Yeni Bir Mayısı daha tamamlıyoruz. Artık geçeğe ulaştık. Birçok ülkedeki ilgili yaşananları yakalamaya çalıştım. Şüpesiz her ülkenin kendi koşullarına göre olgular daha fazla öne çıktı. Meydanlar epey kalabalık gibi olsa da Yetmişlerin sistem değiştirme talepleri pek raslanmıyor. Sanırım geçmişten günümüze gelmedeki önemli gerileme bu şekilde şekilleniyor.
Daha günün bitmesine kısa zaman var. yeni bilgi gelme şansı da var. fakat, öz yakalandı. Gerek Amerika gerek Asya veya Avrupa semaları gereken resmi vermeğe yetten bilgiler var. demokratik talepler ve geriletmelerin durdurulma seçenekleri öne çıktı. Birçok ülkede benzer durumlar oldu. Asgari ücret, demokratik talepler ve ülke gündemine göre istençler meydanlarda yankılandı. Sermaye sınıfı ise rahatdı. Birkaç ülkeği saymasak, öyle sistem değiştirme talebi yoktui
Ençok kendi koşuluyla gündemleşen Türkiye veya Fransa ülkeleriydi. Olaylar yaşandı. Türkiyede Taksim konusu zaten sorunsal olarak ısınacağı belğiydii ancak, araya sokuşturulan Özgürm Erdoğan görüşmesnin de gölgeleri hissediliyordu. Benzer siyasa devletsel eksen durumu da babzı soruları artırıyordu. Yine de söylenen net idi: Taksim…
Sonuçta beklenmeyen bazı durumlar, en hafifiyle organize eksikliği ve hedef belirsizliğinin Bir Mayıs İstanbul eylemine yansıdığı anlaşılıyor. Saraçaneden çekilme durumu dahi tartışmalı. Karar alma ve sonuçları bir anlamda devletin şideti yanına konuverdi. Şimdiden bazı sosyalist siteler ve önemli gazeteciler yaşananları sorguluyor. Kimisi dahan ileri gidip, Erdoğanla görüşmenin gölgesini aktarıyor. Belirli siyasal esnekliklere bir de olaydaki yönetememe ile kararsızlık tutumları da eklendiği anlaşılıyor. En basiti, dağılırken dahi haberi olup olmayan veyan ortak karar olup olmadığı tartışmaları dahi vardır.
Bu defa, Türkiyede Taksm bir başka yaşandı. Sanırım CHP seçim kazanılma şekli ve abartılarak beklentilerin de normalmış derecesinde algılanmasının da katgısı vardır.
Bir başka ülke de Fransa idi. Zaten Fransa son yıllarda epey kaynıyor. Devletin saldırılarıyla olan gerilemeler ve faşzmin yükselemesi karşısında solun beli derecede direnmesi, elbet Bir Mayıs meydanlarına da yansıyacaktı. Başkent ve Liyonda bazı polis saldırıları olduğu ve gözaltına alınanların olduğu haberleri vardır.
Güney Kore de yaşananlar nedeniyle daha canlı olan gelişmeler yaşandı. Sendikaların hala bazı grevlerde bulunması ve yönetime karşı hakları koruma ile yeni talepler, Bir Mayısta sokakları ısıtı. Bu arada kısa zaman önce yapılan parlemento seçimlerini de başkanın partisinin kaybettiği durunu nda unutulmaması gerekir. Türkiyeden fark, durum dinamik olarak ükselme eyliminde oluyor.****
Dikat ederseniz, anlatılan durumlar daha çok ülkesel koşulların yansıyışıdır. Ama bu yılki Bir mayısın ortak norumu da vardı: “yalnız KIbrısta yoktu”… Filistindeki soykırım resmen çoğu Bir mayısta gündemleştirildi. Devletlerin yanlı oluşlarına karşın sendikalar olayı kınıyordu. Amerikadaki genişleyen ünüversite direnişlerinin de olayın Bir Mayıslara daha da önemsenmesini de yaşatıyordu.
Nitekim, Filistin lehine eylem ve söz söylemenin yasaklandığı “alamnya gibi” ülkelerde dahi meydanlarda Filistin ayraklarıyla destekler verildi. Buda bizde dünya kamuoyuna yansıyan durumların Bir Mayıs döneminde karşılığı olduğu kesin. Ama ben şunu en azından beklerdim: Avrupada savaş alehtarlığının daha yüksek sesle seslendirilmesi gerekirdi. Buda sol seçeneksizliğin önemli göstergelerinden biridir.
Sermayenin belirli kesimi ise eylemleri daha da kontrol etme, militarize normaliği yaratma adına hala eski probaganda algılarını kulanımda tutmaya devam ediyor. Erdoğanından Alman SOsyaldemokratına, tüm yönetimler aşırı kelimesini kulanıp meydanlarda bazı gerçeklerin söylenmesine takoz koymaya uğraştı. Marjinaler ve aşırı solun meydanı kulanma ifadeleri bir anlamda daha gerçekli durumların vurgulanmasında idolojik engel algısı olarak kulanıldı. Doğrusu da tutu. Nitekim başta Türkiyede aşırı örgütlerin olmadığı vurgulandı. Bazı taleplerin atılmasını devlet değil resmen olayı örgütleyenler yaptı. Böylelikle, anti kapitalist sloganların veya yükselen faşizmin, savaş makine politiği üzerine fazla çıkış olmadı. Demokratik ekonomik taleplerle Bir Mayıslar sıkıştırıldı. Filistin ortak olalyı da olması evrensel yön epey kısırlı olacaktı.
Kısaca, Bir Mayıs daha yaşadık. İster istemez itirafı da belirtmek gerekir: sistemsel sorgulama ve değiştirip başka dünya talepleri çok azdı. Hani Filistin olayı da olması evrensel çıkış pek olmayacaktı. Savaşa karşı çıkışlar özellikle Avrupada fazla olmadı. Buda sistemin en azından kendi kendine seçenekle yeniden üretilme koşullarının epey ağırlıklı olduğunu kanıtlamaktadır. Kıbrısmı: diyecek sözüm yok. Hele Kübaya gidip devrimci simge takan babzılarınn-ın burada Neolibral sömürgeci sözcüsü olma gerçeği, nedenli ikili kaypaklılığın hala etkin olduğu, göstteriş kibirinin yücesini göstermesi bakımdan ele alınmalıdır.
Bu yılki Bir Mayısı da bitirdik. Darısı gelecek yıla. Ama eğer belilri örgütsel sol seçenek olmazsa, yeni faşist dalgalar ile yoksuluk zinciri bizi alıp ordan oraya savuracağı da kesin. Unutmayalım: Bir Mayısları emek eksenli ezilenlerin mücadele gününün bayramıdır. Ezilenler ne kadar sistem içine sıkışırsa, Bir Mayıslar da önemlini kaybetmek zorunda brakılacaktır. Ders bu.