AKP ve MHP’den CHP’ye geçen belediyeler, iktidardan devraldıkları borçları belediye binalarına asmaya başladı. Buna göre öğreniyoruz ki, İstanbul Sancaktepe Belediyesi’nin yaklaşık 2 milyar lira borcu varmış. Edirne Keşan Belediyesi’nin toplam borcu 483 milyon 337 bin lira. Son üç ayda 13 milyon 181 liralık kuruyemiş, kahve, çiçek, oyuncak, lokum ve buna benzer alımlar yapılmış. Trabzon Ortahisar Belediyesi’nin borcu 800 milyon lira, iki dönemdir AKP tarafından yönetilen İzmir Kiraz Belediyesi’nin borcu 332 milyon 51 bin liraymış. Bir milyon nüfusu olan Denizli’de, belediyenin borcu 11 milyar 130 milyon lira. MHP’den CHP’ye geçen Bartın Belediyesi 251 milyon borç yapmış. Uzayıp giden bu listede bir de kayyum yönetimlerinin borçları var. 2019 seçimlerinde HDP’nin kazandığı ancak ardından kayyum atanan Suruç’ta borç 176 milyon, Siirt’te 457 milyon. Bunlar, hizmet edilen nüfus göz önünde bulundurulduğunda oldukça çarpıcı rakamlar. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, Sosyal Güvenlik Kurumu’na en çok borcu olan beş belediyenin CHP’li olduğunu açıkladıysa da Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın verilerine göre Hazine’ye en çok AKP’li belediyelerin borcu var.
2023 seçimlerinden sonra Hazine ve Maliye Bakanlığı koltuğuna oturan Mehmet Şimşek kamu idarelerinde tasarruf tedbirleri alınmasını istemişti. Harcama kalemleri içinde taşıt kiralama ve temsil-tanıtma-ağırlama giderlerinin fazlalığı özellikle dikkat çekiyordu. Ancak yıl sonunda ortaya çıkan rakamlar bütçede tasarruf yapmak bir yana harcamaların daha da arttığını göstermişti. Rekor, temsil ağırlama giderlerindeydi. Erdoğan’ın, 2021 yılında yayınladığı, kamu kaynaklarının ekonomik ve verimli kullanımına ilişkin tasarruf genelgesinde kamu hizmetlerinin bütçe içinde kalınarak azami tasarruf anlayışı içinde yerine getirileceği, bütçeye ilave yük oluşturacak faaliyet genişlemesine gidilmeyeceği, faaliyet alanları ile ilgili olmayan herhangi bir harcama ve taahhütte bulunulmayacağı belirtilmişti. Ne Erdoğan’ın ne de Şimşek’in tasarruf tedbir taleplerine uyuldu. Bunu hem geçmişte yapılan harcamalardan hem de bugünkü devasa borç yükünden görüyoruz. Zaten adı üzerinde bu bir talepti ve uyulmaması durumunda herhangi bir cezai yaptırımı da yoktu.
Arşivi biraz karıştıralım. BirGün muhabiri İsmail Arı’nın AKP’li Bursa Osmangazi Belediyesi’yle ilgili yaptığı bir dizi haber, iktidar yönetimindeki pek çok belediyenin son beş yıllık özeti gibi. Osmangazi Belediyesi 2019’da TRT’de yayınlanan Diriliş Ertuğrul dizisinin sekiz ayrı bölümüne toplam 32 saniyelik verdiği reklam karşılığında yapım şirketine 427 bin lira ödemiş. 2019 yerel seçim öncesi belediye başkanı Mustafa Dündar seçim kampanyası için belediye kasasından yaklaşık 2 milyon lira harcamış. 2020 yılı Denetim Raporu’nu hazırlayan Sayıştay denetçileri, belediyenin mülkiyetinde olan tarihi Abdal Kültür Evi’ni bedelsiz olarak 10 yıl süreyle İnsan Vakfı’na tahsis edildiğini tespit etmiş. UNESCO tarafından Başkan Mustafa Dündar’a verildiği izlenimi yaratılan ancak sonrasında UNESCO’nun “biz vermedik” diye açıklama yaptığı ödülün tanıtımı için belediye kasasından 100 bin lira harcanmış. İkramlık şeker, çikolata, hediyelik kalem havlu, bez çanta için 1 milyon liralık alım yapılmış. Belediyeye ait Hisar Gazetesi’nin dağıtımı için aralarında Yeni Şafak ve Yeni Akit’in de bulunduğu 11 gazeteye toplam 600 bin lira ödenmiş. 2024 yerel seçiminde yeniden aday olan AKP’li Mustafa Dündar koltuğunu yüzde 46 oy alan CHP’li Erkan Aydın’a bıraktı.
