Seçimlerin üzerinden bir hafta geçti. Van’daki mazbata kumpası sonrası ortaya çıkan direniş ve dayanışma İstanbul seçimlerinin ikinci turu havası yarattı. Şimdi analiz ve ders çıkarma zamanı. Her seçimde olduğu gibi hesaplaşmanın büyüğü yenilen tarafta. CHP büyük bir zafer kazandı ama sandığa gitmeyen ya da ideolojik olarak alternatifini seçen seçmen AKP’deki oy kaybının en önemli sebebi. Evrensel gazetesi salı günkü manşetiyle durumu “AKP’yi ‘ekmek’ çarptı” diye özetledi. Ama neden şimdi? 14-28 Mayıs’ta ekonomik durum daha mı iyiydi? İşin ekonomik analizini Ümit Akçay’dan okumanız için şuraya bırakayım. Bu köşenin adı olan medya tarafına bakalım. AKP’li hesapları bir haftadır izliyorum, ekonomi önemli bir etken elbette ama faturayı daha çok iletişimdeki sorunlara kestiklerini söyleyebilirim. ‘Halk küstü’, ‘halk cebini düşündü (dolayısıyla davayı sattı)’ dan başlayıp ‘halka küsülmez, hata bizde’ye çıkan türlü ifadeler ama dönüp dolaşıp şuna geliyor ‘biz anlatamadık’. Bu hafta takip ettiyseniz özellikle Van kriziyle birlikte ortaya çıkan AKP içi bir çekişme, hesaplaşma söz konusu.
Bir haftadır önümde kapağında Cavit Çağlar’ın gülümsediği, Hulusi Turgut imzalı bir kitap duruyor. Baş kısımda ailesine ilişkin bölümler hariç, kendisine “Yaver Çağlar” lakabını takanlara “Evet, Baba’nın yaveri gibiyim…” cevabını verecek kadar adanmış Çağlar, neredeyse her sayfada Demirel’e hayranlığını dile getiriyor. Kitapla yerel seçimin ne alakası var derseniz, şöyle kuralım:
1980 darbesi sonrasında siyasi yasaklar Özal’ın tüm gücüyle karşı çıkmasına rağmen 1987’de kalkıyor. Özal bu yenilginin üzerine hemen bir erken genel seçim ilan edip, Demirel güçlenmeden iktidarını sağlama almaya çalışıyor. Bu seçimlerle ilk kez milletvekili seçilen Cavit Çağlar heyecanla iktidar olup olamayacaklarını soruyor. Demirel, o seçimde değil ama bir sonraki seçimde iktidar olacaklarını müjdeliyor. 1989’daki yerel seçimde DYP ikinci parti olacak. 24 Ocak kararlarıyla arzu edildiği gibi maliyet emekçinin üzerine yıkılmış, örgütlerin kolu kanadı darbeyle kırılmış, yine de 89’da direnen kamu işçileri var, halk meydanlarda açlığını kazanda taş kaynatma eylemleriyle gösteriyor. Çağlar, “Kurtar bizi baba!” sloganlarını gururla anlatıyor. Geçen hafta sık sık anılan 89 yerel seçimleriyle bu seçimlerin ilk benzer tarafı ekonomik koşullar, ikincisi alternatifin ortaya çıkması. 1991 Genel seçimlerinden önce Özal’ın önemli bir hamlesi var, özel televizyon. TRT hiçbir zaman bağımsız değildi ama bu kadar pespaye de değildi o dönem. Turgut Özal’ın oğlu Ahmet Özal ve Cem Uzan İsviçre’de Magic Box’ı kuruyorlar, Almanya üzerinden Star 1 olarak yayına başlıyor, ilk özel ve de Erdal İnönü’nün deyimiyle “korsan TV”, çünkü henüz yasa yok. Buna rağmen belediyeler çanak antenlerle bu ‘suç’a ortak oluyor. “Kanalda, devamlı şekilde bize saldırıyorlardı. 80 öncesinde döneme ait görüntüler yayınlıyor, ‘Vay efendim bunlar Türkiye’yi kan gölüne çevirdiler’ diye yoğun bir propaganda yapıyorlardı” diyor Çağlar. Ardından hemen harekete geçip ulusal bir televizyon kurmak için ABD ve Avrupa’ya inceleme turuna çıkıyor. Çağlar yasal televizyon kurmak için Demirel’in tavsiyesiyle yasal düzenleme bekleyecek ancak Özal medya gücüne rağmen 1991 seçimlerini kaybedecek. Çağlar’ın ikinci büyük medya girişimi, 1996’da Çiller’e kaybedip DYP’den istifa ettiği döneme denk geliyor. 1996’da temeli atılan NTV, 97’de yayına başlıyor. Lansman töreni Çağlar’ın en sevdiği yerlerden Çırağan Sarayı’nda, iki yıl sonra hemen yanındaki DGM’de yargılanıp tutuklanacak. 99’da da kanalı Ferit Şahenk’e devredecek.
DYP’den istifa ettikten sonra 28 Şubat döneminde Erbakan’dan, 2002 seçimleri sırasında Erdoğan’dan teklif aldığını söylüyor. Hatta Çiller’e kızıp, 2002 seçimlerinde Bursa için AKP’ye destek veriyor. Yıllar geçiyor, o arada neler olduğu kitapta yok. 2015’te Rus uçağının düşürülmesiyle çıkan krizde arabulucu rolüne bürünüyor, yanında destek Hürriyet gazetesi var. 9 Ağustos 2016’da Hürriyet’in manşeti “Rusya ile krizi bitiren gecenin öyküsü: 03.00 Mektup Operasyonu”. Nazarbayev’den sonra ikinci kahraman Çağlar. 2017’de bu hizmetlerinden dolayı Kremlin’de dostluk nişanı verilecek. 2018 Mart’ından itibaren Hürriyet artık Doğan Grubu’nda değil. 2019’da TMSF’ye borçlarını ödemiş Çağlar medyaya geri dönmeye niyetlenecek, hem de 1996’da NTV’yi emanet ettiği Nuri Çolakoğlu ile. Ama heyhat bu sefer olmayacak. Olay TV, 2020 Kasım’ında büyük bir heyecanla başlayıp bir ay sonra kapanacak. Kanal yöneticileri siyasi baskı altında olduklarını anlatacaklar, Çağlar HDP yayınlarını bahane edecek.
Girişimci ruhuyla her daim övünen Cavit Çağlar medyanın gücünü en erken keşfeden siyasetçilerden. Ancak işlerin emir-komutayla yürümeyeceğini bilecek kadar akıllı. O nedenle 2020’de hükümetin istediği yöneticileri atayıp yola devam etmek yerine kanalı kapatıp çekildi. Onun gibi nice sermayedar var. Şimdi AKP iletişim ‘analistleri’ “biz gündem yaratamıyoruz” diye ağlıyor. Gündem belirlemenin temel matematiği 1970’lerde çizildi, medya insanların ne düşüneceğini değil, ama ne hakkında konuşacağını belirler. Kimseyi konuşturmayan, hep aynı türküyü söyleyen AKP’nin medyası elinde patladı. Haber kanallarının tuluat olarak nitelendirilebilecek performansı sadece eğlence olsun diye kırpılıp sosyal medyaya düşüyor. Yazıyı 15 Temmuz’un medya kahramanı Hande Fırat’ın programda konuklarına serzenişiyle bitirelim:
“Nasıl gidiyor muhabbet? Moderatör başka işlerle ilgilenmiyor, haberlere bakıyor. Peki, tamam konuşun siz kendi aranızda…”