1945 yılında, II. Dünya Savaşı’nda yaşanalar nedeni ile İngiltere’de halkın tepkisi İngiliz İşçi Partisi’ni güçlü bir şekilde hükümete getirdi. İşçi Partisi’nin parlementodan geçirdiği ilk karar sömürgelere tedricen ögürlük verilmesi idi.
Bu kararı dikkate almayan Emekçi Halkın İlerici Partisi (AKEL), Yunanistan Komünist Partisi (KKE) Genel Sekreteri Zahariadis’in ‘işçi sınıfını örgütleyin ve Yunanistan işçi sınıfı ile bütünleşin (ENOSİS) direktifine uygun olarak hareket etmeyi seçti.
Bu noktada, Yunanistan’ın ‘YALTA’ konferansında batı blokunun egemenlik alanında bırakıldığını kısacası Sovyetler Birliği’ni II. Dünya Savaşı’ndan başarı ile çıkaran Stalin’in Yunan komünistleri terk ettiğini dikkate almadılar.
Yunanistan’da başlayan ve 1948 yılına kadar süren iç savaş sonunda komünistler, Sovyetler Birliği’nden katkı almadan umutsuzca Anglo-Amerikanların desteklediği kral taraftarları ile savaşarak mücadeleyi kaybettiler.
Bu komünist kıyımının önde gelen aktörü Kıbrıslı bir aileden gelen George Grivas ve onun X örgütüydü.
Enosis mücadelesini ileriye taşıyamayan AKEL’in bu rolünü Makarios liderliğindeki Rum Ortodoks Kilisesi üstlenerek 1950 yılında plebisit düzenledi.
Barışçı eylemlerle olayı uluslararası alana ve Birleşmiş Milletler‘e taşıyan kilise Yunan hükümeti ve İngilizler’in engeli ile karşılaşınca Yunanistan’dan Grivas’ı Kıbrıs’a getirerek EOKA örgütü altında silahlı mücadeleye başladı.
Bu aşamaya kadar ‘Bizim Kıbrıs diye bir sorunumuz yoktur’ diyen Türkiye İngilizlerle birlikte hareket ederek bir yandan EOKA’ya karşı Türk Mukavemet Teşkilatı’nı (TMT) devreye koydu. Diğer taraftan da ‘Taksim’ tezini ortaya attı.
EOKA’yı kuran Grivas bir Yunan subayı olup, Yunanistan iç savaşında İngiliz ve Amerikalılarla çok yakından çalışmalar yapmış biriydi, öte yandan TMT’yi kuran General Daniş Karabelen ve Rıza Vuruşkan da Kore’de İngiliz ve Amerikalılarla çok yakın çalışmış ve Seferberlik Tetkik Kurulu adı altında NATO’nun organize ettiği kontrgerilla örgütlenmesinin yetkilileriydiler.
Görüleceği üzere iki toplumu çatıştıranlar aynı odaktan talimat almaktaydılar.
Provokasyonlarla çatışmalar tırmandırılır ve İngilizler polis yaptıkları Kıbrıslı Türkler’i de Kıbrıslı Rumlar’ın üzerine sürerken ayrılığı derinleştirmek gerçek hedefti.
Akan kandan, gözyaşından beslenen şovenizm her iki toplumun ayrılığı için çok uygun bir zemin bulmuştur.
1958 yılında Vali Harding bir çözüm planı hazırlar, plan tedricen Kıbrıs’a bağımsızlık vermeyi öngörmektedir.
Çatışmaları durdurmak ve planı görüşmek için Yannakis Matsis aracılığı ile EOKA’nın ikinci adamı Kriyakos Matsis’e planı ulaştırır.
Kriyakos planı okur ve uygun bularak son kararı vermek üzere Grivas’a gönderir. Grivas Enosis gerçekleşinceye kadar eylemlere devam edilmesini emreder ve planı reddeder.
Kriyakos Matsis ‘Buraya kadar, bu herif Türkiye’yi işin içine sokacak ve Kıbrıs sorunu hiç bitmeyecek’ der.
Ne ilginçtir ki kısa bir süre sonra Kriyakos Matsis’in gizlendiği Dikmen’deki sığınak İngilizlere ihbar edilir ve Kriyakos öldürülür.
Kriyakos Matsis 1958 yılında durumu görmüş ve açıkça ifade etmiştir. Bununla birlikte ‘Bu toprakların sahibi ne Kıbrıslı Rumlar, ne Kıbrıslı Türkler, ne Ermeniler, ne Maronitlerdir. Bu toprakların sahibi bu topraklara ter dökenlerdir‘ diyebilecek kadar evrensel düşünen bir insan bunun bedelini hayatı ile ödemiştir.
Aynen Fazıl Önder, Ayhan Hikmet, Müzaffer Gürkan, Derviş Ali Kavazoğlu ve nice yurtseverler gibi…
Kısacası bir gizli el Kıbrıs’ta barış ve huzurun gelmesini asla istememektedir. Kıbrıs’ta çözüm Anglo-Amerikanların çıkarlarına hizmet etmediği müddetçe asla gerçekleşmeyecektir.
Bölünme ve ayrılık onların eseridir ve çözüm yine onlarla uyumlu bir planla gelecektir.