Bütün bunlar, kamuya hizmet sunmakla görevli sadece bir ilçe belediyesinin, kamunun parasıyla yaptığı satın alım tercihleri. Muhalefetin yüklü borçlarla devraldığı tıpkı diğer il ve ilçe yönetimlerinin hesap defterlerinden görüldüğü gibi hiçbirinin tasarrufla yakından uzaktan alakası yok. Sayısız habere konu olmuş, Sayıştay raporlarıyla belgelenmiş, yargıya taşınmış pek çok usulsüz, kişiye özel, fuzuli harcama iktidar tarafından bilinmekle birlikte, birtakım tedbir açıklamalarıyla açlık sınırında yaşama sürüklenen halkın tepkisi yumuşatılmaya çalışıldı. Seçim öncesi iktidar kanadında yüksek sesle dillendirilmeyen kibir ve halktan kopma tespitleri, seçim sonrasında sanki yeni keşfedilmiş gibi, iktidar içinde kavga ve suçlamalara sebep oldu. Ankara’ya 600 ev sahibi bir aday, İstanbul’a da yoksula hizmeti küçümseyen bir aday gösterildiğinde, kibir iktidar medyasında bugünkü gibi popüler bir eleştiri konusu değildi. Vaktiyle, boynunda binlerce liralık atkısıyla gezinen AKP’li, bugün, yediği ıstakozun fotoğrafını paylaşan diğer bir AKP’liyi partiden kovuyor. Köşelerden, ‘halkçı’ AKP’ye dönüş çağrıları yapılıyor. Ve AKP yönetimi, harita kırmızıya boyandıktan sonra, kamu kurumlarında tasarrufun kendileri için öncelikli olduğunu söyleyerek konuyu “biraz tedbirli olalım”dan “yasal düzenlemeye ihtiyaç var” seviyesine çıkarmaya karar veriyor.
Ama hem seçim öncesi hem seçim sonrası sözü geçen tasarruf tedbirlerinin uygulanmasının akıldan geçmeyeceği, teklif dahi edilemeyeceği, en ufak bir imada bulunamayacağı bir yer var, Beştepe. 2024’de Cumhurbaşkanlığı için ayrılan bütçe, önceki yıla göre yüzde 93 oranında artırılarak 12,3 milyar lira olarak öngörüldü. Mal ve hizmet alımları için ayrılan ödenek ise yaklaşık 7 milyar lira. Bu, TBMM’nin mal ve hizmet alım bütçesinden 6 kat fazla. Cumhurbaşkanlığı’na bağlı kurumlar içinde ise rekor 98,8 milyar lirayla Diyanet İşleri Başkanlığı’nda. BirGün’den Mustafa Bildircin’in Diyanet kaynaklarından edindiği bilgiye göre şubat ayında, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın yurt dışı gezileriyle ilgili tasarruf tedbirlerine rağmen, Diyanet’in kalabalık bir heyetle ve kurum bütçesiyle İskandinav ülkelerine gizli tutulan bir gezi düzenlediği iddia edildi.
Yoksulluk giderek derinleşirken karınca gibi sıralanan lüks makam araçları, üçer beşer maaşlar, şatafatlı ağırlamalar, pahalı yurt içi ve yurt dışı gezileri halkın gözüne daha da batar olmuştu. Bir atasözümüz der ki, “bal tutan parmağını yalar.” Yani atalarımıza göre imkanları geniş bir işin başında bulunan kimseler bunlardan az da olsa yararlanır, normaldir. AKP içindeki kim daha kibirli kavgasının nedeni işte o parmakların artık tutacak bal bulamaması. Derdimiz keşke tabaktaki ıstakoz olsa. Asıl sorun kibri yukarıdan aşağıya yayan düzende. Bu süreçte, “halkı enflasyonun düşeceğine ikna etmemiz gerekiyor” diyen Mehmet Şimşek’e kolaylıklar dilerim.