Ne kadar fark edildiğini bilmiyorum, haberler dolaşıyor; çevrenin, doğanın nasıl yapılaşma ile bozulduğuna dair.
Sosyal medyada, basında bu konuda paylaşımlara, yorumlara rastlamışsınızdır mutlaka!
Lefke Gaziveren bölgesinde, ülkenin birinci derece verimli toprağa sahip tarım arazilerinin, binlerce nüfusu barındırabilecek potansiyele sahip yapılaşma ile nasıl hunharca yok edildiği haberlerini görmüşsünüzdür.
Öte yandan, Bellapais’te dere yatağı ya da derenin taşkın alanında konut inşaatı için izin verildiği, iznin geçerli ya da usulsüz olup olmadığı haberleri düştü gündeme. Günlük olaylardan olageldi bu türden haberler artık!
Sahte arazi, sahte projelere dayalı emlak dolandırıcılığı manşetlerde!
Ürkütücü bir diğer haber ise Kıbrıs’ta bazı bölgelerdeki malların Kıbrıs dışında reklam edilen bir müzayede yani açık arttırma ile satışa sunulmuş olması!
Topraklarımız satılıyor, pervasızca! Doğuracağı sonuçlar vahim: mülksüzleşme, yabancılaşma, en önemlilerinden!
Kıbrıs siyasi çözüm müzakerelerde müzakere gücünün zayıflamasını ve olası bir çözümde getireceği tazminat yüküne hiç girmeyeceğim bile, çok daha çetrefilli bir konu çünkü!
Kentlerimiz yazık ki; engelli, kadın, çocuk ve genç dostu değil, yaya dostu değil, tehlike ve risklere karşı dirençli değil, çevresel hassasiyetler, doğal ve kültürel değerler bakımından duyarlı ve sağlam değil, ekonomik akılla uyumla değil; rantçı tercihlerle yayılıyor, şişiyor; nefes alamaz durumda, beton ve asfalt egemenliğinden, yeşil alan, ağaç yoksulluğu ve yoksunluğundan!
Ve nüfus konusu, ayrı bir muamma; Kıbrıs adasının bu kuzey yarısında kaç kişi yaşıyor? Rivayet muhtelif. Nüfus muhtelif olunca da okullar yetersiz, hastaneler yetersiz, yollar, parklar yetersiz! Konut inşa ediliyor bol bol ama alabilecek ekonomik güç yok!
Sorma gir hanı gibi, gelenin gidenin ne kadar ne olduğu belli olmayınca da sokaklar, kentler, ülke güvensiz! Polis yetersiz! Suç çok! Mahkemeler boğulmuş!
Bir kent ve bölge plancısı olarak, haliyle hangi biri için dertlensem diye dertlenmeden edemiyorum…
Çare diye üretilenler de yeterli olmuyor bir türlü!
2015 yılında Bakanlar Kurulu tarafından onaylanmış ve yürürlükte olan bir Ülkesel Fizik Plan var, yıllarca olmadığı için şikâyet edilmesine karşın varlığı hatırlanıp uygulanmayan!
2001 yılından bu yana yürürlükte bulunan Başkent Lefkoşa İmar Planı var, yazık ki 2012 yılında, rantçı zihniyetle, kapalı kapılar arkasında yapılan değişikliklerle, vizyonundan koparılmış, hedeflerinden saptırılmış, “Toparlanma ve Yoğunlaşma” stratejisi berhava edilmiş olan.
Mağusa, İskele, Yeni Boğaziçi Bölgesi İmar Planı’nın, sırf kendi istedikleri gibi değiştirilebilmesini sağlayacak koşulların yaratılması için rant çevreleri tarafından İmar Yasası’nı değiştirmeye kalkışılmasına bile yol açan 4 yıllık serüveni malu! Bölgenin ne hale geldiğini yaşayarak görüyoruz!
Ya Lefke İmar Planı?
Lefke İmar Planı niye bir türlü yürürlüğe konmuyor? Geçtiğimiz yıl onaylandı Lefke İmar Planı. Lefke Belediyesi ile planlama makamı Şehir Planlama Dairesi’nin iş birliği ile hazırlanmış olan plan, Lefke Belediyesi Meclisi ve Birleşik Kurul tarafından onaylanmış bir plan var ortada ancak aradan bir yılı aşkın bir süre geçmiş olmasına karşın İmar Planı hala yürürlüğe konmamış durumda…
Şehir Planlama Dairesi’nin bağlı olduğu ilgili Bakanlık niye onaylanmış İmar Planı’nın onaylandığını Resmi Gazete’de yayınlayarak yürürlüğe girmesini sağlamıyor? Neyi bekliyor? Ya Lefke Belediyesi, niye zorlamıyor merkezi yönetimi?
İmar Yasası uyarınca onay makamı olarak, onca zaman emek, personel, bütçe ayırarak, Şehir Planlama Dairesi ile iş birliği yaparak hazırlanmasında rol aldığı ve kendi Meclisi tarafından onaylanmış ve Birleşik Kurul’dan geçirilmiş İmar Planı’nın yürürlüğe girmesini sağlamak için niye güçlü bir mücadele vermiyor Lefke Belediyesi?
Beklenen ne? Yoksa amaç; Mağusa, İskele, Yeni Boğaziçi bölgesinde olduğu gibi, rant çevrelerinin dosyacıklarının geçmesi, inşa edilebilmesi için “yeterli bir zaman” yaratmak mı? Sonuçta bu bölgenin de İskele gibi tarım topraklarını, kıyıları çarçur edilmesi için mi tüm bu vurdumduymazlık, atalet, aymazlık hatta hainlik?
Çevreye, doğaya, ülke insanın gıda güvencesine karşı taammüden suç işleniyor aslında bu rant çevreleri ve buna göz yuman her kademedeki yönetim tarafından! Bölge sivil toplum örgütleri hareketli bu konuda, istenilen etkiyi yaratamıyor olsalar da! Belediye, meslek odaları adeta, görmez duymaz konuşmaz durumdaki üç maymun gibi sanki!
Reçete Ne?
Rehber; Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri. Temel insan haklarının ayrılmaz parçası olan kentli hakları, ekosistemin, doğanın hakkı, doğmamış olan gelecek nesillerin hakları!
Reçete, kent ve ülke planlaması gereklerinin yerine getirilmesidir!
Doğal kaynakların, kültürel varlıkların korunması, risklerden arındırılmış, sağlıklı, güvenli, dirençli nitelikli yaşam çevrelerinin oluşturulması, güvenli içme suyuna, yeterli altyapıya ve ulaşım olanaklarına erişim, fırsat eşitliği, kentsel yoksulluk ve eşitsizliklerin giderilmesi, iklim değişikliği sonuçlarına uyumlu yerleşim düzeni, ulaşım sistemi ve yenilenebilir enerji kullanımı gibi sürdürülebilir kentleşme ve yerleşme ilkelerinin yaşama geçirilmesidir!
Bu, her birimizin, hepimizin sorumluluğu, görev ve bir ahlaki yükümlülüktür.