundan daha ileri gidecek mi? Şimdilerde herkesin sorduğu soru bu!
Öyle görülüyor ki Türkiye tarafı bu konuda çok ciddi bir isteklilik içinde görülüyor. Hatta dün adaya gelen YÖK heyeti birinin daveti ya da isteği üzerine değil, kendi araştırmasını yapmak için buraya geldi.
Basında konuyla ilgili çıkan haberlerde, sanki de bizim yetkililer çağırmış da geliyorlar gibi bir hava var ama bendeki bilgi tam da tersi yönündedir”.
Elbette bu yazdıklarım güvenilir kaynaklarımdan aldığım bilgilerdir, bir gazeteci olarak sorumluluğum olduğu için aldığım bilgileri masumiyet karinesini göz önünde bulundurarak aktarmaya çalışıyorum.
Çünkü böylesine önemli, hayati bir konuda ortaya atılan iddiaların, yazılıp çizilen şeylerin süratle yayıldığını ve bir algı oluşturduğunu görebiliyoruz.
Gerçekten toplumun en çok güvendiği kurumlar olan asker ve polisten kişilerin bu skandala karışmalarının halkın gözünde büyük sıkıntılar doğurduğu, doğuracağı bir gerçektir.
Ama maalesef biz gazeteci milleti olarak genelde drama ve trajedi peşindeyiz. Gazetecilik yaptığını sananların tek hedefiyse zaten budur. Hal böyle olunca da yalan yanlış haberlerin ışık hızıyla yayılması gayet normal oluyor. Ama bu normalleşme hali hiçbir zaman doğru kabul edilemez.
Ezcümle, tekrardan başa dönecek olursam, KKTC tarihinin belki de en büyük skandallarından bir tanesi olan sahte ya da usulsüz diploma işi mızrağın artık çuvala sığamayacağı noktalara gelmiştir.
Ne kadar kapatılmaya çalışılırsa çalışılsın bu saatten sonra bunu oldukça zor bir durum olarak görüyorum.
Gerçi diyeceksiniz ki “burası KKTC, burada her türlü mucizevi manevra olur.”
Doğrudur, olur olmasına da yok da bu kadar!