Sadece bugünle konuyu sınırlayacam. Türkiyedeki yerel seçimler sonuçlandı. Hemen herkes olduğu yerden atıp tutmaya başladı. Karşıtın yenilmesine sevinilirken, arada olan gelişmelerle, gelecek tavrı da okumama sığıntısı yeniden başladı. Sabahtan beri duyduklarım ve olanlar ne denli uçurum oluştuğunu tekrardan anlıyordum. Fazla tartışmaya girmedimi çünkü herkes öyle fetişizmin tutsağına düştü ki hala kurgularla avuntu tenbeliklen de iyice saydamlaştı.
Konuyu daha çok K. Kıbrıs ekseniyle ele alacam. Birçok gelişmeler peşpeşe gelirken, ya duymama veya kendini tatminle çıkarı koruma duruşu, gerçekleri gölgeğe çekip oyalanma döngüsüne soktu. Herkes artık Erdoğanın bitiğini veya bu fırsatın batıyla yaklaşılarakn çözüm geleceğini anlatıyordu. Hep karşılaştığım gerçeğin yeniden karşılanmasıydı. Çünkü ezberle öyle kopuş oldu ki ingilterenin dahi AB üyesi olmadığı dahi unutuldu. Tam da foncu ve teslimieytcilerin hava atışları olurken, yeniden telikesine işaraet etiğim Kayum durumu haberi okundu. Vanda seçimi kazanan DEM parti üyesinin mazbatası alınıp AKP temsilcisine verildi. Bu dahi gölgede fonculu düşünceleri savunanların uyanmasına yetmedi.
Sabah TV Mayısta prokrama çıktım. Basın özetlerindeki özellikle bazı akademisyen ve eski birokratların yorumları okunurken, artık kendimi tutamadım. Görüşler sanki herşey yolundaydı. Ama tekrar edelim, hala TC AB eksenini okuma zahmet olmuyor. Türkiye Batıya yaklaşmak zorunda, yaklaşırken de Kıbrıs sorunu da etkilenip çözüle bilinir deniliyordu. Ayni tennare. Halbuki defalarca yazdım ve yazacam. Sabahleyin prokramda da tekrarladım. Türkiye batının ve özellikle Nato ve Amerikan politika dışında değildir. Kuzey Suriyede olmaktan tutun uygulanan politika hepsi ayni eksenin sonucudur. Bazı koşulalr daha oluşsun diye algı probagandası ve talepler vardır okadar.
Daha somutuna gelelim: şu anda ne AB nede Türkiyenin nerede ise tüm siyasal kesimleri üyelik istemiyor. Ona göre denklem kuruldu. Tıpkı göçmenler anlaşması veya Kuzey Suriyede Türkiyenin çıkmaması gibi. Benzeri de K. Kıbrıs için de geçerli. Üye olmayan Türkiyeye müsadeler ve Türkiye de AB ilişkilerinde kendine göre iki tarafalı denklemi oluşturdu. Bu hala görülmüyor.****
Seçimler sonrası birçok gelişme oldu. Her taraf kendine göre okudu. Son yazılarımda ısrarla batı Türkiye kesimine Kürt konusuna dikat etmeleri için praikle yaşanan olgulara dayanarak uyarılar yaptım. Hat da seçim destekleri ve kitlesel itifak birlikteliklerdeki ikilemi de anlatım. Nitekim belli ki AKP bu konuyu hemen kulanıma sürdü. Seçimi hem de yüsek rakamla kazanan Van belediye başkanının mazbatasını alındı. Tepkilere göre devamının da geleceği kesin. Zaten Erdoğanın seçim sonrası konuşmasında hedef tahtasında kürt kesimi vardı. Sadece TC içi kürtler değil Suriye ve ırak coğrafyasını da kapzayacağı açık ifadesi vardı. Şimdi seçim sonrası sarhışluğunda olan ve oldukça kitle abartılı laflar sıralayanlar yine tıpkı iki kez olduğu gibi Kürt ilerindeki DEM başkan larının görevden alınıp kayum atanmasına sesiz mi kacaklar?
Türkiyenin eğer Erdoğanı sonun başkanlığını devam etirme ve demokratikleşme hedefi varsa, Van olayı önemlidir. Bir sınamadır. Yoksa Kürtler batıda desteklesin ama kürt ilerindeki seçimlerde destek vermeme paradoksu yeni versyonuyla tekrarlnacak mı..
Tam bu gelişmeleri kovalarken, bizim anık olduğum insanların konuşmaları banbaşka dünyada çözüm ve demokrasicilik beklerken, israilin Şamda bulunan iki iran generalini katlettikleri haberi de araya sıkıştı. Ayni anda israilin Gazze katliyamlarının devamı da normalleşmenin daha gerisine dek düşmenin gölgesine sığındı. Bunlar israilin bölgesel yayılma faşist siyasetinin önemli adımalrıdır. Birbakın: Türkiye sınır ötesi operasyon mesajı veriyor, İsrail Şamdaki iran generalerini katlediyor. Gazze hikayesi artık normalleşti. Sıkılmadan medya Amerikanın uğraşlarını övme çabasına girerken de aniden yeniden Amerikanın israile nilyarlarca dolar silah vereceği bilgisi de sıkışıyor.
Gelişme çok. Kovalamak gerekir. Ama yetniyor. Siz gerçeklere ulaşsanız da bunu anlatacak kitle pek yok. Öyle ki değişik kesimlerin yalanyanlış sözleriyle yeniden tekrarlarla avunuluyor. Oysa gerçek olan her alanda hamleler varken, Kıbrısta şimdilik fazla bir gelecek görülmüyor. Elbet güvenlik konseği sekreteri uğraşır görülmek zorunda. Üstelik risksiz ve fazla rahatsız olan da yok. Sadece kendi taraftarlarını uyutma var. Türkiye ise son yerel seçim sonuçlarıyla birlikte Şimşeğin de istenilenleri yapma yarışındayken, kolay kolay KIbrısta hamle yapıp çözüm roluna giremez. Zaten kendi yeni taktiği ile Fidan kendisi değil sanki atadığı Ertoğruloğluyla açıklıyor. Hala yenidir B.M. temsilcisi Ankarada Fidanla görüşürken, açıklama Ankaraya çağrılan Tahsin bey tarafından yapıldıydı. Bu taktiği dahi anlaşılmadı.
Gerçekler kovalanıuor. Anlaşılmak isteniyor. Ama gerçekleri yakasak da bunu anlayacak nieyt yok. Kendi hayali ve çok bilmişlikle demokrasicilik oynanıyor. Öyle teslim olundu ki TC yerel seçimlerinde kazanan kesime teprik mesajı dahi çekilmedi. Parlementer partiler ağızlarını aşmadı. Ama kendielrini değil de ötekini suçlayarak da moral buluyorlar. Sömürgesel gerçeğin Ortadoğuda olma coğrafyanın acı içirilen ilacın ta kendisidir.