Bugün Ankarada Erdoğan Misotakist görüşmesi gerçekleşti. Görüşme öncesi buradan da sesler çıktı. Özellikle bazıları, söylenecek kelimelerle moral alıp karşıta gönderme heycanıyla epey umut saçmaya çalıştı. Fakat, alışılan ve bu tip görüşmeler sonrası diplomasi dili iyi olsa da gerçekte olumsuzluk dahi geldiğini, yakın tarihi bilenler hatırlar. Ama yine de birkaç gün en azından bazılarını karşıtı kötü durumda görme adına, bu görüşmeden medet umdular.
Konum elbet Türkiye Yunanistan yetkilileri görüşmesi olmayacak. Olaya başka açıdan yaklaşacam. Çünkü onca yaşanana karşın hala gerek kuzey gerek Güneydeki çevreler iki ülke Kıbrıs ilişkilerine önemli yanlış yaklaşımları vardır. Özellikle iki kesimi de aynılaştırma veya konuyu konuşurken öemli durumları görmezden gelme düşüncesi epey yaygındır. Karıştırmalar yanlışlarla bezenince de gerçeklerden kopma hep olacaktır. Oldukça da neden sonuç ilişkisi dahi kurgu algısına takılıp anlamsız şekle gelecektir.
Öemli neden şu: eğitimiz ezber üzerinde kurumsallaştırıldı. Ezber yanlış olsa da olmazsa olmazımız haldedir. Bu teknikle oluşturulan insan tipi kaçınlmaz olarak statikleşir. Bir olguyu hep ayni olarak kavrar. Bir zamandan taşınıp resmi idolojik saplantı haline gelir. Böylelikle tüm gelişmeler de sıfırlanıp statik bakışla hep ayni ezber vurgulanır. Hele de idolojik tabusal yalana da bağlanınca, kısgaçta kalan cendere hikayeysine döner. Bu yüzden en basit kuram dahi karıştırılarak karşılık bulur.
Kelimeleri fetişisleştirilme olur. Kavramların içeriği boşaltılıp, anlamsız veya değiştirilerek banbaşka şekle sokulur. Kuramları hiseleştirme aeına anlamsızlaştırılıp kelime fetişizme sokulur. Bunan üstüne satikleştirme yöntemi ile de anlaşılmaz karışım ve her gerçekte bir başka karıştırma boyutuna gelme kolaylığı olur.*****
Güncel örneğe gelelim: Kıbrıs olayına basitçe indirgeyelim. Türkiye eksenine gelip Yunanistan Türkiye Kıbrıs gerçeğine varalım. Hala şu ayrım kolayca yapılır: Türkiye ve Yunanistanın müdahaleleri aynılaştırılır. İki ülkenin de günümüz Kıbrısında ayni etkiyi yaptığı anlatılır. Bu hep konuyu saptırma hem de kendini aklama adına bahaneleşip romantik Kuzey Kıbrıslılık kaçışı olur.
Önemli bir yanlışa şimdi dokunalım: Türkiye K. Kıbrıs ile Yunanistan Kıbrıs cumhuriyeti ayni değildir. Hele yapısal olarak hiç benzemez. Örneğin sadece yetmişdört sonrasını ele alalım. Çok basit: Kuzeydeki yapılanış direk Türkiyeleşme dönüşümüyle hızlatılıp yerleştirildi. Halbuki Güney Yunanistan ilişkileri Yunanistnnın dilediği gibi müdahale yapma etkisi iyice azaldı. Burada darbenin önemli kırılma yaratığı kesin. Hat da pek söylenmese de Kıbrıs Cumhuriyeti Yunanistan çelişkisi dahi yetmiş başında iyice ggerilmeye başladı.
