Çocuk, kadın, yaşlı, genç, öğretmen, yardım çalışanı demeden, mahalleleri, hastaneleri, okulları, Birleşmiş Milletler binalarını bombalamak yetmedi, İsrail geçtiğimiz hafta aynı gün içinde Şifa Hastanesini yerle bir etti, İran’ın Suriye’deki konsolosluğunu vurdu ve Gazze’de yemek yapıp dağıtan, biri Amerikalı olmak üzere, farklı ülkelerden yedi yardım çalışanını bombaladı. Irak ve Suriye’deki işgalci ABD askerlerine saldırı olunca “Bir Amerikalıya zarar gelirse cevabını veririz” deyip bu ülkeleri bombalayan Biden, Filistin’de İsrail’in öldürdüğü Amerikalı yardım çalışanı için önce “Sinirliyiz, kalbimiz kırık” demekle yetindi, ardından ön seçimlerdeki soykırım karşıtı çekimser oyların kritik eyaletlerde devam etmesi ve yardım çalışanlarının öldürülmesi sonucu artan iç ve dış tepkiler sonrası İsrail’e sivilleri öldürmeme ve ateşkes için çabalama çağrısında bulundu.1 Diğer taraftan aynı günlerde Biden yönetimi İsrail’e 18 milyar dolar değerinde 50 adet F-15 uçağı satışına onay için Kongreye baskı yapıyordu. O klişe soruyu ben de sorayım: Üçüncü dünya savaşına mı gidiyoruz?
Ünlü Marksist Coğrafyacı ve Antropolog David Harvey’e göre evet, üçüncü dünya savaşının eşiğindeyiz.2 Harvey, devam eden Ukrayna ve Gazze savaşları, krizlere karşı yıllardır her yerde devlet eliyle uygulanan kemer sıkma politikaları ve buna bağlı olarak yükselen otoriter lider ve rejimlerin 1930’ları hatırlattığından ve bu sefer eğer bu gidişatı engelleyemezsek nükleer bir dünya savaşı tehlikesinden bahsediyor.
KEMER SIKMA VE FAŞİZM
Krizler kapitalizmin doğasında var. Her krizde de hükümetlerin uyguladığı reçeteler aşağı yukarı aynı: Bütçe kesintisi adı altında sosyal yardım, eğitim, sağlık, konut harcamalarından kesintiler, özelleştirme paketleri, gerici vergiler, enflasyon karşıtı önlemler vs. hepsi halk düşmanı icraatlar. Hiçbir yerde ve hiçbir zaman bu reçetelerin borçları azaltma ya da ekonomiyi büyütme gibi hedeflere ulaştığını göremedik. Ekonomi Profesörü Clara Mattei’ye göre zaten amaç da bu değil; amaç kapitalist sistemin savunusu, işçi hareketlerini ve başka bir dünya taleplerini bastırmak.3 Mattei ve Harvey’e göre bu kemer sıkma ve neoliberal politikaların sonu da genelde otoriter rejimlere, faşizme çıkıyor. Bu politikalar halklara ancak devlet zoruyla, şiddetle kabul ettirilebilirken, acı reçetelerin sonucunda daha önce devletten ve hükümetten hak talep eden konumundaki işçi, emekçi bir anda temel ihtiyaçları için yardım kuruluşlarına el açan muhtaçlara dönüşüyor. Devlete yabancılaşan, günlük yaşamlarını iş, aş, barınma gibi temel ihtiyaçları için endişelenmekle geçiren kitlelerin vatandaşlık bağını neoliberalizm ancak milliyetçiliği pompalayarak kurabiliyor. Rıza üretmek için bir yandan milliyetçilik ve dinin diğer yandan bireycilik ve tüketimin teşvik edildiği, sosyal dayanışmanın çeşitli şekillerinin tahrip edildiği bu tip zeminlerde yetişiyor faşizm. İkinci Dünya Savaşı öncesi faşistler de yıllarca süren kemer sıkma politikaları sonrasında, hatta bu politikalar karşıtı söylemlerle iktidara gelmişti. Bu kemer sıkma ve faşizm hatta sonraki yıllarda neoliberalizm arasındaki ilişki bununla da sınırlı değil. Franz Neumann’a göre faşizm bir devlet kapitalizminden çok aslında “Büyük sermaye ve yönetici elitlerin birbirinden kopuk, irrasyonel, devlet dışı rejimi.”4 Bugün de dünyanın farklı yerlerinde halk düşmanı kemer sıkma politikaları ve neoliberalizm yıllardır süregelmekte; milliyetçilik, din, göçmen düşmanlığı, narsist politikacılar ve otoriter rejimler de birçok yerde yükselişte.
