yaklaşımlarÖzkan YıkıcıReferandum üzerinden yirmi yıl geçerken - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Referandum üzerinden yirmi yıl geçerken – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Annan planının KIbrıstaki referandum üzerinden tam yirmi yıl geçti. Zaman olarak epey, tarihi olarak kısa denecek sürecin ifadesidir. Bu yılki referandum CTP faaliyetleriyle biraz daha gündemleşerek gelip çatı. En azından konu gündem edildi. Öyle edildi ki meclise yansıyış ise benim uyarılarımın nedenli önemli olduğunu da kanıtlıyordu.

Gerçekten, Pazartesi günkü meclis tartışmaları paradoksal ironilerle doluydu. Eğer olay tam unutulsa, sanırsın ki plana hayır diyenler evet deyip şikayetname yapıyor gibiydi. Madalyonun öteki yüzünde ise zamanında evet deyip birçok konuyu gizleyerek ve sisteme uyarak günümüze gelen CTP de başka konum sahneliyordu. Ama net olan, Meclisteki gerilim ve konuşma şekileri yirmi yılki Annan planıyla alakası dahi yok. Hele kürsüdeki Ankara atamalı Antalya davetiyeli makama oturtulan Tahsin bey AB şikayetnameleri yapıyorken oldukça saçmalıyordu. Çünkü aslında KIbrısın tümü AB üyesi olacakken, oraya göderilen ve imza atma yerine saklanan Tahsin bey, Günümüz Kıbrıs AB gerçeğinin de simgesidir. Şu anda K. Kıbrıs Muktesebat dışındayse, resmen imza atışında “Türk tarafının” imzalamaması olduğu hep akıldan sildirtiliyor.***

Gelelim benimle alakalı ifademe: son dönemde özellikle katıldığım etkinliklerden sohbetlere dek hep şu uyarıyı yapıyordum: mutlaka Annan planı yeniden değerlendirilmelidir. Üstelik zamanında direk yaşanıp yeni sıçramanın nedeni olan koşulların da anlatılması acildir. Annan planı sürecini birlikte yaşadık. Neden bu sonuca gelindiğinin de önemli örülen taşları vardı. Bunların çoğu konuşulmadığı için de giderek unuturuldu. Kpenhak zirvesinden güvenlik sorununa veyan neden üçten beş versyona geçişler gibi durumlar çok önemlidir. Bunların biri olmasa bugün başka sonuç konuşacaktık. Ayrıca arada yakalanan Türkiye gerçeği hiç konuşulmadı. Devlet içi çatışmalardan tutun Kopenhak konusunda oy birliği ile imzalamama kararları da hemen hemennhiç ele alınmadı. Doğrudur: plan yaşandı ve referandumda sonuçta karşılık bulmadı. Ama zaten liderler de imzalamadığı için tümden evet çıksa da uygulanacak diye sonuç olacak demek değildi.

Bunlar daha konuya başlarken nedenli önemli olguların şimdiden hafıza dışına itildiğini göstermektedir. Yine, bugün CTP Annan planı ile alakalı konferanslar yaptı. Fakat, hep kendi eksenli kesimlere yer verdi. Öteki kesimlerin adı dahi anılmadı. Nostajik bilgiler, günümüzdeki umut satışları ile partinin koltuğa gelme hesaplarının bütünseleştiği uygulamalardır. Belli ki CTP yeniden koltuğa oturma hesapları yapıyor. Öteki Annan plancılara yer verilmedi. Böylelikle rahat rahat Mehmedaliden gazetecilere diledikleri gibi kendilerini övme ve önemli durumları yok sayma ekseniyle konu kendi yandaşlarına aktarıldı. Aynen Akel de ayni rolü oynadı. Zaman zaman denilen Akel CTP çelişkisi hikayelsi masal olduğu da pratikle kanıtlandı. Kendi tutumları hiç sorgulanmaz. Hele referandum sonrası CTP eksenli yönetimlerle geçilen ikinci ganimet döneminin adı konulmaz. Yine de şunun hakını verelim: CTP kendi siyasi çizgisi var. beyeniriz beyenmeyiz o başka. Ama tıpkı Annan planını kulanıp koltuğa oturduğu gerçeği gibi. Sonuçta kendi siyasi tavrına uygun referandumunnyirmici yılını deyerlendirdi. Kitlelerini toparladı. Beraberinde de eylem için Cumayı gösterdi. Siyaset doğru yanlş, sonuçta örgütlü hareketle gündem oluşturur. Kitleleri etkiler ve iktidar için kulanır. Anann planını da bu yıl anlatılar ve panelerle deyerlendirdi.

Benim belirtiğim, konunun unutturulmaması için tekrardan değerlendirilmesidir. Ama karşılık bulmadım. Herkes bu koşullardan ne yazık nemalanıyor. Bir yanda rumların hayırını kulanıyor, öte yandan koşulalrla da birşeyler koparıyorlar. Böyle kamuoyu çoktan oluştu. Karşıtı suçlama ve fırsatı deyerlendirme kültürü teslim olunan nsömürge ülkelerde rovançtadır.

Yine de eksiklik sırıtıyor: Annan planı dönemi doğrudürüs tam deyerlendirilmedi. Önemli gerçekler hep ötelendi. Hele bu gerçeklerin ötelenmesi de kendine çıkar sağladıysa daha bir karanlığa gidiliyor. Ozaman da Tahsin gibileri kalkıp açıkça “biz evet dedik” yalanını rahatça söyler. Akelin güvence istemesini dahi endişeyle karşılayıp “bize verdiğiniz söz vardı” savunusuyla faaliyet yapan Gülü de hiç anmayarak işi kurtarıyoruz. Ozaman dda şu kuşku daha bir öen çıkıyor: Annan planı Kıbrıs çözümünden çok yeni dönemde sıçrama alanı olarak görevini yaptı. Erdoğan Türkiyede iktidarını güçlendirdi, beklenen krediyi aldı. Kıbrıs ise AB üyesi oldu. Ama bu süreçte olmaz denilenler de yasalaştırıldı. Kimisi uygulanarak kimisi de çözülmedi denip ayni yanlışlar tetiklendi. Mülkiyetden yurttaşlığa bunlar hep yaşandı. Ama o denilen Uluslararası hukuk hiç buraya uğramadı.

Aslında gerçeklik annan planının kendisindeydi: kabul edilmediği anda yok hükmündeydi. Oysa hala bizde olsun olmasın her konuda Annan planı atıfı yapılmaktadır.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
325AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin