Kıbrıs‘ın kuzeyinde önceleri “Kara para aklanıyor mu?” şeklinde konuşulan iddialar, son yıllarda, “Hangi sektörde daha çok kara para aklanıyor?” şeklinde devam ediyor.
Türkiye‘nin arka çöplüğü haline gelen ada yarısının kara para piyasasında da sadece Türkiyeli ensesi kalın sermayedarlar veya Rusya ve Ukrayna mafyaları gibi suçlular değil artık bizler de varız.
Özellikle, hangi sektör olduğu fark etmeksizin bir gerçek var; Kara para ve yolsuzluk iddiaları her ortaya çıktığında karşımıza mutlaka siyasi bağlantılar da çıkıyor.
Hem de bürokratından en üst düzeydeki sözde seçilmişine kadar.
Dikkat çekici bir diğer detaysa; bu işlerle anılan birçok kişinin de daha sonra siyasete girmeye çalışması.
Yani siyaset alanı, bu işlerin temizleneceği bir merkez olmaktan çıkıp bu işlerin örtüleceği, içine girildiğinde bürünülecek dokunulmazlık zırhı ile yargılamalardan kaçılabilecek bir alan haline geldi.
Artık bu işlerin içinde olanlar, yetkilerle donatılmış Bakanların yakın ahbabı olmayı değil bizzat o kişinin kendisi olmayı istiyor.
Böylesi daha garanti.
(Aslında bu kültürel yozlaşmanın ve asimilasyonun da getirdiği sosyolojik sonuçlar ancak bu başka bir yazının konusu)
***
Tartışmalar “oto galeriler mi?“, “kripto para ofisleri mi?“, “casinolar mı?“, “emlak ve inşaat mı?” yoksa “döviz büroları mı?” gibi birçok sektörün olduğu kabarık bir liste üzerinden yürüyor.
Son bir yılda mantar gibi mahalle aralarında bile açılan oto galeriler bu işin gözdesi olsa da ben yasası ve mevzuatı bile olmayan ve sözde lisansı olan kripto para ofislerinden bahsetmek istiyorum.
Evet yanlış duymadınız, ‘KKTC‘ yasal mevzuatında böyle bir düzenleme yok!
***
Oto galeriler akımından önceki akım olan ve bugün hala devam edem akım kripto para ofisleriydi.
“Finans şirketi“, “ticaret” gibi isimlerle kurulan şirketlerle açılan ofisler, bir anda ülkenin her yerinde, sokak aralarında bile karşımıza çıktı. Parası olan olmayan herkes bir umut bir hayal buralara üşüştü.
Herhangi bir yasal mevzuatı olmayan, soğuk cüzdan gibi dijital işlemler üzerinden yapılan bu para alışverişlerinin nasıl vergilendirileceği hiç konuşulmazken, bir kuruş eksik vergi yatıran küçük esnafın bile peşine takılan Vergi Dairesi de, “Biz nasıl vergi alacağız?” demedi.
Ofisler ne beyan ederse, ne derse onun üzerinden vergi almaya devam eden Vergi Dairesi, buralarda dönen gerçek parayı nasıl tespit ediyor? Nasıl denetliyor?
Elbette bunlar yapılmıyor. Yapılmıyor ama Vergi Dairesi “Çıkar bakalım soğuk cüzdanını, oradan denetleyeceğim” de demiyor.
Tabi aynı şey “Kripto parayla ödeme alınır” ilanı bulunan oto galeriler, mağazalar ve diğer tüm işletmeler için geçerli.
Bu işletmelerin kripto üzerinden aldıkları ödemeleri Vergi Dairesi sorguluyor mu? Görebiliyor mu? Hayır!
Milyon dolarların döndüğü piyasada, ne belirtiliyorsa onun üzerinden 3 kuruş vergi alınıyor.
***
Gelelim siyasete.
Turizm Bakanı ve Ulaştırma Bakanının adı rüşvet, kara para aklama ve yolsuzluk iddialarıyla anılıyor.