Örneğin şu anda Kıbrıs cumhurieytinde bizim Tahsinin, Ünalın ve Tatarın koltuğa oturtulma şekli olmaz. Yine ekonomik kararlarda farklılık var. daha da önemlisi, Kıbrıs cumhurieytinin birçok alanda Yunanistanda daha iyi konumda olduğu da anlaşılıyor. Kimsenin pek söylemediği durumu da hatırlatalım. Örneğin Yunanistanın Makedonya konusundaki hasas duruşuna karşın Kıbrıs cumhuriyeti çekimser kaldı. Hem de Lisaridis Avrupa kOnseyinde olmasına rağmen.
Ama hep vurgulatılır: güneyde de Yunanistan aynidir. Hayır ayni değildir. Oradaki ilişkiler başka şekliylde diplomatik çizgide gelişiyor. Danışma ve ortak davranış devletlr arası kulvarında oturtulmaya çalışılınıyor. Oysa Kuzeyde çoğu alan resmen Türkiyeleştirildi. Öyle ki AKP kararları direk burada uygulanıyor. Hat da nifus yapısı dahi değiştirildi. En önemlisi ilhaklaşma siyasetinin esrumanları çalınıyor. Zaten şu fark vardır: Güney tanınan Kıbrıs cumhuriyeti olurken Kuzey yasadışı toprak olarak sistem içinde isimlendirilmektedir.
Tekrar edeek olursak; her konuda karıştırma ve kendimizi haklı çıkararak da algılaştırma düşüncesi yaygındır. Ne zaman Türkiyenin burada yaptıklarını söylediğimizde sıkılmadan “Güneyde de Yunanistann aynisini yapıyor” yanıtı verme kolaylığı oluyor. Oysa bu kocaman yalandır. Yine de yalın gerçeğe karşılık sırf kendini savunma arayışı nedeniyle tüm yalanlar gibi buda karşılık buluyor.
Son bir söz de Türkiye Yunanistan ilişkilerinden: hem Yunanistan hem de Türkiye Nato üyesi. Üstelik ayni kaynaklardan silah alıyorlar. Ayni uluslararası kuralalrla yönetiliniyorlar. Gerektiğinde dizayin için yakın tarihte iki ülkede de askeri darbeler yapıldı. Bunları daha da artırmak kolay. Gerçek olan uluslararası sistemin Nato komutasında olan iki ülkedir.
Sorunlar da böyle yaklaşım görüyor. Natı merkezli ve ağırlıklı olarak Amerika, sorunların çözümü için uğraşmıyorlar. Hat da uluslararası hukukun dahi sorunlarda kulanır hale getirilmesine de teşvik yapılmıyor. Var olanı koruyarak iki ülkenin Nato eksenindeki rollerine göre ilişkiler kuruluyor. Kriz ile diplomasi arasında gelip gidiliyor. Amerika iki ülkenin saaşa girmemesi noktasına dek olayı idare ediyor.
Nitekim birkaç defa savaş kıyısına gelen krizleri kısa zamanda nasıl geriye çektiği dönemler de oldu. Örneğin Yunanistanın darbe sonrası bazı kararlarını Amerikanın engelediği gibi önemli deneyimler var. bir anlamda Türkyiye Yunanistan ilişkileri, gelgit yaşıyor. Kriz ve diplomatik yumuşama ikileminde var olanlar devam ediyor. Kapitalizmin bağımlı yarı sömürge gerçeğinin bir anlamda yeniden üretilme dönemleriyle karşılaşıyoruz.
Kıbrıs konusu ise hernekadar Türkiye Yunanistan da eklense, son dönemlerde Kıbrıs sorununda Yunanistanın Türkiye derecesinde etki olmadığı da kesin. Peki Kıbrısta sıçrama veya dizayin denilince ne demektir: resmen bunu da sistem belirler. Haht da iki toplumun ilişkilerinin en yumuşak anında nasıl adanın yerlebir edilip fiylen parçalandığı yetmişdört darbesindeki gerçek de burada gizlidir. Bu konuları da başka yazıya brakalım.