Kıbrıs sorununu çözümsüz bırakarak, var olan bölünmüşlüğü devam ettirerek, adamızın kuzeyini rant alanına dönüştüren Türkiye yetkilileri ve onların buradaki işbirlikçileri, var güçleri ile çalışmaya devam etmektedirler.
Annan Planı referandumu öncesi, Avrupa Birliği‘ne üyelik sürecini altın tepsi içinde Kıbrıslı Rumlara sunan bu anlayış, nasıl ki Kopenhag’da Kıbrıslı Türkleri devre dışı bırakmışsa, şimdi de aynı doğrultuda hareket etmektedir.
Her attıkları adımda bölünmeyi kalıcılaştırmak hedefi ile hareket etmektedirler.
Eğitimle ilgili, iki toplumdan öğretmen ve öğrencileri yakınlaştıran, önyargıları, düşmanlığı, nefreti beyinlerden silmeyi öngören “Imagine Projesini” bile “politikamıza aykırıdır” diyerek yasaklayan Türkiye yetkilileri ve onların adadaki işbirlikçileri barışın en büyük düşmanlarıdır.
Bölünmüşlükten yararlanarak, uluslararası hukukun dışında her yıl 100 milyar dolarlık rant sağlayan bu barış düşmanları, milliyetçilik, bayrak vatan edebiyatı yaparak pisliklerini örtmeye çalışmaktadırlar.
Kumar, fuhuş, sanal bet, uyuşturucu ve insan kaçakçılığı, kara para aklama, Rum mülklerinin pazarlanması, sahte diploma satma, gibi Kıbrıslı Türklerin onurlarına yakışmayan faaliyetler toplumumuza mal edilmektedir.
Adamızın kuzeyinden Türkiye sorumlu olmasına ve buranın kolordu ve TC. Elçiliğinin marifeti ile yönetmesine rağmen, son dönemde yapılanlardan onların atadığı işbirlikçileri sorumlu tutmak moda olmuştur.
Pile‘de Birleşmiş Milletler askerlerine yapılan saldırıyı da Kıbrıslı Türklere fatura etmeleri bunun en güzel örneğidir.
Yeni sınır kapıları açmakla ilgili yapılan toplantılar sonrasında, teknik komite toplayıp konuyu sonuçlandırma yerine üç aydan fazla bir süre cevap bile vermekten kaçmaktadırlar.
Mia Milya (Haspolat), Athienu-Pirogi (Kiracıköy-Akıncılar) ve Koçcina’ya (Erenköy) yeni kapılar açma ve Kermiya kapısında geçişleri kolaylaştırma çabalarını boşa çıkarmak için teknik komiteyi çalıştırmak bir yana apar topar tek yanlı olarak Kermiya sınır kapısına ek ilaveler inşa ederek “İşte biz yaptık, Rumlar yapmıyor” söylemi ile süreci bir suçlama oyununa dönüştürmüşlerdir.
Oysa açılan her sınır kapısından yapılan geçişlerle adanın kuzeyindeki ekonomi ayakta durmaktadır. Kuzey Kıbrıs’ta yapılan alış-veriş ile milyonlarca euro kazanan yine bu bölücüler ve Türkiye yetkilileridir.
Avrupa Birliği’nin ara bölgede güneş enerji santralı kurarak iki toplumun enerji alanında iş birliği yapmaları da yine bu bölücülerin engeli ile karşılaşmıştır.
Tüm finansmanı AB tarafından karşılanacak olan bu proje ile ilgili olarak, üretilen enerjinin KIB-TEK üzerinden, güneye verilmesi talebi yapan bu bölücüler, olumsuz yanıt alınca, Rumlara ayrı Kıbrıslı Türklere ayrı santral talep ederek, projeyi engellemişlerdir.
Burada TC. sermayesinin AKSA’sı ile yapılan rant antlaşması korunmuş ve insanlarımızın cebinden fazla elektrik parası çıkması önemsenmemiştir.
Bunun ötesinde Haspolat’taki atık su arıtma tesisinin geçen yıl orayı çalıştıran Alman şirketine Türk tarafının ödemesi gereken 20 milyon euro da Kıbrıslı Rumlara ödettirilmiş, bu yıl tüm harcamalar Kıbrıs Cumhuriyeti’ne yıkılmıştır.
Menfaat uğruna her türlü oyunu kuran ve Türkiye yetkilileri tarafından yönlendirilen bu çete ülkemizin geleceğini ipotek altına alma çabası içindedir. Bu oyunu bozmak elimizdedir.
Devam eden işgali ifşa etmekle gücü güçle dengeleme politikası ile ülkemizi birleştirmek mümkündür. Açık olan bir şey varsa o da Türkiye’nin adada bir antlaşma ve barışa karşı olduğudur.
Hiç kimse bana Türkiye’nin adada çözüm istediği yalanını söylemesin.