GAZZE EŞİĞİ
Harvey, analizinin savaşlar kısmını çok üzerinde durmadan geçiştiriyor. Ancak Gazze’de soykırım yaparken aynı anda çevresindeki ABD kontrolü dışındaki ülkeleri bombalayan ve nükleer bir güç olan İsrail ile ona açık çek veren ABD, bu “Üçüncü dünya savaşı mı çıkıyor” sorusunun şu an en yakıcı, en acil muhatapları.
İsrail bir yerleşimci sömürge projesi ve Gazze’de devam eden soykırım da bu yerleşimci sömürgeciliğin bir parçası. ABD’nin bölgedeki varlığı ve kontrolü için İsrail hayati önemde. 1948’de 750 bin Filistinlinin zorla ve şiddetle yerlerinden edilip topraklarının çalınmasıyla başlayan, 1967’de 250 bin kişinin daha aynı akıbete uğradığı ve hiçbirine geri dönüş hakkının tanınmadığı bu etnik temizlik süreci bugünlere kadar aynı taktiklerle devam etti, ediyor. ABD’nin bu işgal, mülksüzleştirme, etnik temizlik ve soykırıma desteği ve Filistin halkının elindeki her araçla direnişi de on yıllardır devam ediyor. Bugün gelinen noktada İsrail’in bir şekilde durdurulması ve bir an önce kalıcı ateşkes ilan etmeye zorlanması Harvey’in eşiğinde olduğumuzu söylediği bir dünya savaşının engellenmesi için en acil taleplerden.
Biden geçtiğimiz haftalarda katıldığı bir televizyon programında kendisini siyonist olarak tanımlamış, ünlü İsrail lobisi AIPAC’in en çok bağış yaptığı, İsrail-Filistin konusunda Condoleezza Rice’ın bile sağında yer alan5 ve henüz genç bir senatörken bile “İsrail olmasaydı biz bir İsrail icat etmek zorunda kalırdık” diyen biri. Bu durumdaki Biden’ı Birleşmiş Milletler ya da uluslararası mahkemeler değil, özellikle tarihsel olarak işçi şehirleri barındıran ve aynı zamanda seçimlerin en kritik eyaletlerinde kendi seçmeninin örgütlediği soykırım karşıtı hareket sıkıştırıyor. En son Wisconsin’de Demokrat Parti seçmenleri ön seçimlerde 47 bin çekimser/boş oy attı. Biden, bu kritik eyaleti 2020’de sadece 20 bin oy farkla kazanabilmişti. ABD’nin BM güvenlik konseyinde sonunda bir ateşkes çağrısını boykot etmeyişini de Biden’ın İsrail’e sivil kayıpları azaltma ve ateşkes için çabalama çağrısı yapmasını da bu eyaletlerdeki işçilerin, emekçilerin, gençlerin, örgütlediği bu “çekimser” hareket üzerinden okumak lazım. Bir umudumuz bu hareketin daha da büyümesinde.
[1] 30 binin üzerinde Filistinli öldürülürken ateşkes çağrılarına kulağını tıkayan Biden’ın aralarında ABD, İngiltere, Avustralya, Polonya vatandaşlarının olduğu 7 kişi ölünce ateşkes çağrısı yapması da ayrı bir mevzu.
[3] Mattei, Clara E. 2022. The Capital Order: How economists invented austerity and paved the way to fascism.
[4] Neumann, Franz. 2009. Behemoth: The Structure and Practice of National Socialism, 1933-1944.
[5] Geçtiğimiz çarşamba günü Condoleezza Rice’ın eski danışmanı ve donemin ulusal güvenlik konseyi sözcüsü Elisa Rice bile Biden’in İsrail’e kayıtsız şartsız desteğine isyan etti.