Meclis Başkanının adı puro kaçakçılığıyla, atanmış Cumhurbaşkanının adı da koyun kaçakçılığıyla…
Sayısız vekilin ve Bakanın adı sahtecilik, rüşvet ve suçların ve dolayısıyla suçluların üzerini örtmekle anılıyor.
Tek ortak noktaları var; DOKUNULMAZLIK!
Bu kişilerin çoğu bu suçlara bulaşıp hatta bazıları yargılandıktan sonra siyasete giriyor, kimileri de siyasetin içindeyken.
İşte bu alanda iş yürütenlerin iştahını kabartan da tam bu!
Bu yüzden Meclis Kürsüsü dokunulmazlığı dışındaki dokunulmazlıkların kaldırılmasını reddediyorlar hep bir ağızdan. Her konuda birbirlerini yiyen siyasilerin ortak görüşte oldukları en önemli konu bu!
Peki ne deniyor son dönemde; Temiz Siyaset Temiz Toplum.
Bu denirken ne konuşuluyor kulislerde; Bu gibi suçlarla anılanların siyasete girme hazırlıkları.
***
Aldığım duyumlardan biri Hakan Törehan ve Ebru Törehan çiftiyle ilgili.
Geçtiğimiz dönemde UBP destekli Belediye Başkan adayı olan ve dağıttığı milyon dolarlara rağmen seçilemeyen Ebru Törehan’ın, partilerle pazarlık halinde olduğunu duyuyorum. Milletvekili olmak istiyor!
“Bir sen eksiktin” dediğinizi duyar gibiyim.
Peki ne olmuştu geçmişte bu çift hakkında ve şu anda kripto para piyasasının neresindeler?
***
Hatırlanacağı üzere Hakan Törehan Aralık 2017 yılında “Suç Gelirlerini Aklama” (İnternet Üzerinden Yasadışı Sanal Bahis Oynatan Sitelere Finans Sağlama) suçlamalarıyla tutuklanmış ve ardından eşi Ebru Törehan da aynı suçlamayla (Ağustos 2018) tutuklanmıştı.
Hakan Törehan polise verdiği gönüllü ifadesinde ise “kaçırıldım” diye bir iddia ortaya atarak Osman Aydeniz ismini vermiş, daha sonra İngiltere’de işlediği “Uyuşturucu” ve “Hırsızlık” gibi suçlardan arandığı anlaşılan Aydeniz, Girne‘de polise giderek teslim olmuştu.
Yani Törehan’ın çok ilginç bir hayatı vardı, neden kaçırıldığı veya tutuklanana kadar bunu neden şikayet etmediği de hiçbir zaman anlaşılamadı.
Hatta Törehan’ın teminata bağlandıktan sonra polise giderek ıspat-ı vücut yapmamak için sahte doktor raporu düzenlediği ortaya çıkmış ve bu raporu onun için temin ettiği söylenen Mustafa Abraşoğlu kişi de tutuklanmıştı.
Yargılama sonunda (Aralık 2023) Hakan Törehan hapis cezası almıştı.
Girne Kaza Mahkemesi’nde Yargıç Meltem Dündar huzurunda görüşülen davada kararı okuyan Yargıç, Törehan’ın online bet için program yazan kişi olduğunu belirtmiş ve Törehan’ı 1 yıl hapis cezasına çarptırmıştı.
Yani Törehan’la ilgili iddialar iddia olmaktan çıkmış, kesinleşmiş bir suç ve hüküm haline gelmişti.
***
Ebru Törehan‘la ilgili davada ise Mahkemede olguları aktaran polis, “Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Yasası’na Aykırı Hareket Etmek” suçundan tutuklanan Ebru Törehan’ın adına toplam 384 bin euro değerinde yedi adet lüks araç olduğunun, Çatalköy’de alınan villa için 438 bin TL, Girne’de alınan daire için ise 103 bin TL ve 9 bin sterlin ödendiğinin tespit edildiğini söylemişti.
Polis Mahkemede; 26 Aralık 2017 tarihinde Başsavcılık tarafından başlatılan soruşturma kapsamında, Girne’de faaliyet gösteren ve zanlının eşi Hakan Törehan tarafından işletilen Meedwood İstanbul Film Stüdyosu isimli işyerinde yapılan aramada; Beden Eğitimi ve Spor Yasası’na aykırı olarak internet üzerinden yasadışı bahis ve kumar oynatan sitelere yurt dışından edindikleri farklı banka ve kişilere ait hesaplar üzerinden finansal hizmet sağlandığının tespit edildiğini anımsatmıştı.
