Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis’in dün Ankara’ya yaptığı ziyaret, her bakımdan tarihi nitelikler taşıyor.
Ankara’da Başkan Erdoğan tarafından en üst düzeyde kabul edilen Miçotakis’in “olağanüstü” diye nitelediği İkilinin yaklaşık 2 saat süren görüşmesi sonrası düzenlenen basın toplantısında da pozitif mesajlar verildi.
Ama kuşku yok ki toplantıya damga vuran laf Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “aramıza çözülemeyecek sorun yok” ifadesi oldu.
Bu ifade, son dönemde Erdoğan’ın birkaç kez söylediği, en son da ziyaret öncesi Yunan basınına konuştuğunda vurguladığı “kazan-kazan” ifadesiyle yan yana koyunca, çok daha anlamlı hale geliyor.
Dünkü Yunan gazetelerine Türkçe olarak manşet şeklinde giren bu ifadeler, aslında iki ülkenin sorunları çözmek için ihtiyaç olunan olumlu diplomatik diyaloğun hız kazandığına işaret ediyor.
Öyle görülüyor ki Miçotakis’in de ziyaret öncesi Türk basınına söylediği gibi, iki ülke “birbirleri hakkında konuşmaktan vazgeçip, birbirleriyle konuşmaya karar vermiş” durumdadır. Bu da çok önemli bir saptama.
Bunların dışında, tabii ki 10 milyar euroya yükseltilecek olan ticaret hacmi, terörle mücadele konusunda anlayışın gelişmesi, Ege’de turizmde yeni vize dönemi gibi şeyler, elbette iki ülkenin ilişkileri için çok önemlidir.
Ancak bizim günlerdir beklediğimiz şey Kıbrıs sorununda ne mesajlar verileceğiydi.
Nitekim Erdoğan, “Kıbrıs sorununun adadaki gerçekler ışığında adil ve kalıcı çözüme kavuşturulması mühimdir. Böylesi bir adımın atılması tüm bölgemizin istikrar ve huzurunu güçlendirecektir” ifadelerini kullandı.
Kıbrıs sorununun kendileri için en önemli konu olduğunu vurgulayan Miçotakis ise “Bu konuda (Erdoğan’la) mutabık değiliz. Kıbrıs konusunda da uluslararası mevzuat ışığında bir çözüm bulmak çok önemli oldu. Bunun için de Maria Holguin’in dediği gibi diyalog şarttır. Onun atanmasını selamlıyorum ve kendisine daha fazla zaman verilmesini istiyorum” şeklinde konuştu.
Fazla yoruma da gerek yok, “analarımız” Kıbrıs sorunu konusunda hemfikir değil ancak net ifadeler de yok.
Mesela ben eminim, Tatar’ın ekipleri büyük bir hevesle Erdoğan’ın “iki devletli çözüm dışında çözüm olmaz” demesini beklediler ama Erdoğan “adadaki gerçekler ışığında çözüm” dedi. Hangi gerçekler? Mesela ben federal çözüm dışında hiçbir gerçekçi çözüm olmadığını biliyorum. Bu bağlamda herkes kendi gerçeğini savunmaya devam edebilir yani.
Miçotakis de açık ifadelerle “federal çözüm” ya da “BM parametresi” diyemedi, “uluslararası mevzuat” dedi.
Ancak bu cümlelerin hemen ardından bağladığı “zorluklara rağmen, Türkiye’nin AB sürecini destekliyoruz” ifadesi, aslında Erdoğan’ın “kazan-kazan” felsefesine uyuyor.
Yani kısacası Miçotakis’in vurgusuyla geçtiğimiz haftalarda yayımlana AB raporundaki vurgu aynı: “Kıbrıs sorunu çözülmeden, Türkiye AB’ye giremez. Süreçte de ilerleyemez.”
Türkiye Dışişleri, AB’nin bu tavrından hiç hoşnut değil ve ilişkilerin Kıbrıs sorununa bağlanmasını da kabul etmiyor. Hatta bu dilde yazılan raporların Türkiye’yi uzaklaştırıcı etkilerde olduğu yazılıp çiziliyor.
O yüzden de Erdoğan’ın kullandığı en kritik ifadeleri, “aramızda çözülmeyecek sorun yoktur” demesini, oldukça hayati buluyorum.
Erdoğan’ın hem Annan sürecinde hem de Crans Montana’da son derece cesur adımlar attığını hepimiz biliyoruz. Öylesi cesaretli işleri yapsa yapsa yine o yapar diye düşünüyorum.
Öte yandan bu tarihi ziyaret sırasında belki açık konuşulmadı, belki taraflar pozisyonlarını üstü kapalı olarak korudu ama ben bunun iyiye işaret olduğunu düşünüyorum.
Evet, son saniye Hamas konusunda Reis’in sinirler hafif bozuldu ama Miçotakis alttan alarak, “bu konuda anlaşamadığımız konusunda anlaşalım” diyerek durumu kotardı gerçi ama şahsen görüşmenin çok verimli geçtiğini düşünüyorum. Zaten Başkan Erdoğan da bu konuda aynı ifadeleri kullandı.
Dolayısıyla, iki ülke son hız birbirlerine yaklaşırken, Erdoğan “gel, yine bekleriz” derken, Miçotakis “Gösterdiğiniz olağanüstü misafirperverlik için çok teşekkür ederim derken”, kalkıp da Kıbrıs sorununda hiçbir şey olmayacak demek mümkün mü?
Değil, çünkü iki taraf bu konuda anlaşmadıkları konusunda anlaşamaz. Hani Hamas konusunda belki ama bizim konuda böyle bir durum olamaz.
Gerek adanın garantörleri olmaları, gerek her iki tarafın ‘anaları’ olmaları, gerekse de iç-dış siyasi dinamikler yüzünden, iki ülkenin bu sorundan kurtulmaktan başka hiçbir çaresi yoktur. Yoksa bu iyi ilişkiler eninde sonunda Kıbrıs sorunu yüzünden illa ki zehirlenecektir.
Ne kadar bahar havası isterse essin, Kıbrıs sorunu bitmeden, iki ülke arasındaki sorunlar bitemez.
Bu sorunun hiç kimseye fayda sağlamadığı artık anlaşılmalı ve Erdoğan’ın da güzelce vurguladığı gibi “ebedi huzura” kavuşmalıyız.
Evet, Türkiye-Yunanistan arasında bir tek Kıbrıs sorunu yoktur. Ancak Kıbrıs sorunu çözümsüz olduğu müddetçe asla ve kata herhangi bir huzur da yoktur.
O zaman yapılması gerekenler bellidir.
Madem “aranızda çözülemeyecek bir sorun yoktur”, o zaman tarihe geçin!
Kıbrıs sorununu çözün!