Polis, zanlı Ebru Törehan’nın 15 Aralık 2017 tarihinde eşi Hakan Törehan’ın mahkemeye çıkarılması esnasında, Girne Karaoğlanoğlu’ndaki bir bankada bulunan ve suç gelirinden elde edildiğine inanılan 235 bin TL’yi çekerek konu parayı saklaması için adı belirlenen bir şahsa emanet verdiğini ve daha sonra paranın emanetçi tarafından zanlının eşi Hakan Törehan’a verildiğinin tespit edildiğini de aktarmıştı.
Polis zanlının işlediği suçun yasada 15 yıl hapis ve/veya 500 bin TL para cezası gerektiren bir suç olduğuna vurgu yapmıştı ancak Törehan’ın yargılama sonucunu bilen yok!
***
İşte bu aile karşımıza daha sonra Değirmenlik Spor Kulübü’nü satın almaları, Ebru Törehan’ın 2022 yerel seçimlerinde Değirmenlik‘te UBP destekli Başkan adayı olması ve Miracle Kripto Para şirketini kurmalarıyla çıkmıştı.
Kulübün adı da Miracle Değirmenlik Spor Kulübü olarak değiştirilmişti. Hakan Törehan Başkan olmuştu.
İnanılmaz bir para akıtılıyordu kulübe, bugün hala öyle. Miracle Spor TV bile kuruldu, ihaleye çıkıldı, yayın hakları satıldı.
Transferler, tesis sözleri, her yerde reklamlar, vs.
Basına da deli gibi para akıtılıyordu. Ebru Törehan Asbaşkan olmuştu.
Medya Miracle haberleriyle adeta yıkılıyordu, su gibi para harcanıyordu.
Elbette 3-5 kişi hariç hiç kimse “Bu değirmenin suyu nereden geliyor?” diye sormadı.
***
Sonra UBP Belediye Başkan adayı olarak karşımıza çıktı Ebru Törehan ve yine tüm medyaya müthiş bir para akışı vardı.
Bu işlere bulaşmış herkes gibi bütün medya ondan “yardımsever iş insanı” diye bahsediyor, yaptığı bağışları ballandıra ballandıra anlatıyordu.
Ama Törehan ne yaptıysa ne ettiyse seçimi kazanamadı.
UBP’ye küstü sonra, yolları ayırdığını açıkladı. Bir süre spor kulübü hariç sessiz kaldı.
***
İşte şimdi tam da bugünlerde Ebru Törehan‘ın yeniden siyasete girme girişimleri konuşulur oldu kulislerde, şimdiden anketler yaptırdığı, sağ partilerle pazarlık masasına oturduğu dillendiriliyor.
Elbette “dokunulmazlık” zırhı önemli.
Hatta bunu kazanmak için UBP ile tekrar masaya bile oturabilir Törehan çifti.
Peki zaten kılavuzu karga olduğu için burnu çirkeften çıkmayan UBP böyle bir para kaynağını tekrar kazanmak istemez mi?
İster tabi.
Karşılığında da “dokunulmazlık” zırhını giydirir.
Zaman ne gösterecek bilinmez.
Ama kara parayı, yolsuzluğu, rüşveti, yasa dışı bahis ve diğer tüm suçlarla ilgili iddiaların yargı önüne çıkması, bunları yapanların ifşa edilmesi, temiz siyaseti yeniden dizayn etmesi gereken siyaset alanına, tam da bu suçlara bulaşanların hakim olması; değil adaleti ve temiz siyaseti sağlamak, kocaman bir örtüyle hepsinin üstünün örtülmesi demek.
Seçimlere ne kaldı?
Bekleyip görelim.
***
Türkiyeli Gazeteci Seher Sultan‘ın da bu konuyla alakalı floodunu aşağıya bırakıyorum. Okunmaya değer iyi bir araştırma.